su testisi su yolunda kırılır Umut Deniz Doç. Dr. Necip Hablemitoğlunun öldürülmesinin üzerinden haftalar geçti. Cinayet hala aydınlatılmış değil. Kimin ya da kimlerin, neden öldürdüğü sorusu henüz yanıt bulmadı. Öldürme şekline bakılacak olursa, cinayetin son derece profesyonel bir el tarafından işlendiği ortada. Hablemitoğlunun gözüne isabet eden tek kurşunla öldürülmüş olması ise, bu profesyonel elin öldürmekteki kararlılığını gösteriyor. Polis tarafından yapılan açıklamalar, her ne kadar laiklik karşıtı, şeriat yanlısı bir örgütün saldırıyı gerçekleştirmiş olabileceği yönündeyse de, haftalar geçmesine rağmen somut bir delilin bulunamamış olması bu iddiaya gölge düşürüyor. Diğer yandan, geçmişte devletin çelik çekirdeğinde görev yapmış kimi isimlerin değerlendirmeleri ise bu cinayeti daha derin bir mecraya sürüklüyor. Hablemitoğlunun geçmişinin masaya yatırıldığı bu değerlendirmeler, medyada yansıtılandan daha farklı bir Hablemitoğlu çıkarıyor karşımıza. Kafamızda çoğalan soru işaretlerini ortadan kaldırmak için birazcık hafızamızı zorlayıp, parçaları birleştirdiğimizde, karşımıza Susurluktaki siyasetçi, polis, mafya üçgenini anımsatan yeni bir üçgen çıkıyor. Bu kez üçgenin bir ucunda bilim adamı, bir ucunda hukukçu, bir ucunda ise çok uluslu bir tekel var. Bu kitap neyin belgesi Hablemitoğlunun adını büyük bir çoğunluk öldürüldüğünde duydu. Her ne kadar belli bir kesim tarafından (Bergamalılar ve çevreciler) yeterince tanınıyorsa da, çoğunluğun tanımasına neden olacak kadar medyatik bir isim değildi. İki yıl kadar önce yazmış olduğu bir kitapla gündeme geldi. Kitap Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adını taşıyordu. Bazı Alman vakıfları ve derneklerinin Türkiyede yasal olmayan faaliyetler yürüttüklerinin iddia edildiği bu kitapta bir sürü tez ortaya atılıyordu. Bu tezlerden biri; Türkiyede (başta Bergama olmak üzere) tonlarca altın bulunduğu, bu altının Türkiyenin ekonomisinde hayati öneme sahip olduğu, fakat dünyada altın üretiminde ilk sıralarda olan Almanyanın bu altınların çıkarılmasından rahatsızlık duyduğu ve ekonomisi zarar göreceği için bunu engellemeye çalıştığı teziydi. Hablemitoğlunun ortaya attığı bir diğer tez ise; Bergamada altın arama faaliyetlerini engellemeye çalışanların arkasında bazı Alman vakıflarının olduğu, Bergamalı köylülerin ve onların önderlerinin bu vakıflarca finanse edildiği teziydi. Bergama köylüsünün on yılı aşkın bir süredir bıkmadan, usanmadan, yılmadan, yıkılmadan verdiği onurlu mücadeleyi bir kalemde hiç etmeyi, tam da arkadan hançerlemeyi bu kitap adeta suç duyurusu olsun diye kaleme alınmıştı. Kitapta yer alan Bergama Direnişinin Yerel Dinamikleri gibi bölümlerde, mücadelenin önde gelen isimlerini şüpheli duruma düşüren ifadeler sıkça kullanılıyordu. Tam anlamıyla bir saldırı niteliğinde olan kitap Hablemitoğlu ve Oktay Konyarın (Bergama direnişinin önde gelen isimlerinden) katıldığı bir TV programının da tartışma konusu oldu. Hablemitoğlunun iddialarını yinelediği programda, kitabın Bergama köylülerine büyük bir hakaret olduğunu söyleyen Konyarın Alman vakıflarıyla bir bağlantımı bulursanız intihar ederim diyecek kadar duygusallaştığı