BDSPnin işçilere ve emekçilere 1 Mart çağrısı...
Emperyalist savaşa karşı 1 Martta Ankaraya! İşçiler, emekçiler! Emperyalist ABD ve işbirlikçileri savaş hazırlıklarını büyük bir hızla sürdürüyorlar. Eğer engel olunamazsa Saddam yönetimini devirmek bahanesiyle en ölümcül savaş makinaları ve yüzbinlerce kişilik ordular önümüzdeki günlerde harekete geçecekler. ABDnin çıkarları için bütün bir Irak halkını kıyımdan geçirecekler. Bu savaşta yüzbinlerce insanın öleceği, milyonlarcasının yaralanacağı, evsiz barksız kalacağı, şehirlerin yanıp yıkılacağı biliniyor. Üstelik bu daha işin ilk aşaması. Iraktan sonra emperyalist saldırganlığın hedefinde başka ülkeler, başka halklar var. Kardeşler! İnsanlık tarihine yeni bir kara sayfa ekleyecek bu savaşı ancak biz engelleyebiliriz! Kimse bizim gücümüz yok diyemez! Gücümüzün ne kadar görkemli olduğunu 15 Şubatta gördük! Tüm dünyada milyonlarca insan sokaklara çıktı ve hep bir ağızdan ABD saldırganlığını lanetledi. Fakat bilmek gerekir ki emperyalist saldırganlığı durdurmak için bu yeterli değildir! Daha kitlesel, daha yaygın, daha militan, daha politik eylemler yapmamız gerekiyor. Emperyalist savaşa karşı mücadeleyi daha da yükseltmemiz, kapitalist sistemi felç edecek eylem biçimlerini gündeme almamız gerekiyor! 1 Martta Ankarada yapılması planlanan miting, emperyalist savaşa karşı olanların güçlerini birleştirdikleri, işbirlikçi AKP hükümetini istifaya çağırıp, sermaye iktidarının savaşa alet olma politikasını mahkum ettikleri kitlesel bir eyleme dönüştürülmelidir. Bu bakımdan 1 Mart Ankara eylemine güç vermemiz; eylemin olabildiğince kitlesel ve militan geçmesi için elimizdeki tüm olanakları seferber etmemiz gerekiyor. BDSP olarak tüm işçi ve emekçilere sesleniyoruz! İşçi sınıfın bağımsız devrimci politikaları etrafında kenetlenelim; emperyalist saldırganlık ve sömürü politikalarına karşı mücadeleyi daha da yükseltelim! Emperyalist savaşa karşı 1 Martta Ankaraya! Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
Mızrak çuvala sığmıyor, kirli savaş pazarlıkları eşliğinde Amerikan askerleri üs ve Bir taraftan hamasi nutuklarla süslenmiş pazarlıklar süredursun, diğer taraftan ABDli yetkililerin denetimine verilmiş olan üs ve limanlara asker ve silah sevkiyatı başladı bile. Hükümet, sözde, bu üs ve limanları ABDye yalnızca inceleme yapmak, modernize etmek için izin vermişti. Yani ABD en fazlasından buraları düzenlemek için inşaat işçisi ve teknik personel getirebilirdi. Hükümetin 5 Şubatta meclisten aldığı yetki ancak bu kadarına izin veriyordu. Oysa günlerdir Akdenizde dolaşan ABD savaş ve ikmal gemileri hükümetin vereceği ikinci yetkiyi, yani yabancı askerlerin ülkeye girişine izin veren tezkereyi, beklemeden 18 Şubatta İskenderun limanına yanaştı. 500 kadar zırhlı araç, onlarca iş makinası, stringer füzeleri, konteynerlere doldurulmuş her türden silah ve karayoluyla gelen yüzlerce asker limana yerleşti. Dıyarbakır ve Sabiha Gökçen havaalanları peşpeşe ABDden gelen askerleri karşılıyor artık. Fakat maskaralık bununla da sınırlı değil. Saat başı verilen bu içerikteki haberlere rağmen hükümet ve devlet yetkilileri sanki bunların hiçbiri olmuyormuş gibi, sıkı pazarlıkların sürdüğü yollu açıklamalarına devam edebiliyorlar. Böylece kamuoyuna, sözümona ciddiyetli bir devlet politikası izlendiği, pazarlıklara başı dik devam edildiği görüntüsünü vermeye çalışıyorlar. Oysa kamuoyunun ezici bir çoğunluğu 6 milyar dolarlık kan parasının 10 milyara çıkarmaya dayanan devletin savaş politikasıyla değil, bu kirli ve haksız savaşın hiçbir meşru temeli olmamasıyla, ülkenin bir savaş ve saldırı üssü haline getirilmesiyle ilgileniyor. Ve bu politikayı esastan mahkum ediyor. Elbette, bu sözde sıkı pazarlıkları destekleyen ve ellerini ovuşturarak izleyen birileri var. Onlar bu savaşın taşeronluğuna soyunan TÜSİADta toplanmış bir avuç para babasından başkası değil. İstediklerimizi vermezseniz, askerlerinizin geçişine izin verecek yasayı çıkarmayız yalanını ağızlarına dolayan hükümetin tutumu ne yenidir ne de şaşırtıcıdır. Dikkat çekici olan nokta ise tüm bu olan bitenler karşısında , uzun bir dönemdir sesi soluğu çıkmayan ordunun ne dediği ve ne yaptığıdır. Ne dedikleri uzun bir süredir duyulmuyor ama, ne yaptıkları bellidir: Üs ve limanlara gelen ABDnin işgal ordularının güvenliğini sağlamak! Bunlar, kirli pazarlıkların örtemediği sıradan ve günlük gelişmelerin yalnızca bir kısmı. Ya özenle kamuoyundan saklanan ve henüz açığa çıkmayanlar? Çok değil, pek yakında hükümetiyle, kan emici patronlarıyla ordusu ve medyasıyla uşaklıkta gemi azıya alanların bütün kirli işleri bir bir açığa çıkacaktır. Harekete geçmek ve emperyalist savaş taşeronlarından hesap sormak için daha fazlasına gerek var mı? Kanlı sofrada pazarlanan bizim geleceğimizdir. |
|||||