İşbirlikçi sermayenin temsilcileri Amerika'da... Irakın yıkımından azami kazanç elde etmek için kirli pazarlıklar Irak halkını hedef alacak emperyalist saldırıya artık kesin gözüyle bakılıyor. Sorun saldırının olup olmayacağı değil ne zaman, nasıl ve nereden başlayacağıdır. Bu saldırı için ABD emperyalizmi tek mantıklı gerekçe ortaya koyamıyor. Irak'ın kitle imha silahları ürettiği şeklindeki iddianın hiçbir temele dayanmadığı da yeniden kanıtlandı. BM'nin "kitle imha silahları" arayan özel komisyonu UNSCOM'un eski başkanı Scot Ritter (Ritter bu işi kesintisiz olarak 7 yıl sürdürdü), Irak'a yaptığı ziyaretinden sonra BBC'de canlı yayına çıkarak, Irak'ta kitle imha silahları olmadığını tüm dünyaya ilan etti. Ayrıca komisyon başkanlığı döneminde ajanlarla nasıl ilişki kurduklarını ve yalan haberler yaydıklarını da anlattı. Bu durumda saldırının amacı; Irak'ta Amerikan işbirlikçisi bir yönetimin kurulması, bu sayede Irak'ın zengin petrol yataklarının ABD tekellerinin denetimine geçmesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu, sadece işin bir tarafını oluşturuyor. Emperyalist saldırının "Ortadoğu dengelerini yeniden şekillendirme sürecinin ilk ayağı olacağı", bizzat Amerikan askeri yetkilileri tarafından açıklandı. Bu amaçla Irak'ta kalıcı bir işgal planlanmaktadır. Tıpkı eski Yugoslavya toprakları ve Afganistan'da olduğu gibi. Ortadoğu dengelerinin yeniden yapılandırılması demek, Irak'tan sonra sıranın Suriye, Lübnan ve İran'a geleceği anlamına geliyor. Dünyanın tepeden tırnağa silahlı en haydut devleti olan ABDnin acil olarak yeni petrol yataklarına ihtiyacı var. Amerikan ekonomisinde önemli bir ağırlığa sahip olan silah endüstrisini canlandırmak için de bir savaş gerekiyor. Silah ve petrol tekellerinin iktidarı demek olan Bush yönetimi bu amaçla Ortadoğu'yu bir kan gölüne çevirmek için harekete geçmiş durumda. Siyonist İsrailin stratejik çıkarları ile çakışması, onu önemli bir engelden kurtarması da bütün bunları tamamlıyor. Irakın yıkımı üzerinden pazarlık ABD emperyalizmine 50 yılı aşkın bir süredir uşaklık yapan işbirlikçi Türk burjuvazisi ve onun adına ülkeyi yönetenler, efendinin onlara ihtiyacı olduğunu, buna isteseler de karşı gelemeyecekleri bilinciyle, kendilerini geçmişe göre daha pahalı bir fiyata pazarlamaya çalışıyorlar. Aslında bazı kaygıları yok değil, ama elleri mahkum. Uşak olunca efendinin dediğine karşı gelinmez. Bu kaygıların insani olduğu da sanılmasın. Yani Irak yerle bir edilecek, yüzbinlerce insan katledilecek, ülke tahrip olacak, bölgeyi cehenneme çevirecek vahşi bir saldırının önlenmesi vb. değil onların derdi. Ne olursa olsun, yeter ki Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmasın, bu arada ellerine dolar ve modern silahlar geçsin. Bunun ötesi onların sorunu değil. Düzen cephesinden ABD'li yetkililerle pazarlığa oturan bütün kesimler bu mantık üzerinden olaya yaklaştılar. Üstelik bu iğrenç yaklaşımlar sermaye basını tarafından manşetlere taşındı, buradan kendilerine övünme payı bile çıkarıldı. TÜSİAD'dan Genelkurmaya, siyasetçilerden medyaya kadar kapitalist düzenin bütün kurumları bu çirkefin içindedir. Genelkurmay; askeri teknoloji transferi alanında karşılaşılan güçlüklerin çözümünden askeri kredilerden kaynaklı 4 milyar dolar borcun silinmesine, AWACS erken uyarı uçaklarının ve helikopterlerinin Türkiye'ye satışının kongrede onaylanmasına kadar uzanan bir liste ile çıktı efendinin karşısına. Kürt devleti konusundaki hassasiyetini belirtmeye ise gerek yok. Hükümet ilk başta saldırıya "hukuksal" bir kılıf talep etti. Yani saldırıya itirazı yok. Ancak saldırıyı öncelikle uluslararası hukuka uygun hale getirmek gerek. Irak'ın toprak bütünlüğü korunmalı, Musul ve Kerkük, Kürt denetiminde olmamalı veTürkmenlerin hakları korunmalıdır. Efendiyi hazır bulan uşaklar hızlarını alamayıp, Türkiye borçlarının çevrilebilmesi için garanti, Körfez Savaşı döneminde uğranılan zararın en azından bir kısmının telafisi, savaştan doğacak olası ekonomik zararların karşılanması, Türkiye'nin Arap dünyası karşısında yalnız bırakılmaması vb. talepler sundular. Talep listeleri karşısında salyaları akan sermaye basını adeta bayram ediyor. En vahşi saldırılara, kanlı operasyonlara şakşakçılık yapan, çanak tutan bu çevreler de emperyalizmin hizmetine daha aktif bir şekilde girmenin heyecanını yaşıyorlar. Satılık