anlar oldu. Programa telefonla katılan Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın ise, Hablemitoğlunun kitabında da yer alan, Türkiyedeki altın rezervi ile ilgili rakam ve değerlendirmelerin gerçeği yansıtmadığını savunarak, MTAnın internetteki sitesinde gerçek rakam ve değerlendirmelerin görülebileceğini dile getirdi. Daha sonra bir-iki TV programında daha görüldü Hablemitoğlu. Ve ondan sonra girdiği gibi hızla çıktı gündemden. Hablemitoğlu kimin adamı Öldürülmesinden çok kısa bir süre sonra yeniden gündeme geldi Hablemitoğlunun kitabı. Hem de iki ayrı düzlemde. Birincisi Eurogold/Normandy eski yöneticisinin yaptığı açıklamada, ikincisi ise delil kabul edilerek açılan davada. Bergama köylülerinin yıllardır kovmaya çalıştığı, Eurogold/Normandy firmasının eski müdürlerinden Hasan Gökvardarın yaptığı açıklamalar çarpıcı olduğu kadar da şaşırtıcıydı. Gökvardar Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitabın Hablemitoğluna bizzat kendileri tarafından yazdırıldığını söylüyordu. Kitabın yazılması için gerekli olan tüm envanterin şirketin arşivinden sağlandığını dile getiren Gökvardar, kitabın basımı ve dağıtımını da tamamen kendilerinin finanse ettiklerini açıklıyordu. Şirketin Ankaradaki çalışanlarıyla Hablemitoğlu arasında akrabalık ilişkisi olduğunu da iddia eden Gökvardar, bu açıklamaları mahkemede de dile getirmeye hazır olduğunu bildiriyordu. Yazdığı kitapta Bergama köylüsünü emperyalizmin işbirlikçileri olarak suçlayan Hablemitoğlunun, uluslararası emperyalizmin en has temsilcilerinden olan bir şirketin isteği üzerine ve onun finansörlüğünde bu kitabı yazmış olması emperyalizmin işbirlikçiliği kavramını gözler önüne seriyordu. Derin savcı da işin içinde Bir diğer yaman çelişki de Hablemitoğlunun kitabını ihbar kabul ederek Almanya adına casusluk yaptıkları iddiasıyla 15 kişi hakkında soruşturma başlatan ve 8er yıldan 15er yıla kadar ağır hapis istemiyle dava açan DGM eski savcısı Nuh Mete Yükselin durumunda ortaya çıkıyordu. Zira kitabın dağıtımından sonra dava açan Yükselin teknik bilgi almak ve tanık belirlemek için Eurogold/Normandyi seçmesi onun nasıl bir vatansever olduğunu ortaya koyuyordu. Hasan Gökvardar, Yükselin madene gelerek dava ile ilgili tanıkları buradan seçtiğini dile getirdiği açıklamasında, bu isimlerin belirlenmesinde şirketin güvenlik müdürü ve jandarma yetkililerinin yardımcı olduğunun da altını çiziyordu. Bergama üçgeni Hablemitoğlu öldürüldü. Burjuva medyada hakkında çıkanlar onun aydın, demokrat bir bilim adamı olduğu yönündeydi. Gerçekle uzaktan yakından alakasız bu söylemler, bir süredir rehavete kapıldığı gözlenen laik kesimi dürtülemeye yönelik söylemlerdi şüphesiz. Devletin ve gizli servislerin denetimleri altında yapılan haberlerle bir kez daha olan değil amaçlanan gösterildi, rengarenk ekranlardan ve boyalı sayfalardan. Ama beklendiği gibi sahiplenen çok olmadı Hablemitoğlunu. Bir haftada unutuluverdi. Neden öldürüldüğünü çözmeye yetecek kadar derin bir birikimimiz yok, fakat arkasında kimin olduğunu anlayabilecek kadar deneyimimiz var. Gerçek Necip Hablemitoğlu, Nuh Mete Yüksel, Eurogold/Normandy üçgeninin içinde açık seçik duruyor. |
|||||