Irak halkı emperyalist-siyonist provokasyonları boşa çıkaracak olgunlukta olduğunu gösterdi...
ABD emperyalizmi Irak halklarını
birbirine kırdırmaya çalışıyor
Amerikan-İngiliz işgaline karşı güçlenerek devam eden direniş, Şii-Sünni mezheplerine mensup Iraklıları birbirine yakınlaştırmaya başladı. Oysa tersi bekleniyordu. Bu beklenti, Saddam diktatörlüğü döneminde Şii mezhebine karşı yıllarca süren sistemli bir devlet terörünün uygulanmış olmasına dayanıyordu. Ancak işgal karşıtlığında birleşen halklar, emperyalistlerin bu beklentilerini şimdiye kadar boşa çıkarmayı başardı.
İşgalciler mezhep çatışması
yaratmaya çalışıyorlar
İşgal ettikleri her coğrafyayı kan gölüne çeviren emperyalistlerin -özelde ABDnin- aynı taktiği Irakta da uygulamaya başladıklarına dair emareler ortaya çıkmaya başladı. Dikkatleri işgalden farklı yönlere çekmek, işgal karşıtı mücadeleyi zayıflatmak, iç dinamikleri provokasyonlarla kışkırtıp birbiri ile çatışmalarını sağlamak, işgalcilerin akla gelen ilk kirli taktikleridir. Geçen hafta Şiilerin kutsal kabul ettiği kent Necefte gerçekleşen katliam Iraklıları birbirine kırdırma yönünde atılan önemli bir adımdır. Bu saldırının işaret ettiği gerçek, ABDnin hem Şii-Sünni, hem de Şii iç çatışması yaratmak istediğidir. Önemli bir Şii kitle desteğine sahip dini lider Muhammed Bekir El Hekimin 125 kişiyle birlikte katledilmesi bunu gösteriyor. Amerikancı kimi çevreler saldırıyı Saddam taraftarların yüklerken, kimileri de Şiiler üzerinde etkin olan diğer dini lider Mukteda El Sadra yüklüyorlar. Her iki iddia da mezhep çatışması yaratmayı amaçlayan niyetleri ortaya seriyor ve bu iddiaların genellikle Amerikancı çevrelerden gelmesi son derece anlamlı.
Böylesine kirli bir planın karşılık bulması, kuşkusuz ki, Irak halkları için tam bir felaket olurdu. Benzer örneklerden çok iyi biliniyor ki, böylesi bir çatışma, işgalcileri kovmak için savaşması gereken kitleleri, yapay ayırımlara bölerek birbirini kırdırtmayı hedefliyor. Böylesi durumlarda emperyalist işgalciler, kurtarıcı pozlarına girebilmektedirler. Bu konuda eski Yugoslavya, Afganistan vb. örnekler yeterince çarpıcıdır.
Necef katliamı işgalci güçlerden
ayrı düşünülemez
Irakın işgaline karşı çıkan hiçbir güç böyle bir katliama girişemez. Zira bu saldırının mezhep çatışmasını körükleyeceği, bunun ise işgalcilerin işine yarayacağı herkesin malumudur. Zaten veriler, her halükarda bu vahşi katliamın ardında işgal güçleriyle onların ajanlarını aramayı gerekli kılıyor.
Amerikan ordusunun Irakta istikrar sağladığına dair iddia tamamen çökmüş bulunuyor. Artık Iraktaki durum kaos, istikrarsızlık, hatta iç savaşa doğru evrim şeklinde ifade ediliyor. İşgalin mali yükü (ayda 4 milyar dolar) ile günübirlik asker kaybı yaklaşan seçimler öncesi Bush ve savaş çetesini zorluyor. ABDnin en gerici çevreleri bile Irak bataklığından bahseder oldu. Akıl hocaları, bu durum böyle devam edemez, buna bir çözüm bulunmalı demeye başladılar.
Bu koşullarda, Irak toplumunun ezici çoğunluğunu oluşturan ve 70 farklı grubu içinde barındıran Şiiler adına Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK) son fetvasında, ABD-İngiliz işgalcileriyle işbirliği yapılamayacağını açık bir dille belirtildi. Henüz aktif bir tutum almasa da IİDYK, direnişe geçme sinyalleri vermeye başlamıştı. Örgütün aktif direnişe geçmesi bu koşullarda işgalcilerin felaketi olur. Zira IİDYKnın silahlı kanadı El Bedir Tugaylarında şimdiden binlerce kişi direnmeye hazır bekliyor. Irak halkının kendilerini gül suyu ve gül yapraklarıyla karşılayacağını iddia eden haydut takımı işte böyle bir tabloyla karşı karşıya bulunuyor.
Bu bataklıktan kurtulmanın yollarını arayan ABD emperyalizmi bir yandan BMye başvurup yardım isterken, öte yandan başta Türkiye-Pakistan gibi ülke hükümetleri olmak üzere uşaklarından da acilen asker talebinde bulundu. Irakın içinde ise Saddam artıklarıyla işbirliğine sarıldı. Bunun ilk adımı CİA ile Saddam dönemi istihbarat ajanlarının ortak çalışmaya başlaması oldu. Hatırlatmak gerekir ki, bu ajanlar Saddam diktatörlüğü döneminin işkenceci katil sürüleridir. Ancak CİA ile çalışmakta yabancılık çekmeyecekleri de ortada. Çünkü geçmişten beri birbirlerini iyi tanıyorlar.
