18 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/20

24 Haziran seçimleri ve işçi-emekçileri bekleyen yıkım
Sermayenin seçimlerden beklentileri
İktidar yolunda her şey mubah!
İsrail’in katliamlarına ‘tepki’ler ve gerçek dayanışma
“Tamam”ı sandık değil mücadele
Hasta tutsaklar yaşamak için açlık grevine gidiyor
Sendika bürokratlığından vekilliğe uzanan yol
TOMİS MYK Mayıs ayı toplantısı sonuçları
Seçim çare olmaz, bu düzen dikiş tutmaz
Burjuva parlamentosu ve burjuva düzen altında genel oy
ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve ötesi
Fransa’daki sınıf ve kitle hareketinde kritik bir sürece doğru
İsrail protestolara saldırdı: Onlarca Filistinli katledildi!
Gençlik seçimini yaptı
“Baskı ve tehditlere karşı mücadeleye devam!”
TAMAM ama sömürü çarkına TAMAM!
Mezarının üstünde bir dünya olacak, mutlak!*
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

24 Haziran seçimleri ve işçi-emekçileri bekleyen yıkım

 

24 Haziran seçimleri yaklaşırken Türkiye kapitalizmini pençesine alan kriz olgusu her geçen gün daha bir belirginleşiyor. Seçimler üzerinden iki ana kampa bölünmüş olan düzen siyaseti ise bu gerçeğin üzerini örterek toplumu seçimlere taşımayı hesaplıyor. Dinci-faşist iktidar kriz sürecinin ortaya çıkardığı sorunları “dış güçlere” vb. havale ederken, düzen muhalefeti kapitalist sistemin bu temel çelişkisini salt AKP iktidarı ile ilişkilendirerek toplumu maniple etmeye özen gösteriyor. Krizin ağır sonuçlarını AKP iktidarını hedef alan propaganda malzemesi sınırlarında değerlendirerek kapitalizm gerçeğini perdelemeye çalışıyor.

Farklı kesimleri ile birlikte sermaye çevrelerinin 24 Haziran seçimlerinden beklentileri ise açık: Devletin dümenini eline alacak gücün çok yönlü sosyal-iktisadi yıkım programlarını hızla hayata geçirmesi. Büyüme ve kâr oranlarının arttırılması adına sömürüyü yoğunlaştıracak politikaların hızla devreye sokulması, devlet bütçesinin sermayenin yağmasına sonuna kadar açılması, çalışma koşullarının daha da kuralsız hale getirilmesi vb... Evet, sermayenin masasında seçim sonrası için bu kapsamlı saldırılar yer alıyor.

Sermayedarlar tüm bunları “istikrar” ve “güven” söylemleri eşliğinde her fırsatta gündeme getiriyorlar. Onlar açısından “istikrar” ve “güven”, krizin tüm yükünün işçi ve emekçilerin omuzlarına yüklenmesi anlamına geliyor ve açıkça yeni kurulacak hükümetten de bunu talep ediyorlar. Bu olgu, TKİP’nin 24 Haziran seçimleri üzerinden yaptığı şu değerlendirmeyi olduğu gibi doğruluyor:

Seçim bloklaşmaları, seçim sürecinin düzen siyasetinde bir iç çekişmeye sahne olacağının göstergesidir. Fakat seçimlerin ardından karşı karşıya kalacak olan, bir bütün olarak sermaye düzeni ile işçi sınıfı ve emekçilerdir. Seçimlerin sonucu ne olursa olsun, kazananların ilk işi, ekonomik-mali krizin birikmekte olan faturasını işçilere ve emekçilere ödetmek olacaktır. Dinci-faşist iktidar bunu sürmekte olan baskı ve zorbalığın dozunu iyice artırarak yapacaktır. Düzen muhalefeti ise aynı şeyi, ‘normalleşmeye geçiş’, ‘demokrasinin onarımı’, ‘adaletin yeniden tesisi’ vb. aldatıcı söylemlerin gürültüsüyle örtmeye çalışarak yapacaktır. Devrimciler ve toplumsal muhalefet güçleri bu gerçeği göz önünde bulundurarak, seçimlerden çok, sonrasına hazırlanmalıdırlar.” 24 Haziran seçimleri üzerine... Düzene karşı DEVRİM! (www.tkip.org)

***

Yukarıda tanımlanan hazırlık süreci, elbette güncel seçim dönemini de içerisinde barındırıyor. Devrimciler açısından; kitle politizasyonunun yoğunlaştığı bu dönemi etkin bir şekilde değerlendirmek, sermayenin ve onun hizmetine koşmaya hazırlanan düzen partilerinin saldırı programları konusunda emekçileri aydınlatmak, kapitalist sistemin temel gerçeklerini her vesileyle anlatmak ve düzen karşısında taraflaştırmak seçim döneminin en kritik görevlerini oluşturuyor.

