7 Temmuz 2017
Sayı: KB 2017/26

AKP iktidarının savaş ve işgal histerisi
Kürt kentleri neden yıkılıyor?
Suriyelilere yönelik saldırılara dair…
Nuriye ve Semih’i yaşatacak olan, sokakların gücüdür!
“Kitlelerin tepkisi, yolunu bulduğunda patlayacaktır!”
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
“İşçi sınıfı ya devrimcidir ya da hiçbir şey!”
Yazaki’de direniş ve gözaltı saldırısı
TİS ve grev süreçlerinin ardından işçi kıyımları artıyor
Vahşi kapitalizmin pençesinde kıvranan dünya
Kıbrıs sorunu: Çözümün engelleri, çözüm gücü olamaz!
Sömürü çarklarında öğütülen kadın işçiler
“İşçilerin söz ve karar hakkı olmazsa iş cinayetlerini azaltamazsınız”
İş cinayetlerinin son bulması için mücadeleye!
Mesleki teknik eğitimde sömürünün adı: Tematik Lise
Sınıf devrimcilerinden 2 Temmuz anmaları
2. Enternasyonal ve revizyonizm
İnsanlık tarihinde kısa bir öykü: Taşköprü
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Efrîn’e saldırı hazırlığı son aşamada…

AKP iktidarının savaş ve işgal histerisi

 

Hile hurda ile 16 Nisan referandum hezimetini kazanca dönüştüren Tayyip Erdoğan AKP’si, o tarihten bu yana içeride saldırganlığın dozunu iyice arttırdı. İçinde bulunduğu meşruiyet krizini aşamayan iktidar, Kürt halkı başta olmak üzere bölge halklarına saldırmayı esas alan politikada ısrarını sürdürüyor. Himaye ettiği cihatçı teröristleri kullanarak bir kez daha Rojava’ya saldırıya hazırlanan Türk ordusunun hedefinde, bu defa Efrîn ve çevresi var.

İcazet diplomasisi yoğunlaştı

Aylardır Efrîn’e saldırmak için fırsat kollayan T. Erdoğan AKP’si, PYD ile Kürt halkına sık sık tehditler savurmayı da ihmal etmedi. Reyhanlı-Kilis hattında askeri yığınak yapan Türk ordusu Kürt halkını hedef alan taciz ateşlerine aylardır devam ediyor. Yayılmacı histerinin tavan yapmasına rağmen fiili bir saldırı başlatma fırsatı bulamayan T. Erdoğan’la mürit takımının, son günlerde sık sık savaş tehdidi savurmaları, bu emellerine yaklaşmış olabileceklerine işaret ediyor.

Suriye savaşında çıkarları çatışan ABD-Rusya ikilisi yeşil ışık yakmadan Efrîn’e saldırma imkanından yoksun bulunan AKP iktidarı, her iki taraftan icazet alabilmek için diplomasi trafiğini yoğunlaştırdı. Hem Putin hem Trump’la telefon görüşmeleri gerçekleştiren AKP şefinin, G20 Zirvesi’nde bu trafiği sürdüreceği belirtiliyor. Perde arkasında dönen pazarlıkların mahiyeti henüz belli olmasa da T. Erdoğan’ın icazet alabilmek için her iki tarafa da tavizler ya da vaatler verdiği kesin. Zira belli tavizler vermeden icazet alması mümkün olmayan iktidarın, Kürt halkına düşmanlık ve yayılmacı histerisini dindirebilmek için boyun eğmekten başka seçeneği yoktur. Her şeye rağmen icazet alıp alamadığı henüz netleşmiş değil. Ancak tüm gelişmeler savaş olasılığının giderek yükseldiğine işaret ediyor.

Dinmeyen yayılmacı histeri

PYD/YPG’ye verdikleri desteği geri çeksinler diye Washington’daki efendilerine defalarca yalvaran AKP şefleri, Rakka operasyonu için Türk ordusunu ABD’nin emrine vermeye hazır olduklarını birçok kez dile getirdiler. Buna rağmen PYD-ABD ilişkisinin gelişmesini önleyemediler. Washington’a “bizden daha iyi tetikçi bulamazsınız” mesajları veren AKP’nin şefleri, emellerine ulaşsalardı, Suriye’nin yağmasından büyük pay alabileceklerini, hem de Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırabileceklerini varsayıyorlardı.

