ARSIVANA SAYFA
 
14 Ekim '00
SAYI: 38
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Zafere kadar devrim!
“İşgüvencesi” aldatmacası üzerinden sergilenen orta oyunu
“İşgüvencesi”: Sinsi bir saldırı manevrası
“Kurtlar sofrası”nda muhabbet
ESK ihanetine geçit vermeyelim!
Belediye işçilerinin direnişi sürüyor
İşçi hareketinden kısa haberler
2000 Yılı Küresel Kadın Yürüyüşü
Ankara’da kadın mitingi
Teslimiyet platformunun geldiği yer
ABD’nin Ermeni soykırım kararı ve Kafkasya’da kirli oyunlar
Sinekten yağ çıkarma politikası
Ermeni sorunu ve Osmanlı mirası
Tarımda ücretli işgücü ve pamuk işçileri
Gençliğin örgütlü mücadeleyle buluşmasından duyulan korku
Dünya çocukları ve kapitalist barbarlık
Katliamcılardan hesap soralım!
Cezaevlerinde gerginlik tırmandırılıyor!
Onlara dair gecikmiş sözler
Partinin sınıf düşmanları karşısında yıkılmaz kalabilmesi için
Yunanistan’da gene grev
Bidon (öykü)
Parti, dava ve “küçük-burjuva yiğidi”
Mücadele Postası...
 
Tüm yazılar



 
 
Devlet aileleri uyarıyor: “Çocuklarınızı ‘terör’ örgütlerine karşı kollayın”!

Gençliğin örgütlü mücadeleyle
buluşmasından duyulan korku...



Emniyet Müdürlüğü ve üniversiteler her yıl olduğu gibi bu yıl da üniversiteyi kazanan öğrenciler ve aileleri için broşürler hazırladılar.
Evlere gönderilen broşürlerde aileler uyarılıyor. Söze “çocuklarımızın geleceği ülkemizin geleceğidir”, “çocuklarınızı ‘terör’ örgütlerine karşı kollayın” diye başlamışlar. Çocukların her hareketine dikkat edilmesi, arkadaşlarının aile tarafından iyi tanınması öğütleniyor. Ayrıca çocuk eve geç gelmişse ya da hiç gelmemişse şüphelenin ve bu tür durumlarda yetkili birimleri arayın, deniliyor. Burada amaç aileyi ajanlaştırmak. Yanısıra bir de paranoya yaratılmaya çalışılıyor

Devlet bunu da yeterli görmemiş. Çünkü okul kapılarında kayıt sırasında ayrıca bir broşür daha dağıtıldı. Bu broşürlerde ise üniversiteye yeni gelen gençlerin çevresine şüpheyle bakması amaçlanıyor. Bu broşürde de diğer broşür gibi, güya gençliğin geleceği düşünülüyor.

Sözkonusu broşürde önce üniversitenin “toplumsal görevi”ne değiniliyor. “Üniversiteler toplumların huzur ve mutluluğu için bilginin üretilmesi, yayılması ve kullanılmasını sağlayan kurumlar”mış! Yalan ve ikiyüzlülük burada kendini en açık şekliyle gösteriyor. Üniversitelerin bu düzende hiçbir dönemde toplumun huzuru ve mutluluğu için bilim üretemediği, tam tersine, egemen sınıfların iktidarlarını korumak için bilimi kullandıkları ortadadır. Üniversitelerin “toplumların huzur ve mutluluğu için” bilim üretebilmesinin koşulu bilimin meta olmaktan çıkarılabilmesine bağlıdır. Bunun ise; üretimin pazar için yapıldığı kapitalizm koşullarında değil, toplum için gerçekleştirildiği sosyalist düzende mümkün olacağı açıktır.

Teknik üniversitelerin tekno-kentlere dönüştürülmeye çalışılması, bu üniversitelerin sosyal bölümlerinin kapatılması ya da daha az önem verilmesi de bunu açıklıyor. Bugün üniversiteler tümüyle sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılıyor. Nitekim bu TÜSİAD’ın hazırladığı raporlarda da yeralıyor.

Broşür; “Üniversitelerimize sızan terör örgütlerinin elemanları aklını çelmek istedikleri kişinin öncelikle aile yapısını ve gelir düzeyini öğrenmeye çalışırlar ve bilgi toplarlar.” “Örgüt militanları hedef seçilen insanla diyalog kurmaya çalışır. Bunun için arkadaş toplantıları, konser, sinema davetleri, kitap yardımı gibi insani yaklaşım yöntemlerini kullanmaktadırlar.” diye sürüyor.

Bununla amaçlanan yeni gelen öğrenciyi terörize etmek, çevresine güven duymasını engellemektir. Bir arkadaşımız bize sinemaya vb. gidelim dediğinde, “acaba bu terörist mi?” diye düşünmemiz gerekiyor!

Görüntü böyle, peki gerçek nasıldır?

Onlara göre işçi babamız da, memur annemiz de haksızlığa karşı çıktığında teröristtir. Bu düzende terörist olarak suçlanmamanın tek koşulu, onların dayattığını olduğu gibi kabul etmekten geçiyor.

Peki bizim gerçeğimiz nedir?

Biz herkese sınavsız üniversite diyoruz. Biz, genç işçiye eğitim, öğrenciye iş istiyoruz. Biz YÖK’e karşı çıkıyoruz. Biz özerk-demokratik üniversite istiyoruz. Biz herkese anadilinde eğitim istiyoruz. Biz insanlığın eşit, sömürüsüz, sınıfsız bir dünyada yaşamasını istiyoruz. Biz halklar kardeş olmalıdır diyoruz. Biz işkenceye hayır diyoruz. Biz hücre tipi cezaevine ve hücre tipi yaşama hayır diyoruz. Biz işçilerin ve emekçilerin gaspedilen haklarını geri istiyoruz.

