8 Eylül 2017
Sayı: KB 2017/34

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!
Düzen siyasetinde denge arayışı
12 Eylül ve burjuva düzenin ikiyüzlülüğü
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı üzerine
Hacıbektaş anma programının ertelenmesi ve devrimci sorumluluk!
Nuriye ve Semih serbest bırakılsın!
Kamu hareketinde yaşanan gelişmeler üzerine… - 3
Bu dönem metal işçisi tarih yazacak!
“Yürüyor açlık ordusu…”
Ekim Devrimi ve Bolşevik kadrolar
Kadın metal işçileri MESS’ten ve sermaye sınıfından haklarını almalıdır!
Sorunu derinleştiren değil, çözen taleplerimizi yükseltelim!
Kadın işçiler hak gasplarına karşı direnişi seçmelidir!
ABD saldırganlığı ve küresel egemenlik krizi
Bölgede ve Suriye’de yeni dönem
Arakan’da neler oluyor, niçin oluyor?
Yoksulluğun üzerine kurulu zengin dünya
Mao Zedong’u ölümünün 41. yılında saygıyla anıyoruz…
Kazım (Mete) Hoca’yı yitirdik
İşçi ve emekçilerin Yılmaz Güney’i ve sineması
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Demokratik hak ve özgürlüklerin gaspı sürüyor

Emek düşmanı saldırılara karşı sınıf mücadelesine!

 

Ortaçağ artığı siyasal İslamcı zihniyete dayalı diktanın tahkim edilmesi, Tayyip Erdoğan AKP’sinin temel önceliğidir. Diğer her şeyi buna tabi kılan dinci sermaye iktidarının ikinci önceliği ise ne pahasına olursa olsun kapitalistlerin sınıf çıkarlarını koruyup kollamaktır. Faşist tek adam diktasının bekası kapitalistlerin desteğine bağlı olduğu için, işçi sınıfıyla emekçilere düşmanlıkta sınır tanımayan icraatların da ardı akası kesilmiyor.

***

Toplumsal meşruiyetini yitirmek pahasına dikta rejimi kuran AKP, siyasallaşmış gerici İslamı yayma, toplumsal zenginliğin yağmasından azami pay alma, toplumsal muhalefeti zorbalıkla susturma, işçi sınıfına, emekçilere çıplak/kaba köleliği dayatma istikametinde ilerliyor. Bu rejimin başka türlü ayakta kalması mümkün değil. Bundan dolayı günden güne daha histerik, daha saldırgan, daha kural tanımaz hale geliyor; toplumun biat etmeyen kesimlerine her fırsatta keskin dişlerini gösteriyor.

Dış politikasını iç politikanın aracı olarak kullan bu iktidar, Suriye başta olmak üzere komşu halklara karşı ağır suçlar işlemeye devam ediyor. Değişen koşulları dikkate almadan Suriye ve Irak’ta yayılmacı/saldırgan çizgide ısrar eden AKP iktidarı, içte ırkçı-şoven histeriyi körüklemek için ise emperyalistlere “kafa tutuyor” görüntüsü vermeye çalışıyor. Bu ise sermaye devletinin dışarıdaki itibarını beş paralık etmekle kalmıyor, birçok noktada sıkışmasını da beraberinde getiriyor. İflas eden dış politikanın yarattığı faturayı da emekçilerin sırtına yıkan T. Erdoğan AKP’si, kendisine biat eden toplum kesimlerini de batıya karşı sergilediği “sahte kabadayı” vaazlarıyla oyalamaya çalışıyor.

***

Bu gidişat, Türkiye kapitalizminin işçilere, emekçilere, baskı ve ayrımcılığa maruz kalan toplum kesimlerine reva gördüğü yönetim anlayışının niteliğini gözler önüne seriyor. Zira emekçilerin kabusu olan T. Erdoğan AKP’sini kuran, büyüten, iktidar yapan emperyalistlerle birlikte bu kapitalist sistemin kendisidir. Siyasal İslam projesinin iflasıyla emperyalistler nezdindeki parıltısını yitirmesine rağmen, Türkiye burjuvazisinin çoğunun dinci dikta rejimini desteklemesi, diğerlerinin ise tahammül etmesi, AKP’nin bu sınıfa sağladığı sınırsız imkanlardan kaynaklanıyor.