ABD’nin, YPG’nin omurgasını oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’ni (QSD) tercih etmesi elbette Kürtlerin ya da Arapların hayrı için değil. QSD’ye verilen destek, bu askeri ve siyasi gücün ABD’ye Suriye’nin bir bölgesini işgal etme imkanı sağlamasındandır. Türk ordusu ise böyle bir hedef için işlevsizdir. Zira Suriye topraklarına adım attığı an işgalci bir güç olacaktır. Her şeye rağmen Rakka operasyonu için çok istekli davranan AKP şeflerinin bu hevesleri kursaklarında kalınca, Efrîn’e saldırıp PYD’nin kontrolündeki bu bölgeyi işgal etme histerisine kapıldılar. Efrîn’e saldırmak için kullanılacak 10 bin cihatçıyı eğitip silahlandıran dinci sermaye iktidarı, bu saldırı ile hem Kürt halkının kazanımlarını sınırlamayı hem yayılmacılık histerisini kısmen de olsa teskin etmeyi hedefliyor.

QSD olası bir saldırıya karşı hazırlanıyor

Kürt halkının eşitlik ve özgürlük talepleri karşısında ırkçı-inkarcı çizgiyi derinleştiren T. Erdoğan AKP’si, Kürt halkının kazanımlarına tahammül edemiyor. Bunda Kürt halkına düşmanlığın payı olduğu gibi, bu gelişmelerin rejimin içinden çıkamadığı Kürt sorununu daha da ağırlaştırmasından duyulan korkunun da önemli bir payı var. Ancak ABD-Rusya ikilisiyle yapılan pazarlıklardan icazet çıksa da hedeflerine ulaşmaları söylendiği gibi kolay değil. Bu savaş AKP iktidarı ve Türk ordusu için yeni bir bataklığa da dönüşebilir.

200 bini göçmen, toplam bir buçuk milyona yakın nüfusun bulunduğu Efrîn’e yönelik olası bir saldırıya karşı hazırlık yapan YPG/QSD güçleri, kentlerini savunmak için gerekli donanıma sahip olduklarını duyurdular. Cihatçı çeteleri kullanan Türk ordusunun olası bir işgaline karşı direneceklerini ilan eden QSD komutanları, Efrîn’i her koşulda savunacaklarını ifade ediyorlar.

QSD’nin kentlerini ve topraklarını savunmaya kararlı olduğunu ilan etmesi, AKP şeflerinin çetelere yaslanarak Suriye denkleminde taraf olmak, bu komşu ülkenin emperyalist saldırı altında olmasından yararlanarak bir parçasını koparmak gibi isteklerinin gerçekleşmesinin kolay olmadığına işaret ediyor. Her şeye rağmen böylesi bir ahmaklığa girişirlerse, savaşın Efrîn’e taşınması tüm bölge halklarını etkileyen vahim bir soruna dönüşecektir.

İşçi sınıfı yayılmacı savaşlara karşı durmalıdır

Kürt halkına karşı savaşı iç politika malzemesi olarak da kullanan din bezirganı iktidar, ırkçı-şoven histeriyi körüklemeyi de ihmal etmiyor. Şaibeli 15 Temmuz darbe girişiminin yıl dönümüne de denk getirilen bu saldırgan ve yayılmacı histeri, içeride toplumsal meşruiyetini yitiren AKP iktidarının imajını düzeltmenin bir aracı olarak da kullanılacak. CHP dahil AKP’ye biat etmeyenleri terörist ilan etmeyi adet edinen iktidar, yayılmacı saldırı ile bu kirli yöntemi daha da fütursuz kullanacaktır.

Besleme medya ile savaş tamtamları çalan AKP iktidarı, yayılmacı hevesleri için kışkırttığı savaşı, “milli birlik ve beraberlik ruhuyla seferberlik” diye yutturmaya çalışacaktır. İşçi sınıfıyla emekçiler bu konuda uyanık olmalı, kendilerine uzatılan din sosuna batırılmış bu zehirli zokayı yutmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, yayılmacı savaşların bedelini her zaman emekçiler öder. Hiçbir onurlu işçi veya emekçi böyle bir yayılmacı savaş istemez. Çünkü yayılmacı savaşların fitili AKP gibi sermaye partileri tarafından ateşlenir, ağır ve yıkıcı bedelini ise emekçiler öder.

İşçi sınıfının hak kırıntılarına bile saldıran T. Erdoğan AKP’sinin son hamlesi, Pazar gününü tatil olmaktan çıkarmak oldu. Puslu bir savaş ortamı yaratmaya muvaffak olurlarsa eğer işçi sınıfını hem dinci-şoven zehirle sersemletip parçalamak hem kaba köleliğe mahkum etmek için fırsat bulacaklar. Dolayısıyla işçi sınıfı yayılmacılığa, komşu Suriye’ye saldırıya, Kürt halkına düşmanlığa karşı çıkmalı, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını yükselterek bu yayılmacı savaşa dur demelidir. Aksi halde zorbaların işgalci heveslerinin kurbanı olmaktan kurtulamayacaktır.

 
§