Kölnde İşsizliğe ve sosyal hakların gaspına karşı elele, dayanışmaya! pikniği...
Yurtdışında yaz dönemlerinde geleneksel olarak piknikler düzenlenir. Biz de Köln BİR-KAR olarak 6 Temmuzda bir piknik yapma kararı aldık. Pikniği politik kitle çalışmasının bir aracı olarak düşünüyorduk, bunun gereklerine uygun bir çalışma içine girdik. Bu çerçevede günler öncesinde İşsizliğe ve sosyal hakların gaspına karşı elele, dayanışmaya başlıklı bir çağrı metni çıkartıp dağıttık. Pikniğe taşımak istediğimiz emekçilerin evlerine ziyaretler gerçekleştirdik.
6 Temmuz günü gerçekleştirdiğimiz pikniğimize 70 işçi, emekçi ve genç katıldı. Büyük çoğunluğu yeni insanlardı. Bu bizim için en önemli kazanımdı. Katılımın hatırı sayılır oranda genç kitleden oluşması ayrıca sevindiriciydi. Önümüzdeki dönemde çeşitli etkinliklerle bu yeni tanıştığımız insanlarla kalıcı bir ilişki kurmayı hedefliyoruz.
Etkinliğimizin en uygun anında programımızın en önemli bölümüne geçtik. İşçi ve emekçiler olarak sosyal dayanışmanın, kalıcı ilişkilerin bizler için anlam ve önemini vurguladık. BİR-KAR Gençlik Komisyonundan iki arkadaşımız bu alandaki zayıflığa ilişkin eleştirilerini de dile getirdikleri kısa bir açılış konuşması yaptı.
Ardından sosyal hak gaspları ve buna karşı mücadelenin zorunluluğu eksenli bir tartışma başlatıldı. Değişik arkadaşlar ve katılımcılar söz alıp konuşmalar yaptılar. Farklı sorunlardan hareketle düşünceler dile getirildi. Sonuçta herkes sosyal sorunlar konusunda duyarlı olmanın, dayanışmanın gerekliliğine vurgu yaptı.
Ardından Salkım Söğüt Tiyatro Grubu kısa bir şiir dinletisi sundu. İlerleyen saatlerde türküler eşliğinde çekilen halaylarla pikniğimiz yeni bir hareketlilik kazandı. Genç bir arkadaş yurtdışındaki insanların en büyük ihtiyacını dile getirdi: Böylesi ortamlar çoğaltılmalı, yenileri yapılmalıdır.
Kitlelerin kendilerini ifade edebilecekleri ortamlar yaratmak için çalışmalıyız. Hedefimiz yeni araçlar ve biçimlerle zenginleşen bir politik kitle çalışması yürütmek. Tüm çabamızı böylesi bir çalışmayı varetmek için harcayacağız.
Kölelik yasası iş yaşamımıza girdi
Yeni iş yasasının dayattığı esnek üretim birçok fabrikada olduğu gibi, çalıştığım fabrikada da uygulanmaya başladı. Fabrikada 100 kişi çalışıyor. Elektronik baskılı devre üretiyor. Fabrikanın normal çalışma saatleri 08:00-18:30 arası, Cumartesi günü ise 12:30a kadar. Elbetteki bu artık böyle uygulanmıyor. Artık 22:00ye kadar çalıştırılıyoruz. Cumartesi günü ise 17:30a kadar çalıştırıyorlar. Pazar günü de mecburiyetten işe çağırıyorlar. Bırakın bunları, yıllık izinde olan işçileri bile izinlerini ikiye bölerek birer hafta olarak kullandırıyorlar. O da yetmiyormuş gibi, izindeki işçileri işler yoğun bahanesiyle geceleri de çağırıyorlar.
Bu koşullarda birçok işçi çalışmıyor ve tepki olarak da işten çıkmayı tercih ediyor. Tabii ki bu çözüm yolu değildir. Çünkü yeni iş yasası ile birlikte bütün fabrikalarda aynı koşullar uygulanıyor.