İşte biz tüm bunları istediğimiz için terörist ilan ediliyoruz. Bu hakları isteyenleri sokaklarda coplayan, döven, işkence yapan, katledenler ne oluyor? Asıl terörist devletin kendisi değil mi? En küçük hak talebine saldıran onun kolluk güçleri değil mi?

Ama devlet böyle davranmak zorunda. Üniversite gençliği de düzenin saldırılarından fazlasıyla nasibini almıştır. Yaşanan sınav rezaleti, YÖK’ün çürümüşlüğü, harçlar, baskı ve terör, vb. gençlik saflarında tepki ve öfkeyi mayalıyor. Devlet bu öfkenin örgütlü mücadeleyle buluşmasını engellemek için her türlü aracı kullanıyor. Yalnızca terör estirerek düzeni ayakta tutmasının mümkün olmadığını biliyor. Terörün yanısıra başka araç, yol ve yöntemleri de etkin bir biçimde kullanmaya çalışıyor.

Öğrenci gençliğin yaşadığı sorunların tümü bu sistemden kaynaklanmakta ve düzen gençliğe hiçbir şey vaadedememektedir. Büyüyen sorunlar ve baskılar karşısında öğrenci gençliğin harekete geçmesi devleti korkutmaktadır. Baskı ve terörün yoğunlaştığı, gelecek kaygısının büyüdüğü bir yerde ise başkaldırı kaçınılmazdır. Görevimiz, bu öfkeyi örgütlü mücadeleye kanalize etmektir.





“Terörist” kim!


YÖK’ün, Emniyet Müdürlüğü’nün ve devletin daha birçok kurumunun “terörist” arama çabaları sürüyor!

Neye dayanarak üniversite öğrencilerini “terörist” ilan ediyorlar. Elimizdeki verilerle buna yanıt verelim.

* Türkiye nüfusunun en yoksul %20’lik kesimi Türkiye toplam gelirinin %4,9’unu alırken, en zengin %20’lik kesimin geliri %54,9’u bulmaktadır.

* Son otuz yılda dünyanın en yoksul %20’sinin dünya gelirinden aldığı pay %2,3’ten %1,4’e düşerken, en zengin %20’nin aldığı pay %70’den %85’e çıkmıştır.

* Türkiye’de 46 bin kişiye 1 kütüphane düşüyor.

* Çalışan nüfusun %78’i ilkokul ve daha aşağı bir eğitim düzeyine sahip.

* 16 bin okulda birleştirilmiş sınıflarda eğitim veriliyor.

* Kentlerde bir dersliğe 62 kişi düşüyor.

* Dünyada yetersiz beslenme sonucu her yıl 30 bin çocuk ölüyor.

* Türkiye’de her 6 kişiden biri resmi rakamlara göre işsiz. Gerçek işsizlik oranı bunun çok üstünde.

* Emperyalist ülkelerde kozmetik endüstrisine yılda harcanan para 12 milyar dolar iken, dünyada açlık çeken çocuklar için yapılması gereken harcama 13 milyar dolardır. Yine ABD ve Avrupa’da kedi-köpek maması için yılda 17 milyar dolar harcama yapılıyor.

* Son 10 yılda savaş nedeniyle 2 milyon çocuk öldü, 6 milyon çocuk yaralandı.

* 330 trilyonluk bir bütçe F tipi cezaevine harcanıyor. 12 bin siyasi tutsak hücrelere atılmak isteniyor.

* Her yıl 17 milyon hektar orman yokoluyor.

* Her gün en az 140 bitki ve hayvan türü yokoluyor.

* Her yıl 6 milyon hektarın üzerinde verimli toprak çöle dönüşüyor.

* 17 Ağustos depreminde 40 bin kişi bu düzenin çürümüşlüğünün sonucu olarak yaşamını yitirdi, vb., vb...

Evet! Tüm bunlara, asalaklığa, çürümüşlüğe, yozlaşmışlığa, yoksulluğa, kirliliğe, militarizme, katliamlara karşı; yaşamına ve geleceğine sahip çıkan, yarına yaşanabilir güzel bir dünya bırakmak üzere onurlu mücadele yürütenler olarak, “teröristi siz seçin” diyoruz.





Avcılar Kampüsü’nde öğrenci protestosu


Avcılar Kampüsü’ndeki öğrenciler, yurttan atılan 374 kişinin bir daha yurda geri alınmaması ile yurt ücretlerine yapılan %150 zammı, imzalamak zorunda bırakıldıkları taahhütname ve senedi protesto ettiler. Mercedes-Benz’in yaptırdığı yurt açılışında, 70’e yakın öğrenci dövizler ve pankartla taleplerini dile getirdiler. “Barınma hakkımız engellenemez!”, “Okul çöküyor, rektör bakıyor!”, vb. sloganlar atan öğrencilerin törende konuşma talebi reddedildi. Yurt müdürünün temsilci ve genel toplantı yapılmasını kabul etmesinden sonra, öğrenciler yemekhaneye kadar yürüyerek eylemi bitirdiler.

Ertesi gün yapılan toplantılarda müdür herhangi bir yetkisinin olmadığını, kısacası rektörün kuklası olduğunu söyledi. Ancak öğrencilerin taleplerini dile getireceği sözünü verdi. Bu arada bu kadar basit içerikli bir toplantı için bile yurt kapısında bir sürü resmi ve sivil polisin toplanması da dikkat çekiciydi.