5 Haziran'04
Sayı: 2004/22 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizmi işçi sınıfının örgütlü mücadelesi altedecek!
  İnsanca yaşamaya yeterli ücret!
  Asalaklar 303 milyon asgari ücreti dahi çok buluyorlar...
  Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
  Devrimci bir DİSK yaratmak için öncü işçiler görev başına!
  Personel rejimi yasası saldırısı gündemde...
  İNSERT işçileri direndi ve kazandı...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
  NATO Zirvesi karşıtı kampanyanın sorunları
  Parti ve yeni dönem
  İşkence Ebu Garib zindanıyla sınırlı değil
  "Yönetim devri" emperyalist işgali meşrulaştırmaya yetmeyecek
  Yeniden "savaş" mı?
  ABD, Irak ve Kürtler...
  Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Bültenlerden...
  Ekim Gençliği'nden...
  İşkence ve katliamlara sessiz kalmayalım!
  Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif...
  Demokrasi aldatmacası, F tipleri, işkence ve intihar...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Personel rejimi yasası saldırısı gündemde...

Sermaye medyası iş başında!

İmam hatip ve YÖK yasasının veto edilmesinin ardından, hükümet bir süredir kenarda beklettiği Personel Rejimi Yasası’nı yeniden gündemine aldı. Ama bu kez medya önden hazırlanmıştı. Daha yasa görüşülmeden propagandaya başlandı. Hükümet ilgili yasa tasarısını kamuoyuna sunma ihtiyacı duymuyor. Ortada yayımlanmış bir taslak yok. Sadece medya üzerinden bir övgü kampanyası söz konusu.

Medya yasayı allayıp-pullamaya çalışıyor ama, tasarının yayımından kaçınılması bile, başlı başına olumsuzluk göstergesi. Çünkü eğer personel için propaganda edilenin binde biri kadar iyileştirme sözkonusu olsa, somut malzeme olması için mutlaka yayımlanıp dağıtılırdı ki desteklensin. Fakat durum tam tersidir. İş ve çalışma yaşamına ilişkin bundan önce çıkarılmış olan tüm yasalarda olduğu gibi, yine çalışanlar için hak gasplarıyla dolu bir düzenleme sözkonusudur.

Bu böyle olduğu halde, medya, yasanın eşit işe eşit ücret getirdiği türünden safsatalarla şişirilmiş yayınlar yapmaktadır. Fakat ilgili yasadan ilk söz edilmeye başlandığından beri itirazlarını dillendiren kamu emekçileri çok iyi biliyor ki, eşit işe eşit ücret denilen, tüm ücretlerin en düşük personel ücreti seviyesine çekilmesidir. Bunun da ötesinde, tasarıyla, kamu hizmet sektörlerinde özelleştirme yasal bir zemine kavuşturulmak istenmektedir. Kamu hizmetleri sadece işletmelerin satışı yoluyla değil, çeşitli hizmetlerin taşerona verilmesi, devlet işletmelerinde kayıt dışı çalıştırmanın (sigortasız-sendikasız), sözleşmeli personel adı altında asgari ücretin yaygınlaştırılması vb. yollarla da özelleştirilecek. Hiç kuşkusuz iş personelin yoksullaştırılması, köleleştirilmesi ile de bitmiyor. Bu aynı süreç, kamu hizmetlerinin pahalılaştırılmaını da birlikte getirecektir. Devlet böylece, kendi geçim derdine düşürdüğü kamu çalışanlarının, “parasız sağlık, parasız eğitim” türünden toplumsal taleplere sırtını döneceğini, dolayısıyla bu alanlarda özelleştirme uygulamalarının önünde bir engel kalmayacağını ummaktadır.

Hem kapsadığı personelin hem de eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinden yararlanan işçi ve emekçi kitlelerin zararına olduğu bu derece açık olan bir düzenlemenin medya tarafından böylesine propaganda edilmesinin gerisinde ne var? Medya organlarına doğrudan hiçbir menfaat sağlamadığı açık olduğuna göre, bu sahiplenme ve savunmanın altında farklı çıkar ilişkileri aramak gerekiyor. Bu da ancak sınıfsal çıkarlar olabilir. Burjuva medya, burjuva düzenin ihtiyaçlarına yanıt verecek her yeni düzenlemenin arkasında olduğunu göstermiş oluyor böylelikle. Bu aynı zamanda, düzen medyasının işçi ve emekçi düşmanı yüzünün de sergilenmesidir.

Zaten düzen, işçi ve emekçilere karşı açtığı her karalama kampanyasını da yine medya üzerinden yürütmüyor mu? Hükümet ne zaman sağlıkta özelleştirmeyi gündemine alsa, sağlık çalışanları günler öncesinden medya organlarının saldırı bombardımanına tutulur. Hastanelerde sağlık skandalları, ihmalden ölen hastalar, temizlik problemleri, nöbet problemleri, ambulans problemleri vb.... Tümüyle kurum yönetimini, dolayısıyla da devleti bağladığı halde, bu ve benzeri problemlerin tümü sağlık personelinin üstüne yıkılmaya, halk sağlık çalışanlarına karşı kışkırtılmaya çalışılır.

Yeni personel yasası için, öncelikle yasayı hoş gösterecek bir propaganda kampanyası açıldı. Hele tasarı bir yol alsın, yasalaşma aşamasına yaklaşsın, medya organlarının kamu emekçilerine karşı nasıl saldırıya geçirildiğine de tanık olacağız. Kamu emekçi sendikaları, saldırının her türüne olduğu gibi, medya üzerinden yürütülen bu psikolojik saldırılara karşı da hazırlıklı olmalı, asıl olarak da kitlesini hazırlamalıdır. Tasarının yasalaşmasını önleyecek güçte bir mücadele programı hazırlanmalı ve derhal uygulamaya geçilmelidir. Sendikalar bunu bugün yapmazlarsa eğer, personel rejimi yasasının uygulanmasının ardından hiç yapamayacaklar; çünkü belirli bir uygulama süresinin ardından alanda sendika diye bir şey kalmayacak.



Adana’da sokak ortasında yargısız infaz...

Katil devlet hesap verecek!

28 Mayıs günü saat 14:00’te, herkesin gözü önünde, polis yargısız infaz gerçekleştirdi. İHD binasının önünde gerçekleşen katilam, NATO Zirvesi öncesi devrimcilere ve tüm muhalif kesimlere gözdağı verme amacı taşıyordu.

Motorla giden iki kişiye arkadan çarpan araç motorun üzerindekileri yere düşürdü. Düşenlerden biri kaçarken, yerde yatan kişinin sırtına iki el ateş ettiler. Yarım saat yerde yatan yaralıya müdahale edilmedi. Sokakta tamamlanamayan infaz Devlet Hastanesi’nde tamamlandı. Ameliyatı yapılan yaralının yoğun bakıma alınması gerekirken servise kaldırıldı ve başında doktor/hemşire yerine polis bulunduruldu! Yaralı yaşamını yitirdi.

İHD konuyla ilgili 30 Mayıs günü bina önünde bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, yakalanan M. Nurettin Başçı’ya Adana Emniyeti’nde yoğun işkence yapıldığı, avukatı tarafından işkencenin tutanak altına alındığı, Ebu Garib cezaevinde yapılan işkencelerden dolayı midesi bulanan Başbakan’a bu yapılanlardan dolayı da midesinin bulanıp bulanmadığı soruldu. İşkenceci katillerin açığa çıkarılması ve hesap sorulması istendi.

Kızıl Bayrak/Adana