kalemler, istek listesinin bir hayli kabarık, ancak sunulan "hizmete" ve hizmetin faydasına oranla "makul" buldular. Uşak takımının bazı kaygıları vardı. Efendilerine bunların göz ardı edilmemesi gerektiğini özellikle vurguladılar. Ankara, Irak'ta meydana gelebilecek bir karışıklıktan Tahran yönetiminin faydalanmaya çalışabileceğini dile getirdi. Zira olası bir kaos ortamında Irak'taki Şii nüfusu harekete geçirerek etki alanını genişletebilir. Bu engellenmelidir. Bir diğer önemli hatırlatma PKK-KADEK'le ilgili. "Yeni Irak"ta PKK-KADEK hiçbir şekilde yer bulmamalıdır vb. İşbirlikçi rejim, bir halkın katledilmesi için vereceği hizmetin "önemini" bilmenin verdiği bir kendine güvenle bu talepleri gündeme getirebiliyor. "Çok profesyonelce çalışan, bundan dolayı zor bir görev olan Afganistan'daki askeri kuvvetlerin komutasını üstelenen Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonun planlanmasında baştan beri çok aktif bir katılımı olacak. Bunun için teknik düzenlemeler hazır hale getirilecek. Bu amaçla; süratli, etkili ve gizli işleyen "özel bir kanal" kurulacak. Kanalın iki tarafındaki muhtemel isimler, Dışişleri Müsteşarı Uğur Ziyal ve Wolfowitz olacak. Bu kirli savaşta suç ortaklığının bu kadar bariz olduğu halde yapılan "biz sorunun çatışma olmadan halledilmesini isteriz" açıklamalarının elbette ciddiye alınabilecek bir tarafı yoktur. İşbirlikçi burjuvazi temsilcileri ile sahnede Emperyalizme göbekten bağlı büyük patronların kulübü TÜSİAD, henüz net bir talepler listesi ortaya koymamıştır. Ancak gerek Wolfowitz'in Mustafa Koç'un evinde yaptığı kapalı toplantı, gerekse patronlar tarafından yapılan Dervişli Amerika gezisi, pazarlıkların kapalı kapılar ardında devam ettiğini gösteriyor. Her zamanki gibi işlerini ustalıkla ve sessizce yürütmeyi tercih eden işbirlikçi tekelci sermaye en büyük payı almak için uğraşıyor olmalıdır. Dervişin hastalık bahanesiyle Amerika'ya gitmesinin hemen ardından TÜSİAD, TOBB ve TİM'den (Türkiye İhracatçılar Meclisi) heyetler de Washington'a gittiler. Orada ne tür pazarlıklar yapıldığı hiçbir şekilde basına yansıtılmadı. Bu geziyle ilgili bir açıklama TİM Başkanından geldi. Bu işbirlikçi sermaye örgütü, kurulması planlanan Nitelikli Sanayi Bölgeleri'nde (NSB) tekstil, deri, deri giyim, ayakkabı ve saraciye sektörlerinin de faaliyet göstermesi gerektiğini dile getirdi. Sistemin asıl sahibi işbirlikçi
tekelci burjuvazi, Irak halkının yıkımı ve acılarından en büyük payı
almak için uğraşmaktadır. İşbirlikçi holding sermayesinin temsilcileri,
ABD-Türkiye arasındaki "stratejik işbirliğinin", ekonomik
ve ticari ilişkilere de yansıtılması gerektiğini dile getirmektedirler.
Büyük ihtimalle bu taleplerini Washington'da huzuruna çıktıkları efendilerine
ileteceklerdir. Dahası bu defa pazarlık yapabilecek kozları da var ellerinde.
Ellerini ovuşturarak bekledikleri ganimetlerin ne kadarına ulaşabilecekler
bu şimdilik bilinmez. Ama bu defa efendinin uşağına karşı her zamankinden
daha "cömert" davranacağına kesin gözüyle bakılıyor. Savaş
fiilen başladığı zaman gizli pazarlıkların sonucu açığa çıkacaktır.
Körfez savaşında borcunu sildiren Mısır vb. ülkelere bakıp hayıflanan
egemenler, o dönem haklı olarak Amerika'ya sitemlerde bulunmuşlardı.
Kendileri en iyi, en sadık uşak oldukları halde ihmal edilmişler, bundan
dolayı da büyük zararlara uğramışlardı. Bu defa sürece hazırlıklı girdiler.
Artık pazarlık sıkı tutulacaktır. Sefil pazarlıklara ve savaşa karşı! Komşu bir ülkenin yıkılmasından, kuşatma altında tutulan bir halkın katledilmesinden yarar umabilemek! Bu davranış içine girenler, en sıradan insani değerlerden yoksun, kitlesel insan cesetleri ve yıkımlar üzerinden kazanç sağlamayı amaçlayacak kadar düşkünleşmiş, asalak ve iğrençtirler. Kabul etmek gerekiyor ki, bu hesapların içine girmek burjuvaziden beklenebilecek, ona tamamen ve her bakımdan yakışan bir tutumdur. İşçi sınıfı ve emekçiler böylesine vahşi ve acımasız hesaplara hiçbir şekilde alet olmamalıdırlar. Ne Irak halkının katledilmesine seyirci kalmak, ne de çocuklarının bu kirli savaşta piyon olmalarına göz yummak affedilecek bir davranış olmayacaktır. Bunun önüne geçebilmek için örgütlü bir tarzda emperyalist savaşa karşı kitlesel bir duruş sergileyebilmek için bütün olanaklar seferber edilmelidir. Aksi halde yarın çok geç olacaktır. |
|||||