Hükümet, ÇEAŞ ve Kepeze sözleşmenin gereklerine uygun davranmadıkları, sürekli olarak problem yarattıkları, kamuyu büyük zarara uğrattıkları, devlet kurumlarına borçlarını ödemekten kaçındıkları için el konulduğunu söylüyor. Uzanların burada sayılanlardan çok daha fazlasını yaptıklarını, on yıldır burada bir yağma ve talan imparatorluğu kurduklarını başta Çukurova ve Antalya bölgelerinde yaşayanlar olmak üzere herkes biliyor.
Ama bütün bunlar hükümetin doğru söylediğini, şirketlere gerçekten de bu nedenlerden dolayı el konulduğunu göstermiyor. Çünkü hükümetin suçlamak için ortaya koyduğu, sözleşmelere uymama, kamuyu zarara uğratma türünden şeyler sadece Uzanlara has davranışlar değildir. Usulsüzlük yapma, sözünü tutmama, devleti dolandırma, işine gelmediğinde yasaları hiçe sayma; bütün bunlar tüm bir sermaye sınıfının genel davranış özelliğidir. Dolayısıyla eğer bunlar yeterli gerekçeyi oluştursaydı sadece Uzanların şirketlerine değil, Türkiyedeki bütün holding ve bankalara el konulması gerekirdi.
Üstelik Uzanlar bütün bu söylenenleri yeni ve gizli saklı yapmış da değil. Özelleştirmeyle bu şirketleri aldığı 93 yılından bu yana, hükümetlerin, mahkemelerin gözlerinin içine baka baka tüm marifetlerini sergiliyor. Ve sadece ÇEAŞ ve Kepez değil, Uzanlara ait tüm şirketler benzer şekilde davranıyor.
Dolayısıyla, hükümetin ÇEAŞ ve Kepeze el koymak için ileri sürdüğü gerekçeler hiç de inandırıcı değildir. Bu el koyma operasyonunun gerisinde başka şeyler, Uzanlardan duyulan başka türden rahatsızlıklar yatmaktadır.
Uzanların karşı propaganda olarak ileri sürdüğü, AKP Genç Partiden korkuyor. Yerel seçimlerde Genç Partinin büyük başarılar elde etmesinden çekiniyor. Bu nedenle de Uzanlara saldırıyor düşüncesi de ciddi dayanaklardan yoksundur. AKPnin Genç Partiyi bir siyasi rakip olarak gördüğü, ondan bir parça çekindiği doğrudur. Fakat eninde sonunda AKP sermayenin hizmetinde olan bir partidir. Dolayısıyla sermayenin desteğini arkasına almadan sırf kendi siyasal kaygıları için bir holdinge savaş açması, onu sıkıştırmaya çalışması mantıklı değildir. Ama şu da açık ki, AKP hükümeti bu olayı Genç Partiye karşı mümkün olduğu kadar kullanmaya çalışacaktır. Genç Partinin sahibi Cem Uzanın Bursada yaptığı konuşma üzerinden yargılanmasnın önünün açılması AKPnin de bu süreçten Genç Partiyi geriletmek için faydalanmak istediğini göstermektedir.
El koyma operasyonunun gerisinde büyük sermaye gruplarının (ki bunların başında Sabancı Holding gelmektedir) Uzanlardan duydukları rahatsızlık yatmaktadır. Bu rahatsızlık belli düzeylerde yıllardan beri vardı. Uzanlar bir anlamda sermayenin haşarı, ama katlanılabilir çocuğuydu. Fakat PETKİM ihalesinin Uzanlara bağlı bir şirket tarafından kazanılması bardağı taşıran son damla oldu.
İhalenin beklenmedik bir şekilde Uzanlar tarafından kazanılması diğer sermaye gruplarını kaygılandırmıştır. Kendi cephelerinden haksız da sayılmazlar, çünkü PETKİM başta Sabancı Holding olmak üzere bu sermaye gruplarına bağlı bir çok şirketin hammadde ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Uzanların PETKİMe sahip olması, sermaye grupları arasındaki çıkar çatışmalarında onlara paha biçilmez imkanlar sağlayacaktır.
