BMnin Kıbrıs planı rafa kaldırıldı
Kıbrısta çözüm pek de yakın olmayan bir başka bahara kaldı. Son bir iki haftadır yaşanan gelişmelerin gösterdiği en önemli şey bu.
Bilindiği gibi BM Genel Sekreteri Kofi Annan emperyalistlerin de istekleri doğrultusunda 11 Kasımda taraflara bir çözüm planı sunmuştu. Plan ilk önce 12 Aralıkta yapılan Kopenhag Zirvesine endeksliydi. AB ile ilişkilerinin akıbeti Kopenhagda kararlaştırılacağı için amaç bu arada Türkiyeyi adada bir çözüme razı etmekti. Planlandığı gibi olmadı. Türkiye Kopenhagda Kıbrıs kozunu son ana kadar elinden çıkarmadı. Zirveden kendisi için tatmin edici bir sonuç çıkmayınca da meselenin BM planının öngördüğü biçimde çözülmesine mesafeli durmaya, planın kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmesini istemeye başladı.
Gerçi Türkiyenin geleneksel Kıbrıs politikası Kopenhag Zirvesini takip eden aylar boyunca bir parça esnedi. Türkiye Annan Planının görüşmelere zemin olabileceğini ilan etti ve Kıbrısın Türkiye ile entegrasyonu politikasını askıya aldığını duyurdu. Denktaş da bu esneme politikasına uygun olarak görüşme masasına oturtuldu. Rum tarafı ise eninde sonunda ABye girecek olmanın rahatlığı içinde BM Planına daha mesafeli duruyor, fakat işi bozan taraf durumuna düşmemek için görüşmelerde yer alıyordu. Taraflar arasındaki görüşmeler ağır aksak da olsa yürüdü. Fakat özellikle son bir aydır, Irak savaşı ABD, AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerin merkezine oturmaya başladıktan sonra Kıbrıs konusunda oluşan denge de bozulmaya yüz tuttu.
Çünkü Kıbrısta acil bir çözüm ABDnin ve BMnin öncelikli gündemi olmaktan çıkmıştı. ABDnin Kıbrısta çözüm konusunda Türkiyeye baskı uygulaması için koşullar çok uygun değildi.
Bu arada ABD ve AB arasında Irak nedeniyle önemli bir anlaşmazlık patlak verdi. Irak krizi konusunda AB emperyalistlerinden ziyade ABDye yakın duran, savaşa onunla birlikte girmenin hazırlıklarını yapan Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler de buna bağlı olarak gerildi. AB, her vesileyle Türkiyeyi eleştiren, aradaki ilişkiyi zayıflatan açıklamalar yapmaya başladı. ABD, AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerde tam bir karmaşıklık yaşanır oldu.
Dengelerin ve güç ilişkilerinin hızla değiştiği böyle bir ortamda Kıbrıs sorununu yakın vadede bir sonuca bağlamak hemen bütün tarafların gündeminden çıkmıştı. Çözüm için neredeyse tek ısrar eden BM Genel Sekreteri Kofi Annandı.
Laheyde O da pes etti. Rum tarafında seçimi kazanan Papadopulosun Annan Planına karşı olduğu zaten biliniyordu. Papadopulos, Annanın plan 30 Martta referanduma sunulsun önerisini doğrudan reddetmedi fakat 20 günde yerine getirilmesi imkansız koşullar öne sürdü. Bunlar yerine getirildiğinde Rum tarafında planın referanduma sunulacağını açıkladı. Bu dolaylı bir şekilde planın reddedilmesi anlamına geliyordu. Rauf Denktaş ise zaten Laheye planı da referandumu da kabul etmiyoruz demek için gitmişti. Her iki taraftan da olumsuz yanıt alınması üzerine Kofi Annan; Kıbrısta çözüm çabalarına son verdiğini, Kıbrısta bu amaçla faaliyet gösteren BM bürosunun kapatılacağını, artık adada 16 Nisana kadar herhangi bir çözüm olanağının da kalmadığını açıkladı.
AB Komisyonunun sert açıklaması
Avrupa Birliği Komisyonu yetkilileri Kıbrısta çözümün sağlanamaması üzerine peşpeşe Türkiyeyi hedef alan açıklamalar yaptılar.
Açıklamalarda özetle; eğer Rum tarafının ABye tam üye olacağı Mayıs 2004 tarihine kadar Kıbrısta bir anlaşma olmazsa Türkiyenin AB toprağını işgal etmiş bir ülke durumuna düşeceği; Kıbrıs sorununun AB ile Türkiye arasında bir mesele haline geleceği; sonuç olarak da Türkiyenin tam üyeliği için yapılması planlanan müzakerelere başlamanın çok zorlaşacağı, ifade edildi.
Türkiyenin adada işgalci konumunda olduğu doğru. Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlaması ise zaten çok zor bir ihtimaldi. Hem bu arada müzakereleri zorlaştıracak ya da kolaylaştıracak şeyin bu olmadığını da, söyleyenler dahil, herkes biliyor. AB komisyonu bu türden sert açıklamalarla Türkiyeyi köşeye sıkıştırmaya, böylelikle bir parça olsun ona sözünü dinletmeye uğraşıyor.
Ama Türkiye burjuvazisi ve devleti yönetenler en azından yakın dönemde kimi dinleyip kimi dinlemeyeceklerinin tercihini çoktan yapmış durumda ve ABDnin emrinde savaşa girmek için son hazırlıklarını yapıyorlar.
YTÜde Emperyalist savaşa hayır! eylemi
12 Mart Çarşamba günü Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri emperyalist savaşı protesto ettiler. 3 Marttan itibaren her gün 12:30da yapılan alkış eylemleri bir basın açıklaması ile tamamlandı. Yaklaşık 80 kişinin katıldığı basın açıklaması Tonoz kantin önünde yapılan müzik dinletisi ile başladı. Ardından Emperyalist savaşa hayır! yazılı pankart ile yürüyüşe geçildi. Yemekhane ve mimarlık önünden dolaşıldıktan sonra dış kapıya doğru yüründü. Basın açıklaması orta bahçede okundu ve eylem çekilen halaylarla bitirildi.
Eylem sırasında Katil ABD Ortadoğudan defol!, Emperyalistler işbirlikçiler 6. Filoyu unutmayın!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Savaşa değil eğitime bütçe!, Bıji bıratiya gelan!, Emperyalist savaş hayır! sloganları atıldı. Eylem, Ekim Gençliği, DGH, DÖB, SDP, Yurtsever Gençlik, Sosyalist Öğrenciler, Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci Platformu ve Otonom dergisi tarafından örgütlendi.
Eyleme katılım az olmasına rağmen oldukça coşkuluydu. Bizim sesimizi duymak istemeyen emperyalistler şunu unutmasınlar; bizler dün susmadık, bugün de susmuyoruz, yarın da susmayacağız. Bu topraklar emperyalist haydutlar için hiçbir zaman dikensiz gül bahçesi olmayacak.
|