Şimdi sıra AKP hükümetinde...
Emperyalizme uşaklık çizgisine ve sosyal yıkım programına kalınan yerden devam Cumhuriyet tarihinin en emekçi düşmanı, en eli kanlı ve emperyalizme uşaklıkta en sadık olma ünvanına sahip olan 57. Hükümet nihayet tarihin çöplüğünde yerini aldı. Koalisyonu oluşturan DSP, MHP ve ANAP meclis dışı kalarak unutamayacakları bir tokat yediler. Yaptıkları bunca hizmete karşın böyle bir akibeti hak etmediklerini dile getirmekten utanmayan 57. Hükümetin bazı isimleri, söz konusu hizmetleri emekçilere değil İMF, DB, TÜSİAD, Pentagon, NATO vb. emekçilere düşman kurum ve çevrelere yaptıklarını unutmuş görünüyorlar. Koalisyon hükümetinin emperyalizme yaptığı tüm hizmetlere karşın halen yarım kalan (doğal olarak 58. hükümeti bekleyen) önemli işler var. Dolayısıyla kurulacak AKP hükümetinin, diğer alanlarda olduğu gibi emperyalizme uşaklıkta da rüştünü ispatlamak, icraatlarının başında gelecek. Gerçi Erdoğanın Washington ziyaretleri, AKPyi ziyaret eden ABD heyetleri ve seçimin hemen ertesinde Erdoğanın yabancı basın kuruluşlarıyla yaptığı röportajlar, bu konuda oldukça hazırlıklı olduklarını ve bu görevi başarmakta g¨çlük çekmeyeceklerini gösteriyor. Emperyalist merkezlerle olan bağımlılık ilişkileri bağlamında yoğun bir gündemle karşı karşıya bulunduğunun farkında olan Erdoğan, ilk açıklamalarıyla söz konusu merkezlere mesaj vermeye özen gösterdi. Öne çıkardığı konular ABye tam üyelik ve İMF ile ilişkilerin devam edeceğine dair güvence vermek oldu. Asıl önemli sorun olan savaşı ise es geçmeyi tercih etti. Bir gazetecinin sorusu üzerine Erdoğan Birleşmiş Milletler kararlarına uyacaklarını söylemekle yetindi. Yine de gelişmelerin yönü, AKPnin, Amerikan emperyalizminin Iraka saldırısı konusunda uzun süre sessiz kalma şansına sahip olmadığını gösteriyor. Zira savaş hazırlığı Amerikan emperyalizminin en öncelikli sorunudur. Ek olarak olası bağımsız Kürt devletinin kurulması ve Kıbrıs da yeni hükümeti bekleyen sorunlar arasında bulunuyor. AB emperyalizmine güvence ABye tam üyelik müzakereleri TÜSİAD kodamanlarının en temel gündemlerinden biri olmaya devam ediyor. Dolayısıyla kurulacak yeni hükümetin bu meseleye özel önem vermesi onun varlık koşuludur. Bu, hem işbirlikçi tekelci burjuvazinin sınıfsal çıkarlarını korumak, hem de işçi sınıfı ve emekçilerde temelsiz beklentiler yaratmak açısından özel bir önem taşıyor. AKPnin İslamcı kimliğinden dolayı AB emperyalizminin belli çekinceleri olduğunu bilen Erdoğan, yaptığı açıklamalar ve verdiği mesajlarla bu kaygıları gidermek için özel bir çaba harcıyor. Bu konuda belli bir başarı sağladığı ise karşı cepheden gelen tepkilerden belli. Görünen tablo, emperyalist odakların ve Türk tekelci burjuvazisinin bu konuda kaygı duymasına gerek olmadığıdır. Zira söylemlerindeki farka, İslamcı gelenekten geliyor olmasına rağmen, AKP de en az diğer düzen partileri kadar emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine uşakça hizmet etme misyonunu üstlenmiş bulunuyor. İMF-TÜSİAD yıkım paketleri eksiksiz uygulanacak İşçi sınıfı, kent ve kır yoksullarını oluşturan tüm emekçi katmanlar açısında İMF ile hükümet arasından kurulacak ilişkiler hayati önem taşıyor. AKP bu konuda kan emici tekellere bir pürüz çıkarmayacağına, uyumlu bir şekilde çalışacağına söz verdi. İMF-DB gibi emperyalist oluşumlara verilen bu sözler, ekonomik-sosyal yıkım paketlerinin en acımasız bir şekilde uygulanmaya devam edeceğini şimdiden garantiliyor. İMF paketleri emekçilerin yaşamlarında tam bir yıkım yarattı. Özellikle