Nitekim Sabancı Holding ÇEAŞ üzerinden bunun deneyimine sahiptir. Sabancı Holdinge ait fabrikaların çoğu Çukurovadadır ve gereksinim duyduğu elektrik enerjisini Uzanlara ait ÇEAŞtan temin etmek zorundadır. Uzanlar bu durumu Sabancı Holdingle ilişki ve çatışmalarında her zaman bir koz olarak kullanmış, hatta zaman zaman Sabancının yeni yatırımlarını bu yolla sabote etme yoluna bile gitmiştir. Şimdi petro-kimya alanında da Uzanlara bağımlı olmak Sabancı Holding için kolay kabul edilebilecek bir şey değildir.
Uzanların PETKİMe sahip olmasından rahatsız olan sadece Sabancı değildir. PETKİMle içli dışlı çalışmak durumunda olan POAŞın sahibi Doğan Holding ve başka pek çok sermaye grubu için de benzer rahatsızlıklar söz konusudur. Sonuç olarak büyük sermaye gruplarının önemli bir kesimi Uzanların önünün kesilmesi konusunda hem fikirdir.
Bu doğrultuda PETKİM ihalesinin Uzanlarda kaldığı belli olur olmaz önce medya, hemen peşinden de hükümet üzerinden fiyatın ucuz olduğu yönünde bir propaganda başlatıldı. Hükümetin akıl hocası ve borazanı durumundaki Yeni Şafak ise PETKİMi kapan piyasayı esir alır başlığı altında, PETKİMin Uzanlar tarafından ele geçirilmesinden diğer sermaye gruplarının pek de memnun olmadığını yazdı. Yeni Şafakın yazdığına göre, Türkiyedeki yaklaşık 2 bin plastik firmasının yüzde 95inin hammaddesini temin eden PETKİMi alacak kuruluş, üretim arzı, ürün bileşenleri ve fiyatlara yön vererek piyasaların tek hakimi olacak. Bundan ise petro-kimya ürünlerinin kullanıcıları, KOBİler ve diğer tüketiciler zarar görecek. Petkimi alacak kuruluş, isterse piyasayı kendine mahkum edebilecek. Yeni Şafak küçük bir ayrıntı(!) olduğu için üzerinden atlamış; bu iki bin plastik firmasının içinde Sabancı Holdinge ait araç lastiği üreten büyük fabrikalar, gene Sabancıya ait olan ve sentetik iplik üreten SASA, Doğan Holdinge ait POAŞ, Kombassana ait olan ve uçak lastiği üreten PETLAS gibi şirketler başı çekiyor.
ÇEAŞ ve Kepeze el konulmasının ardından ilk açıklamanın Sabancı Holdingden gelmesi de şaşırtıcı değildir. Sabancı Holdingin konuyla ilgili açıklamasında, Yatırımlarının büyük bir bölümü Çukurova bölgesinde bulunan Sabancı Holding, ÇEAŞ ve Kepeze devletin el koymasını, bir hukuk devleti olan Türkiyede yasaların her durumda işlemeye başladığının ve işlediğinin bir kanıtı olarak görmektedir denilmekte ve hükümetin kararlı tutumu övülmektedir. Sadece bu açıklama bile Uzanların tepesine çullanan güçlerin gerçek kimliklerini ortaya koymaya yetmektedir.
Kavga henüz bitmiş değil. ÇEAŞ ve Kepeze el konulmasını muhtemelen önümüzdeki günlerde Cem Uzan hakkında açılacak davalar, Uzanlara ait gazete ve televizyonlara cezalar yağdırılması vb. izleyecek. PETKİM ihalesinin iptali de giderek güçlenen bir ihtimal.
İşçi ve emekçilerin bu gerici çıkar çatışmasında şu ya da bu tarafı desteklemek gibi bir gündemi yoktur ve olmamalıdır. Çünkü işçi ve emekçiler cephesinden bakıldığında bu kavganın içindekilerin hepsi sermaye sınıfının mensubudur, hepsi emekçi düşmanıdır. İşçi ve emekçilerin gerçek gündemi, kapitalist sömürü ve yağmaya karşı, kölelik yasasına ve özelleştirme saldırısına karşı mücadeleyi örgütlemektir.