Peki bu da çözüm değilse, biz işçilerin ne yapması gerekiyor? Elbette ki kendi fabrikalarımızda örgütlenip mücadele etmeliyiz. Fabrikalarımızda komiteler kurarak kölelik yasasını geri püskürtmeliyiz ve yeni taleplerle mücadale alanlarına çıkmalıyız. Kendi fabrikamızda bunu yaparken birçok sorunla karşılaşıyoruz. Mesele fabrikamızda 40a yakın Bulgaristanlı işçi bulunuyor. Bu işçiler haklarını aramak noktasında daha uzak duruyor, patrona daha yakın oluyorlar. Ama tüm bu olumsuzluklara rağmen sonuna kadar mücadele etmeli ve sınıf dayanışmasını örgütlemeliyiz.
Frankfurtta sosyal yıkım saldırısına karşı panel
29 Haziran Pazar günü Frankfurt'ta Bir-Kar, Sol Tartışma Platformu ve Halkevi'nin düzenlediği bir panel gerçekleştirildi. "Agenda 2010" adıyla anılan, Almanya'da son yılların en kapsamlı sosyal saldırı programını konu alan panele, IG Metal Bölge Sekreteri Nafiz Özbek ve aynı sendikanın işyeri temsilcisi İbrahim Esen panelist olarak katıldılar.
Her iki panelist de saldırının kapsamı ve içeriği hakkında ayrıntılı ve istatistiklere dayalı değerlendirmeler yaptılar. IG Metal Bölge Sekreteri, işsizlik ve yoksulluğun giderek arttığını, Almanyada nüfusun %4ünün zenginliğin %40ına el koyduğunu, bu paketle başta sağlık ve emeklilik sektörleri olmak üzere, eğitim ve diğer alanların da tasfiye edileceğini ortaya koydu.
Bir-Kar adına yapılan konuşmada ise, yıkım saldırılarının dünya ölçeğinde uygulandığı, bunun kapitalizmin içinde bulunduğu krizden kaynaklandığı vurgulandı. Sosyal yıkım programlarının Almanyada olduğu gibi tüm ülkelerde sosyal demokrat ya da sol görünümlü burjuva hükümetler eliyle uygulandığı belirtildi. Almanyadaki Sosyal Demokrat-Yeşiller hükümetine Alman Sendikalar Birliği (DGB) gibi bir sendikanın destek verdiği vurgulandı. Buna rağmen sendikal mücadele ve sendikalar içinde yürütülecek tutarlı mücadelenin önemine değinildi. İşyerlerinde işçi komiteleri kurularak tabanın inisiyatifini harekete geçirmenin önemi belirtildi.
Ayrıca Sivas katliamının 10. yılı vesilesiyle bir panel düzenledik. Panelist olarak iki araştırmacı yazarın katıldığı panele, 60 civarında bir kitle katılımı sağlandı.
İşkencenin üzeri örtülmek isteniyor!
16 Ocak 2003 tarihinde Kayseri şehir terminalinde kolluk güçleri tarafından gözaltına alınan Şakir Erdoğan, Reşat Ural Karakolunda bacağı kırıldıktan sonra Kayseri Devlet Hastahanesine kaldırılmıştı. İnsan Hakları Derneğinde bir basın açıklaması düzenleyen Şakir Erdoğan, 5 Şubat tarihinde savcılğa suç duyurusunda bulunmuştu.
Olayın üzerinden 6 ay geçmesine rağmen savcılık dosyayı hala işleme koymadı. İHD Kayseri Şube yöneticileri işkence olayının üzerinin örtülmeye çalışıldığının belirterek, konunun takipçisi olmaya devam ettiklerini ve genel merkez düzeyinde girişimler başlattıklarını bildirdiler.
|