Günümüz Türkiye’sinde bu görevler büyük oranda sınıf devrimcilerinin omuzlarında duruyor. Normal koşullarda kendisini sosyalist ya da devrimci olarak tanımlayan toplumun ilerici-sol güçlerinin kendi cephesinden bu görevin önemli bir ortağı, omuzlayanı olması beklenir. Fakat, bugün sol hareketin ana gövdesiyle parlamentarizm çizgisine oturduğu ve düzen siyasetinin çatlakları üzerinden politika yapmayı esas aldığı, dolayısıyla işçi ve emekçileri son tahlilde kapitalist sistem içerisinde tutan bir misyonla hareket ettiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Öyle ki, sosyal demagoji eşliğinde kapitalist devleti sermaye adına yönetme iddiası, ya da AKP karşıtlığı üzerinden düzen muhalefetini örtülü de olsa destekleme eğilimi reformist solun ana akımlarının çizgisi haline gelmiş bulunuyor. Kapitalistlerin seçim sonrasına yönelik kapsamlı saldırı hazırlığı düşünüldüğünde bu tutum, sol adına ayrı bir utanç kaynağı olarak öne çıkıyor.

***

Sınıf devrimcileri açısından seçim çalışmasının hedefinde temelde kapitalist sistem, onun kurum ve temsilcileri olacaktır; en başta da, 16 yıldır emekçilere ağır bir yıkım yaşatan, yaşamlarını adeta cehenneme çeviren dinci-faşist iktidar olmak üzere... Zira, Erdoğan yönetiminde cisimleşmiş olan dinci-faşist iktidar kapitalist sistemin organik bir parçasıdır ve yeniden seçildiği oranda tek adam rejimine de yaslanarak kapitalist sömürüyü yoğunlaştıracak, emekçilerin boynundaki zincirleri kalınlaştıracaktır. Bu açıdan, seçim kampanyasında öne çıkardıkları “yeni bir başlangıç” safsatasını 16 yıllık icraatları üzerinden teşhir etmek, yarattıkları “yeni Türkiye”nin kapitalistler için cennet, işçi ve emekçiler açısından nasıl bir cehennem anlamına geldiğini döne döne anlatmak devrimci seçim çalışmasının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

Öte yandan, yine sömürü düzeninin bekası için çalışan burjuva muhalefet de devrimci seçim çalışmasının bir diğer hedefi konumundadır. Her kritik süreçte dinci-faşist iktidarın yedeğine düşen, söylemde ayrışsa da özü itibarıyla sermayenin çıkarları ekseninde birleşen bu kesim, toplumun içerisinde biriken öfke ve hoşnutsuzluğu sisteme kanalize etmek için elinden geleni yapmaktadır. Düzen muhalefeti bu aynı yaklaşım üzerinden toplumu AKP karşıtlığı ekseninde kendisine yedekleyerek ve biriken mücadele dinamiklerini istismar ederek seçim başarısı elde etmeyi amaçlamaktadır. Elbette seçimlerin ardından sermayenin ihtiyaçlarına tam olarak yanıt verme, krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetme misyonu ile.

***

Tüm bu olgular üzerinden etkin bir seçim çalışması yürütmek, 24 Haziran’ın ardından işçi ve emekçileri bekleyen kapsamlı saldırılara karşı verilecek mücadelenin önemli bir halkasını oluşturuyor. Sınıf devrimcileri güncel görevlerini her şeyden önce bu kapsamda ele almalı, seçim çalışmasını sınıf mücadelesinin dinamikleri ile daha güçlü bir şekilde buluşmanın ve 24 Haziran sonrasına hazırlanmanın zemini olarak değerlendirmelidir.


 
§