Kasım ve Şubat krizleri sonrasında milyonlarca işçi ve emekçi için karanlık bir dönem başladı. Bu durum 57. hükümeti oluşturan partileri sandığa gömerken, AKPnin önünü açtı. Milyonlarca emekçi bu partinin demagojilerine kanarak ona oy verdi. Kitlelerin bu hassasiyetlerini göz önünde bulunduran AKP, ekonomik-sosyal sorunlarla ilgili bol vaatlerde bulundu. Öte yandan emperyalist kurumlara ve yerli işbirlikçilere ise tam güvence verdi. Kurulacak AKP hükümetinin seçim meydanlarında verilen sözleri değil, İMF ve TÜSİADa verdiği güvenceleri yerine getireceği yeterince açık. Seçim arifesinde İMF ile müzakereler yeni hükümet kurulana kadar askıya alınmıştı. Yeni hükümet kurulur kurulmaz müzakereler tekrar başlayacak, saldırılar eskisinden daha azgın devam edecek. Hükümeti bekleyen kritik sorun AKPye oy verenlerin önemli bir bölümü dini inançlarına bağlı kesimlerden oluşuyor. Bu kesim müslüman bir ülkeye dönük saldırılara karşı duyarlılık gösterebiliyor. Buna karşın Erdoğan İsrail siyonizmi tarafından Filistin halkına karşı girişilen en vahşi katliamlara bile sessiz kalmayı başarabildi. Aylardır gündemde bulunan Iraka saldırı konusunda suskunluğunu koruyabildi. Konuyla ilgili gelen soruları ise bu gündemimiz değil şeklinde yanıtlayarak görüşünü açıklamaktan kaçındı. Ülkeyi ve Ortadoğuyu yakından ilgilendiren bu hassas konularda fikir beyan etmemek boşuna değil elbette. Emperyalist-siyonist saldırganlığı desteklemek anlamına gelen AKPnin gerçek çizgisini açıklamak oy kaybına yol açacağı gibi, rakibi SPnin eline önemli bir malzeme verecekti. Parti tabanına dönük demagojik açıklamalar ise emperyalist merkezlerde ciddi bir rahatsızlık yaratacak, partinin onlar katında prestij kaybetmesine neden olacaktı. Bu koşullarda en akıllı politika bu konularda üç maymunu oynamaktı. Erdoğan da bunu başardı. Ama artık susmak fayda etmeyecek. Şimdi hizmet zamanı. Bilindiği gibi, bu tür önemli sorunlarla ilgili kararlar tümüyle Amerikancı generallerin inisiyatifindedir. Nitekim Genelkurmaya Başkanı oyunu kullanıp Washingtona uçtu. Bir haftalık uzun görüşmeler maratonunda ABD emperyalizminin tüm savaş kundakçılarıyla tek tek görüşecek, savaşa hazırlık, yarım kalan kan pazarlığı vb. konularda son kararlar verilecek. Hükümete ise alınan kararları onaylama işi düşecek. Hükümet kurmaya hazırlanan AKPnin bu sorunda sessiz kalma imkanı kalmamıştır. ABD emperyalizmi Iraka saldırmak için son hazırlıkları yaparken, Genelkurmay da ABD ile pazarlıkları sonuçlandırmak üzeredir. Erdoğan yakında emperyalizme uşak yüzünü gösterecektir. Bu konudaki ilk sözleriyle de (BM kararlarına uymak) bunun sinyalini vermiştir. Yeni kurulacak AKPli hükümetin önünde emperyalizmin hizmetinde içte ve dışta saldırgan politikaları hayata geçirmek görevi duruyor. İşçi sınıfı, emekçiler ve ilerici-devrimci muhalefet bu saldırıların hedefi durumunda. Zira İMF-TÜSİAD reçeteleri ile işçi ve emekçileri açlığa mahkum etmek, gençliğin kanını emperyalist savaşta pazarlamak ancak gerici-faşist baskılar ve devlet terörü eşliğinde hayata geçirilebilir. AKPnin tek başına iktidar olması, muhalefet partisi CHPnin onu desteklemeye hazır olması, saldırıların önceki hükümeti de gölgede bırakacak şiddette yaşanacağına işaret ediyor. Süreç, ABD emperyalizmi ve sermaye devleti tarafından hazırlanan saldırı dalgasını püskürtebilmek için başta komünistler olmak üzere, tüm ilerici-devrimci güçlere, öncü işçi ve emekçilere ağır sorumluluklar dayatıyor. Mücadeleyi bu sorumluluk bilinciyle yükseltmeliyiz. |
|||||