TÜSİAD’da temsil edilen Türk burjuvazisinin kaymak tabakası, dikta rejimin kimi icraatlarından rahatsız olsa da artı-değer yağmasında aldığı payın büyük oranlarda artmasından dolayı Ortaçağ artığı zihniyetle uzlaşıyor. Siyasal İslam’a yandaş olan sermaye kesimi ise tam da bu iktidar sayesinde muazzam bir servet birikimine el koyma fırsatı yakaladı. Kuşkusuz ki T. Erdoğan AKP’sinin şefleri artı-değer yağmasından büyük bir pay alırken, yandaş sermayeyi de palazlandırıyor, fakat aynı zamanda burjuvazinin diğer kesimlerinin servetine servet katmasına da alan açıyorlar. Diğer bir ifadeyle bu iktidar, sömürücü kapitalist sınıfa bir bütün olarak hizmet ediyor.

***

İktidarın icraatları zıvanadan çıkmışken, düzen muhalefetinin buna karşı geliştirdiği ciddi bir eleştiri olmadığı gibi, alternatif yaratma noktasında da ciddi bir zorlanma yaşıyor. CHP, sağa kayarak AKP’nin alternatifini yaratabileceğini var sayan bir aymazlık içinde ve bu tutumuyla, ülkenin emek düşmanı dinci-sağcılara mahkum olduğu iddiasına destek veriyor. Burjuva düzen Ortaçağ kalıntısı bir zihniyet tarafından rehin alınmışken, düzen muhalefetinin sergilediği çapsızlık, bir sınıf olarak burjuvazinin siyasal alandaki sefaletinin de dışa vurumudur. Bu sınıf, düzen sınırları içinde olsa bile işçilere-emekçilere olduğu kadar toplumun ilerici kesimlerine de herhangi bir çıkış sunabilmekten acizdir.

***

İşçi sınıfıyla emekçiler insanca çalışma ve yaşam koşullarının kırıntısını bile ortadan kaldıran bu gidişattan rahatsızken, toplumun ilerici dinamik kesimleri ise baskıdan, yasaklardan, zorbalıktan, Ortaçağ zihniyetinin dayatılmasından rahatsızlar. İşçi sınıfıyla emekçiler insanca çalışma ve yaşam koşullarına ulaşabilmek için mücadele ederken, ilerici kesimler de tek adam diktasının yasa, kural, kaide tanımaz baskı ve zorbalığına karşı seslerini yükseltiyorlar. Nitekim CHP’nin Maltepe mitingine milyonlarca kişinin katılması, toplumun bu ilerici kesimlerinde biriken öfkenin dışa vurumu oldu.

Bu iki toplumsal dinamiğin bazı özgün talepleri olsa da dikta rejimin icraatlarından kaynaklanan birçok ortak sorunları da var. Her şeye rağmen böylesine gözü dönmüş bir rejimi durdurabilmek için bu dinamiklerin bir mücadele kanalında birleştirilmesi büyük bir önem taşıyor.

Mücadelenin büyütülmesi ve rejimi sarsan, hatta yıkan sonuçlar yaratabilmesi için, işçi sınıfının etkin bir rol oynaması kritik bir önem taşıyor. Zira kapitalizmin tek tutarlı devrimci sınıfının önderlik etmediği bir mücadelenin hedeflenen sonuçları yaratması mümkün değil. Toplumun ilerici kesimlerinin muhalif dinamiklerini kucaklamak ise ancak işçi sınıfı gibi kapitalizme karşı mücadeleyi sonuna kadar götürebilecek bir gücün harekete önderlik ettiği yerde mümkündür. O halde rejimin demokratik hak ve özgürlükleri ortadan kaldıran emek düşmanı saldırılarını püskürtebilmek için, halen yerel işçi eylemlerinin devrimci bir sınıf hareketi yaratmanın zeminlerine dönüştürülmesi görevi var önümüzde. Bunun için tüm imkanlar, güçler ve araçlar seferber edilmelidir.

 
§