İnsani Yardım Zirvesi: Burjuvazinin ikiyüzlülüğü
Dünya İnsani Yardım Zirvesi, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde 23-24 Mayıs tarihleri arasında ilk defa toplanacak. Ev sahibinin Türkiye olacağı belirtilen etkinliğin çağrısı Başbakanlık sitesinden şu şekilde duyuruldu: “İnsan odaklı diplomasisiyle, komşusu açken tok yatmayı zül gören bir kültürün temsilcisi olarak Türkiye, bir yandan küresel düzeyde nerede ihtiyaç sahibi varsa yardım elini uzatırken, diğer yandan da, 3 milyonu aşkın sığınmacıya kapılarını açmış, aşını, hayatını paylaşıyor. BM verilerine göre günümüzde dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumunda olan Türkiye çağlar boyunca kendi ülkelerindeki mezalimden kaçan milyonlarca insana kucak açtı. Ayrıca, Türkiye resmi insani yardımının milli gelire oranı dikkate alındığında ise dünyanın ‘en cömert‘ donör ülkesi oldu.
Dünya İnsani Zirvesi’ne ev sahibi olarak Türkiye’nin seçilmesi uluslararası toplumun takdirinin bir nişanesi olarak görülüyor.Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile birlikte ev sahipliği yapılacak zirve, Dünya liderlerini ilk kez krizden etkilenen kesimlerle biraraya getirecek, insani sistemde etkin rol oynayan sivil toplum, özel sektör ve diğer kesimlerin temsilcileriyle, sistemin geleceğine ilişkin acil sorulara yanıt arayacak. Türkiye, bu alandaki tecrübelerini ve dünyaya örnek teşkil eden uygulamalarını bu vesileyle insani toplumla paylaşacak.”
Emperyalist bir kuruluş olan BM’nin öncülüğünde gerçekleşecek olan etkinlikte esas olarak sistemin geleceğine ilişkin acil sorulara yanıt aranacağı açık. Ortadoğu’yu büyük bir yıkımla yüz yüze getirenler ve bütün bir coğrafyayı kan gölüne çevirenler, krizler içerisinde debelenen sistemi nasıl devam ettirebileceklerini konuşacaklar. Sürdürmek istedikleri düzen ise Suriye’de milyonlarca insanı göç yollarına düşüren ve cihatçı çeteleri besleyip halkları katleden emperyalist-kapitalist düzendir. Zirvenin Türkiye’de yapılacak olması ise elbette ki bütün bu süreçlerde yer alan Türk sermaye devletinin üstlendiği rollerden bağımsız değildir. Cihatçı çetelere silah ve mühimmat yardımı yapan, Kürdistan’da aylardır süren saldırılarıyla yüzlerce insanı katleden Türk sermaye devleti, bu barbarlığın “nişanesini” çoktan haketmiş durumda.
Avrupa Birliği ile kirli pazarlıkların ardından anlaşan sermaye devleti bir kaç milyon karşılığında mültecilere sözde “yuva” olacak. Avrupa emperyalizmi Ortadoğu’da yarattığı yıkımın yakıcı sonuçlarını görmek istemediği biliniyor. Bu kirli anlaşma doğrultusunda Türkiye’de mültecilere sözde yuva olarak açılan kampların cihatçı çeteler tarafından üs olarak kullanıldığı, çocukların ve kadınların bu kamplarda tecavüze uğradığı ise biliniyor.
Kapitalistler kendi yarattıkları bu karanlık tablodan yine kendi düzenlerini ayakta tutarak çıkmak istiyor. Bunun için her alanda azgınca saldırıyor. İnsani yardım adı altında gündeme getirdikleri iki yüzlü politikalarla da kitleleri kandırmaya çalışıyor. Fakat tüm bu çabaları nafile! Zira Avrupa’da, Ortadoğu’da, Afrika’da, zulmün ve sömürünün olduğu her yerde emekçilerin içerisinde gün be gün öfke birikiyor.
İ.Y. Gün |