yöntemi kullanmalıyız! Hem sınıf çalışmasının hem de platform çalışmasının hedefine ulaşabilmesi için değişik yol ve yöntemler kullanıyoruz. İçinden geçmekte olduğumuz dönem zor bir dönem, ama tüm eksikliklerimize rağmen bu alanda tek ciddi çalışmayı biz sürdürüyoruz. Sınıfa, sınıfın tabanına yönelik yapılan bu çalışmalar hiç kuşkusuz yarın meyvelerini verecektir. Burada kişisel gözlemim olan bir hususa değinmek istiyorum. Çıkardığım sonuç bu gözlemime dayanıyor. Bu, sınıf çalışmasının bir parçası olarak, sınıfın örgütleri konumundaki sendikaların çıkardığı yayın organlarını düzenli bir şekilde elde edememek ve incelememektir. Bütün sendikaların çıkardığı yayın organları mevcut. Bunları alıp incelemeden birçok şeyi gözden kaçırmış oluruz. En azından işçileri hangi konularda nasıl bilinçlendiriyorlar. Verilen bilgiler doğru mu-yanlış mı, yeterli mi-değil mi? vb. Bu bültenler düzenli takip edildiğinde, bu, o sektördeki işçilerle kendi sorunlarını tartışma imkanları sağlayacaktır. Daha önemlisi, sektöre ait bilgi edinilmiş olacaktır. Sektöre ve sorunlarına hakim olmanını bir imkanıdır bu. Bu tür yayın organlarında örgütlü olunan işyerleriyle ilgili bilgiler de verilmektedir. Her ne kadar verilen bilgiler yüzeysel olsa da, bu bilgiler kullanılabiliyor. Fabrikalara ait bilgilerin işçilerle yapılan sohbetler esnasında kullanılması etkili olacak, işçinin ilgisini çekecektir. Örneğin bir bölgede x sendikasında örgütlü bir işyeri var. O işyerinden işçiler veya temsilciyle konuşurken; sendikanız şu fabrikada şu olayları anlatıyor, ama kötü bir sözleşme imzalamış bunun nedenini tartışmıyor! Ya da işçiler işten atılmış, ama sendika bu konuda birşeyler yazıp çizmiyor! Bu basit bilgilere dayanarak yapılacak tartışmalar, kurulan ilişkiyi daha ileri düzeye taşımayı kolaylaştıracaktır. Bu konuda önemli bir diğer husus, bu tür yayın organlarında (özellikle temel sektörlerde örgütlü olan Türk Metal, Öz Çelik-İş, Petrol-İş gibi) işçiyi eğiten ve bilinçlendiren, ona sınıf kimliği kazandıran yazıların neredeyse hiç olmamasıdır. İşçileri kendi amaçları doğrultusunda yönlendiriyorlar ve çözüm sunuyorlar. Sunulan çözümsüzlük ve köleliğe devamdır aslında. Bu yayınlar üzerinden sendikanın tutumunu teşhir edebilir, sendikaların kendi sorunlarından ne kadar uzak ve duyarsız olduğunu işçilere gösterebiliriz. Sendikalar sınıfın örgütüyse eğer, sınıfın çıkarlarından uzak duramaz ve sınıfın yıkımına yolaçan konularda duyarsız kalamaz. Ama biliyoruz ki birçok sendika sınıftan uzak ve duyarsız. Şu süreçte sendika yayınlarında en azından savaş konusunun işlenmesi gerekiyor, ama bu yapılmıyor. Oysa savaşların bütün acıları emekçilere havale ediliyor. Üreten sınıfın savaşlardan bir çıkarı olamaz. İşçilerle yapılan sohbetlerde sendikaların tutumu üzerinden de bunların tartışılması, bugün olmasa bile yarın işe yarayacaktır. Bugün bunun acısını işiyle aşıyla çekenler yarın daha duyarlı olacaklardır. Sendikalarına baskı yapacaklar, tutum almasını isteyeceklerdir. Kısaca söylemek istediğim şudur: İşçilerin, temsilcilerin yanına gittiğimizde, kuru propagandanın ötesine geçebilmek için, o alanın bilgilerine sahip olabilmeliyiz. K. Boran/İstanbul Not: Ayrıca gazetimize bir önerim olacak. Önceki yıllarda Kızıl Bayrakta Marx, Engels, Lenin ve Stalinin yazılarından iktibaslar kullanılıyordu. Bu metinler son derece öğretici oluyordu. Bu dönemde bu tür bir kullanımın yararlı olacağını düşünüyorum.
Kırşehir ve Kayseri bürolarımıza keyfi polis baskını... Açık alan faaliyetimiz engellenemez!.. Büromuz talan edildi... 6 Martta TMŞ Basın Masası ve MİTten olduğunu söyleyen 14 kişilik zorbalar grubu büromuzu arama yapmak bahanesiyle bastı. Eğitim Fakültesi ve yakın çevresine Yeni YÖK yasasına karşı yapılmış Ekim Gençliği afişleri devletin kolluk güçlerini rahatsız etmiş olmalı ki, büroda aradıklarını bulamayınca talan yolunu seçtiler Toplatma kararı olduğu gerekçesiyle çok sayıda gazetemizi, duvarlarımızda asılı olan ÖO direnişi şehitlerinin bulunduğu panoları, cezaevlerinden gönderilen kart ve mektupları, gerekçe göstermeksizin incelemek üzere aldılar. Büromuzda bulanan ses kayıt cihazına üç adet kasetle birlikte el koydular. Ve temsilcimizi gözaltına alarak Emniyet Müdürlüğüne götürdüler. Gece boyunca iki ayrı karakola götürülen temsilci yoldaşımız, sabah fiziki şiddet ve hakaretler eşliğinde tekrar Emniyet Müdürlüğüne getirilmiş, gözaltı süresi boyunca insanlık dışı uygulamalara tabi tutulmuştur. TMŞ Başkomiseri Kazım Günen tarafından anlaşma teklifinde bulunulmuş, baskı ve zor burada da devam etmiştir. Arkadaşımız bir gün gözaltında tutulduktan sonra savcılık tarafından serbest bırakılmıştır. (SY Kızıl Bayrak/Kırşehir) Baskılar bizi yıldıramaz! Güvenlik şube ekiplerince 8 Mart günü, toplatılmış yayın bulundurulduğu gerekçesiyle, büromuza baskın düzenlendi. Büroda bulunan yayınlardan toplatması olanların yanı sıra toplatması olmayanlara da güya incelenmek üzere el konuldu. Sürü halinde gelen polis büroda bulanan arkadaşlarımıza da sataşmalarda bulundu. 11 Mart günü tekrar gelerek, temsilcimiz Halil Akçadağı ifadesini almak üzere gözaltına aldılar. Temsilcimiz yaklaşık iki saat gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Aynı gün yapılan 8 Mart açıklamasından dolayı, İHD Başkanı Hicran Ünsal da ifadesi alınmak üzere gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. (SY Kızıl Bayrak/Kayseri)
Çocuk büyüdü... küçük bir bebeğin ilk adım atışıydı herkes kendince yoruyordu aşkı ... ONlar biliyordu ... ... ... Dersimli Yiğit/Tekstil işçisi |
|||||