Kızıl Bayrak'tan Gerek içerde gerekse uluslararası arenada yaşananlar devrimci faaliyetin önemini kat kat artırıcı gelişmeleri barındırmakta. Bunu iki yönlü algılamak gerekiyor: Birincisi, devrimci faaliyete karşı dünya çapında bir uzlaşma sağlayan emperyalist kapitalizm, paydası altında topladığı her türden devrimci faaliyeti bastırmak için güçlerini birleştirmiş durumdadır. Bu devrimcilerin işini düne göre daha zorlaştıran yönüdür. İkincisi ve ilkiyle zıt gibi görüneni, çeşitli adlar altında örgütlenen emperyalizmin bu global saldırganlık uzlaşmasının, halklar nezdinde emperyalist barbarlığı teşhir etmesidir, ki, bu yönüyle de devrimci örgütlenme ve faaliyeti kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir. Sorun, bu gelişmelerin devrimci örgütlerce gereğince değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde yatıyor. Türkiye üzerinden ve kendi faaliyetimiz penceresinden baktığımızda, iç ve dış gelişmelerin bu iki yönlü etkilerini ve bunları değerlendirebilme kapasitemizi rahatlıkla görebiliriz. Türkiyedeki siyasi iktidarın hemen tüm karar ve uygulamaları, sistemi, işçi ve emekçi kitleler nezdinde olabildiğince teşhir etmektedir. Amerikanın ve İMF, Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşların, işçi ve emekçi kitlelerin yıkımını koşullayan tüm direktiflerinin harfiyen ve alenen uygulanması olarak özetlenebilecek bu karar ve uygulamalar, tamamen anlaşılır nedenler yüzünden ve haklı olarak bu kitlelerin tepkisini çekmektedir. Ne var ki, bugünkü hızlı yıkım kararlarını çok önceleyen bir süreçten beri sistemin önemle üzerinde durduğu örgütsüzleştirme saldırısında elde ettiği başarılar nedeniyle, kitleler, tepkilerini ortaya ökmekte zorlanmaktadır. Yani sonuçta iş, dönüp dolaşıp örgütlenme alanında düğümleniyor ve bu alanın tek ve asıl muhatabı ise devrimci önderlik. Uluslararası arenaya gelince, emperyalist haydutların şefi ABDnin 11 Eylül ertesinde ilan ettiği gibi, emperyalist dünya barbarlığı, terörizme (siz devrimci mücadeleye okuyun) karşı birleşmiş bulunuyor. Ortadoğuda İsrailin Filistin devrimine karşı yürüttüğü işgal ve imha saldırılarına karşı emperyalist dünyanın tutumu bunun bir göstergesidir. Aynı şekilde, Türkiyenin zindanlarında devrimci kıyımına karşı tutum da bir göstergedir. Ve bundan böyle, her ülkenin kendi devrimci dinamiklerine karşı benzer tutumlar göstereceği, İspanyanın ETAnın siyasal kanadına karşı aldığı yasak kararıyla da teyit edilmiş durumdadır. Bu, kapitalist-emperyalist devletler arasında bir konsensüs, bir suç ve eylem birliği anlamına geliyor. Karşı tarafın, yani işçi sınıfları ve emekçi halkların da, bu "şer ittifakı" karşısında kendi güç ve eylem birliklerini bir an önce oluşturma zorunluluğu ortadadır. Bu birliklerin yolunu açacak olansa siyasal önderliklerdir. Yerelde ve somutta, bu, Türkiye işçi sınıfının devrimci partisidir anlamına geliyor. Sınıf devrimcileri, görev ve sorumluluklarına bu tarihsel bilinç, cesaret ve güvenle yaklaşmalıdır. *** Gazetemizin Merkez Bürosu taşındı. Yeni adres ve telefon numarası aşağıdadır: Mollaşeref Mah. Turgut Özal Cd. (Millet Cd.) 50/10 Fatih/İSTANBUL |
|||||