Kıbrısta bir süredir ara verilen ikili görüşmeler yeniden başladı. Görüşmeler, öncekilerden farklı olarak, bu kez Annanın sunduğu BM Barış Planı üzerinden yürütülecek. Türkiyenin resmi Kıbrıs politikasının emperyalizmin basıncı nedeniyle ve Annan Planı doğrultusunda gözle görülür şekilde değiştirildiği biliniyor. Görüşmelere yeniden başlanacağı günlerde bu politika değişikliğinin altı bir kez daha kalınca çizildi. Kıbrısta 14 Ocakta yapılan ve 60 bin kişinin katıldığı söylenen mitingi değerlendiren Türkiyenin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, gayet açık bir şekilde, bu mitingin kamuoyunun kendi tercihini demokratik yollarla ortaya koyması anlamına geldiğini, Denktaşın mitingde ortaya konulan kamuoyu tercihlerinden gerekli sonucu çıkarması gerektiğini söyledi. Mitingin temel talebi 28 Şubata kadar Annan Planı üzerinden bir anlaşmaya varılması ve AB yolunun açılması olduğuna göre, Dışişleri Bakanlığının verdiği mesaj açıktır; Denktaşa 28 Şubata kadar bu işi bitir denilmiştir. Elbette ki görüşmeler sürerken Türk tarafı kıran kırana bir pazarlık yapmaya çalışacaktır. Ama zaten Kıbrıs konusunda baskı yapan emperyalistlerin de istediği bundan başka bir şey değildir. Türk tarafının eski tezleriye özdeşleşen Denktaş, çözümün önündeki başlıca engellerden biri olarak görüldüğü için, Kıbrıstaki mitingde en fazla tepkinin yöneltildiği kişiydi. Türkiye Kıbrıs politikalarında değişikliğe gitmeye başladıktan sonra yeni politikaya uyum sağlaması konusunda Denktaşa tatlı sert bir basınç uyguladı. Yer yer eski çizgide diretse de Denktaş bugün artık Türkiyenin yeni çizgisine gelmiştir. Denktaş ismiyle özdeşleşen politikalar eskide kaldığı ölçüde siyasal kimliğini de yitirmiştir. O toplumlararası görüşmelerde siyasal temsilciden çok sorunu istenen şekilde çözmek zorunda olan bir pazarlık görevlisidir artık. Görüşmelerde izlenecek siyaset, emperyalistlerce belirlenip önüne konulmuştur çünkü.
Kıbrısta 60 bin kişilik büyük miting Bir süredir Kıbrısta kitlesel eylemler yapılıyor. Bunların en sonuncusu ve en büyüğü geçtiğimiz hafta Lefkoşa İnönü Meydanında gerçekleştirildi. Ortak Vizyon Eylem Komitesi ve Bu Memleket Bizim Platformunun, Annan Planının kabul edilmesi ve AB yolunun açılması talepleriyle ortaklaşa organize ettiği mitinge yaklaşık 60 bin kişi katıldı. Miting nedeniyle birçok sendika o gün greve gitti, okullarda ders yapılmadı, esnaf birçok kentte kepenk kapattı. Mitingde Açıkhava hapishanesinde yaşamak istemiyoruz!, Sorunu çözelim ABye girelim!, Denktaş istifa! gibi pankartlar taşındı. İşgal ordusu Kıbrıstan defol! yazılı bir pankart taşıyan öğrenciler ise polis tarafından gözaltına alındı. Konuşmacıların, Türk tarafının çözümsüzlük politikasıyla özdeşleşmiş Denktaş, Baykal, Mümtaz Soysal gibi isimlere sert eleştiriler yöneltirken Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güle teşekkür etmeleri dikkat çekti. En az miting kadar ilgi çekici olan ise Türkiyedeki sermaye medyasının bu eyleme ilgisiydi. Bir çok televizyon kanalı mitingi canlı bağlantılarla takip etti. Ertesi gün ise mitinge ilişkin haberler istisnasız bütün gazetelerde birinci sayfalarda yer alıyordu. Kıbrısta daha önce yapılan miting ve eylemlere iç sayfalarda şöyle bir değinip geçen ya da tümüyle görmezden gelen medyanın bu tutumundaki değişikliğin nedeni, elbette ki Türkiyenin Kıbrıs politikasındaki değişimdir. Daha önce Denktaş hakkında eleştirilerde bulunmak vatan hainliği sayılıyordu. Şimdi ise Denktaşa kızmak, onu eleştirmek moda oldu ve basın da bu modaya uydu. Ne de olsa ABD ve AB böyle istiyordu. Sonuç olarak Kıbrıs Türk halkı bugün kitlesel gösterilerle Türkiyenin geleneksel Kıbrıs politikasının haksızlığını haykırıyor. Fakat hareketin önderliğini, ufku AByi aşamayan parti ve örgütler yaptığı ölçüde, eylemlerin tek işlevi Türkiyenin Kıbrıs politikasını emperyalizmin dayatmaları doğrultusunda revize etmesine bahane oluşturmak oluyor. Kitlelerin enerjisi emperyalizmin Kıbrıs politikasına hayat veriyor. Kıbrıslı işçi ve emekçilerin aynı meydanları bu kez gerçek talepleri için dolduracakları günler elbette gelecektir. O günler sanıldığı kadar uzak da değildir. |
|||||