3 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/18

Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyütelim!
İran’a yaptırım, gerici koalisyonun krizini derinleştiriyor
Seçim hazımsızlığı ve düzen krizi
Baskı ve terör dışında bir çıkış yolu bulamıyorlar!
‘Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’ gerçekleşti
Ankara’da polis operasyonuna karşın 1 Mayıs kararlılığı
Kocaeli’de 1 Mayıs
Kocaeli 1 Mayıs’ından izlenimler…
İşçi ve emekçiler 1 Mayıs alanlarında buluştu
Binlerce işçi İstanbul 1 Mayıs’ında buluştu
İzmir’de kitlesel 1 Mayıs
Türkiye’nin dört bir yanında 1 Mayıs
Kürdistan’da 1 Mayıslar
Dünyanın dört bir yanında kitlesel-coşkulu 1 Mayıs
Paris’te kitlesel, militan 1 Mayıs
Almanya’da 1 Mayıs
İsviçre’de 1 Mayıs eylemleri
Sri Lanka’da katliam ve perde arkası
Emperyalizmin “insan hakları” maskesi: Af Örgütü
Denizler’in yükselttiği bayrak, komünistlerin ellerinde!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’ gerçekleşti

 

Sınıf devrimcilerinin Marmara bölgesindeki sanayi havzalarında, işçi-emekçi semtlerinde son bir aydır yoğun bir şekilde hazırlıklarını yürüttüğü ‘Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’ 28 Nisan’da gerçekleştirildi.

İstanbul Altunizade’deki Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi’nin toplantı salonunda saat 13.00’te başlayan kurultay öncesi salonun girişine Eksen Yayıncılık standı açılırken 1 Mayıs’lara ait fotoğraflardan sergi açıldı. Sahnedeki ana pankartta “İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır!” şiarı yer alırken “Kıdem hakkımızı gasp ettirmeyeceğiz! Genel grev genel direniş!”, “Kıdem tazminatımızın gaspına, mezarda emekliliğe karşı, krizin faturasını ödememek için Sınıfa karşı sınıf! / MİB”, Yaşasın 1 Mayıs yaşasın sosyalizm!” şiarlarının yer aldığı pankartlar da salonun farklı noktalarına asıldı.

Kurultay Hatice Yürekli şahsında devrim mücadelesinde ölümsüzleşenler için saygı duruşu ile başladı. Sonrasında, katılanlar selamlanmarak açılış konuşması yapıldı. Emperyalist kapitalist dünya düzeninin savaş ve saldırganlık politikalarını tırmandırdığı, krizlere yol açtığı belirtilen konuşmada, zenginliklerine zenginlik katan burjuvazinin, işçi ve emekçileri sefalete sürüklediği üzerinde duruldu. Türkiye’de de miilliyetçi-şoven-dinci gericiliğin tırmandırılması, kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, taciz-tecavüzün yanı sıra, kıdem tazminatının gaspı, zorunlu BES planı, EYT sorunlarına değinilen konuşmada, artan işsizlik ve hayat pahalılığına dikkat çekildi ve şöyle denildi: “Bizler bugün, krizlerinin faturasını ödemeyi reddedenler olarak bir araya geliyoruz! Ancak şunu da unutmayalım: Bizler onların krizlerine değil, krizleri yaratan sistemlerine karşıyız. Krizleri aşmaları için kılımızı kıpırdatmayız. Krizlerinin faturası ödenmeyecek, ödemiyoruz! Bizler, kriz içinde olsunlar veya olmasınlar, kapitalist sistemin temel işleyiş yasalarına karşıyız. Emek sömürüsüne ve özel mülkiyete dayalı ücretli kölelik düzenlerine karşıyız.”

Kapitalist sömürü düzeni gerçeğini ortaya koyan ve iki ayrı sınıf gerçeğine işaret edilen konuşmada, bunun için “Sınıfa karşı sınıf” şiarının kullanıldığı belirtildi. Özel mülkiyeti kaldırmak, emeğin dünyasını, işçi sınıfının iktidarını kurmak için bu sınıf kavgasını büyütmenin gerektiğinin altı çizildi. “Devrimci bir sınıf hareketi yaratmak için, işçi sınıfını örgütlü bir güç olarak burjuvazinin karşısına dikmek için emeğimizi ortaya koyacağız” vurgusu yapılan konuşma ‘Sınıfa karşı sınıf!’ kavgasında omuz omuza mücadele çağrısıyla noktalandı.

Ardından “Krizin etkileri, taleplerimiz ve emeğin korunması mücadelesinin önemi” ve “Sınıfın örgütlenmesi ve önündeki engeller” başlıklı iki tebliğ sunuldu.