Katliamın gerçekleştiği Necefe işgalcilerin atadığı vali, Saddamın adamlarından seçilmiş. Buna MOSSAD ajanlarının da Irakta cirit attığını eklemek gerek. Irak direnişine zarar veren böylesine kapsamlı bir saldırı ancak bu ajan ağının işi olabilir. Necef saldırısına mezhep çatışması, liderlik çekişmesi görüntüsü verme çabaları, ya da saldırının diğer Arap ülkelerine maledilmeye çalışılması, olsa olsa dikkatleri farklı yönlere çekme taktiği olabilir. Bu arada bazı Batılı kaynaklar ile İran tarafından saldırıyla ilgili yapılan açıklamalarda, Necefteki katliamın ardında CİA-MOSSAD işbirliği olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldı.
Suçlular ABD ve İsraildir...
Yapılan spekülasyonları bir yana bırakıp Şii kitlelerin tepkilerine baktığımızda, bu katliamın asıl sorumluları hakkında bir bilinç açıklığının olduğu görülüyor. Necefteki saldırıda hayatını kaybeden IİDYKnın ruhani lideri Ayetullah Muhammed Bekir El Hekim için Bağdatta düzenlenen törende 300 bin kişilik kitle, ABD, İsrail ve Saddam Hüseyin aleyhinde sloganlar attı, intikam yemini etti. Artık güvenliği kendilerinin sağlaması gerektiğini belirten IİDYKnın silahlı kanadı Bedir Tugayları gövde gösterisi yaptı. Törende ABD askerinin ortada görünmemesi dikkat çekti. El Hekimin kurucusu olduğu ve IİDYKnın silahlı kanadını oluşturan Bedir Tugayları ise törene silahlarıyla katıldı.
ABD ile işbirliğine girdiği iddia edilen Şii lider Mukteda el Sadrın cemaati üyeleri ise, Şiilerin dini merkezi El Havzanın fetva çıkarmasını istediler. Grup, Havzadan fetva çıksın ABDyi vuralım!, ABDyi burada istemiyoruz!, İşgale hayır! sloganları attılar. Cami hoparlörlerinden Bu olayların sorumlusu ABD ve İsraildir şeklinde sloganlar atıldı.
Basra ve Necef kentlerinde de yüzbinlerce Iraklının katıldığı protesto gösterilerinde benzer şiarlar gündeme geldi. Kitle, Amerikaya hayır!, Irak halkı suçluları cezalandıracağına and içer!, İsraile ölüm!, Baaslılara ölüm!, Katillerden intikamımız acı olacak!, Saddam ve Bush bize hakaret edemez! sloganlarını attı. El Hekimin Necefteki cenaze törenine katılan 1 milyonu aşkın kişi de aynı şiarları tekrarladı. Katliamla ilgili sert bir açıklama yapan El Hekimin kardeşi Abdülaziz El Hekim şu ifadeleri kullandı: İşgal devam edemez, derhal sona ermeli. Bu plana (işgal planı) son vermek şart, bu plan nafiledir. Irakta masumların dökülen kanının sorumlusu Amerikan işgalidir.
Necef saldırısı Irak geçici yönetim konseyini de sarstı. Konseyin Şii üyesi İmam Muhammed Bahr el Ulum, saldırıyı protesto için konseye katılımını askıya aldı. El Ulum, Gördüğüm kayıtsızlık beni, koalisyon güçlerini halkımızın evlatlarını, kutsal mekanlarımızı savunma zorunluluğuna dair sorumluluğunu yerine getiremeyen konseye aidiyetimi askıya alma kararına itmiştir dedi. El Ulum, görevine dönmek için koalisyonun güvenlikle ilgili konuları Iraklılara bırakmasını şart koştu. ABD işgaline ılımlı yaklaşan El Ulum, olayların ardından Şiiler tarafından bir milis gücünün oluşması gerektiğini savunmaya başladı.
Herkesin gördüğü ve kabul ettiği gerçek, ABDnin Irakta her gün daha derin bir bataklığa saplandığıdır. Buna rağmen emperyalist haydutlar Irak işgalinden kolay kolay vazgeçmeyecekler. Katliamları yoğunlaştırmaktan halkları birbirine düşürmek için kanlı provokasyonlara kadar, bataklıktan çıkmak hesabıyla her türlü kirli yola başvuracaklardır. Zira Irakta yaşayacakları hezimet, sıradaki ülkelerin işgal edilmesine engel teşkil edecek. Bu da savaş kundakçılarının başlattıkları dünyayı yeniden paylaşım savaşının aksaması anlamına gelecek.
Bundan dolayı Irak halklarının işgal karşıtı direnişi özel bir anlam taşıyor. Bu çerçevede emperyalist provokasyonları boşa çıkartmak, Iraklıların anti-emperyalist direnişinin zafere ulaşması için enternasyonal dayanışmayı yükseltmek de özel bir önem taşıyor.
|