Emeğin ‘korunması’ ve ‘özgürleşmesi’ mücadelesi”

İşçi sınıfının toplumsal köleliğinin sermayenin egemenliği sayesinde gerçekleştiği belirtilen sunumda, fabrikalarda ağırlaşan çalışma koşullarının yanı sıra, işçilerin bedensel ve zihinsel çürümeye maruz kaldığına değinildi. Türkiye’de işçi sınıfının geçmiş mücadele örnekleri hatırlatıldı. Siyasallaşan sınıfa karşı 12 Eylül askeri-faşist darbesini hayata geçiren burjuvazinin son 30 yıldır işçi sınıfının haklarını gasp ettiği belirtildi. Sınıfın çalışma ve yaşam koşullarının her geçen gün daha da geriye gittiği söylendi.

İşçi sınıfı üzerindeki sömürünün sınırlandırılması, çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için mücadelenin öneminden bahsedilerek “Gündelik mücadele ya da ekonomik mücadele kendi dar sınırlarında tutulmamalı, siyasal taleplerle beraber işlenerek ele alınmalıdır” denildi. Emeğin korunması mücadelesinin, emeğin özgürleşmesi mücadelesi ile birlikte ele alınması gerektiği ve gerçek kurtuluşun buradan geçtiği belirtilen sunum, mücadele talep ve şiarları sıralanarak sona erdi.

Sınıfın örgütlenmesi ve önündeki engeller”

Kurultay “Sınıfın örgütlenmesi ve önündeki engeller (ideolojik-fiziki engeller, sendika bürokrasisi, taban örgütlenmeleri)” tebliği ile devam etti. Sömürü düzenini oluşturan sınıflardan, işçi sınıfı ve burjuvazinin çıkarlarının birbirine temelden karşıt olduğundan bahsedilerek başlayan sunumda, “Geleceğin sınıfsız, sömürüsüz toplumunu kurabilecek yegâne güç ise işçi sınıfıdır. İşçi sınıfının devrimci gücünün bilincinde olan burjuvazi, sınıfın her düzeydeki örgütlülüklerine saldırır. Örgütlenen veya örgütlenme eğilimi gösteren işçi bölüklerinin önüne ideolojik-fiziki birçok engel çıkartır” ifadeleri kullanıldı. Bu ideolojik ve fiziki engellerin sıralandığı sunumda, sendikal bürokrasinin de bu engellerin bir parçası olduğu ve sınıf mücadelesini düzen sınırlarına hapsettiği belirtildi.

Sınıfın örgütlenmesinin önündeki ideolojik-fiziki engellere ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin başarısı, güçlü örgütlülükler yaratmaktan geçer. Harekete geçme ve değiştirme ihtiyacı duyan işçilerin bir araya geldiği taban örgütlenmeleri, işçi sınıfının bilinç, mücadele düzeyi ve ihtiyaçlarına bağlı olarak çeşitlilik gösterebilir. Sınıfı örgütleme mücadelesi, öncelikle öncü-ilerici-devrimci işçilerin görevidir. Sınıf düşmanlarından, sendika bürokratlarından, reformist akımlardan medet ummak çare olmayacaktır” diye devam eden sunumda, Greif İşgali ve Metal Fırtına örnekleri hatırlatıldı. Bu mücadele örneklerinin, bahsedilen engellere ve sendikal bürokrasiye karşı taban örgütlülüğü ve fiili meşru mücadele hattı noktasında önemli deneyimler olduğuna dikkat çekildi. Sınıflar arasındaki mücadelenin keskinleştiğine değinilen sunum, “Önümüzdeki görev, oluşan mücadele potansiyelini işçi sınıfının sosyalizm programı etrafında bir araya getirmenin kanallarını açmak, rengi, cinsi, ırkı, dini ne olursa olsun köprüler kurmaktır. Deneyimler gösteriyor ki, her koşulda esas olan sağlam taban örgütleri kurmak, sınıf kitlesini bu örgütlerin hem karar alıcısı hem uygulayıcısı konumuna getirmektir” denilerek son buldu. Ardından, metal işçilerinin hazırladığı şiir dinletisi ile ilk bölüm sona erdi.

Kurultayın ikinci bölümü, İstanbul Anadolu yakasından işçilerin oluşturduğu tiyatro grubunun 1 Mayıs tarihini ve katledilen işçileri anlattığı tiyatro oyunu ile başladı. Ardından, serbest kürsüyle kurultay devam etti. Farklı işkollarından işçilerin söz aldığı bu bölümde, işsizlik, savaş ve saldırganlığa ayrılan bütçeler, Yeni Ekonomi Programı, güvencesiz ve esnek çalışma, genç işsizliği, sağlık alanının rant ve piyasaya açılması, dünya genelinde yayılan işçi ve emekçi eylemleri, sendikal bürokrasi, “Endüstri 4.0”, grev yasakları, ağır çalışma koşullarının yozlaşmaya ve çürümeye etkisi, sınıf içerisindeki dinsel gericilik, kadın işçilerin sorunları üzerine konuşmalar yapıldı. 1 Mayıs’ın tarihsel anlamı ve önemine dair sunumun da yapıldığı bu bölüm, İstanbul 1 Mayıs’ında buluşma çağrısıyla sona erdi.