“Tepeden tırnağa arı bir ozan”: Hasan Hüseyin Korkmazgil
Açlığı, işsizliği, zulmü ve yalnızlığı tatmış bir şair Hasan Hüseyin Korkmazgil. “Selam onadır, saygı ona”. “Denize varmaktır amacı” Hasan Hüseyin’in. “Yolcu” şiirinde atıf yaptığı “yolcu” kendisidir. “Yol” ise tarihin akışı.
“Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.
Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir,
birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini.
Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir.
Uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını;
varır varacağı yere, oraya denize”
Onca nehir, onca dağ, engel aşmıştır Hasan Hüseyin. Burjuva cumhuriyetin ilk yıllarında demir yolu işçisi bir babanın çocuğu olarak Sivas Gürün’de doğar. Parasız yatılı sınavları ile okur. Öğrenimini Niğde ve Adana da tamamlar. Son olarak Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Edebiyat Bölümü’nü bitirir.
“Mutlu günlerin dışında
Ekmek kavgasının içinde doğdum
Tutsak sabahlar yaşadım masmavi özlemlere kandım
Kavak yapraklarında sakız gibi güneşler
Yitik bereketler arkasında çırılçıplak
Düşlerle savrulup gitti çalınmış çocukluğum”
Öğretmenliğe başlar Hasan Hüseyin. “Ağrıları tanır, yüreğini şarkılara şiirlere dökerdi”. Eşi Azime Korkmazgil’in deyimi ile “her bir şiirin gün ışığına çıkarılışı, koskoca bir kavgaydı, sancıydı, coşkuydu, ölümdü. Kendinle boğuşmanın her bitiminde, bir başka yaratışın arayışlarına yönelir, yeni bir özgürlüğe doğru koşardın. Acıların yükünü kendine göre taşırdın... Tepeden tırnağa arı bir ozandın sen; o dağlarda da bu yerlerde de.” (“Kandan kına yakılmaz” kitabına Azime Korkmazgil’in yazdığı önsözden)
Nazım Hikmet şiirleri okuduğu için, gerçekleri şiirlerine döktüğü için yargılandı, üç yıl hapis cezasına çarptırılarak öğretmenlikten kovuldu. Üniversite mezunu olmasına karşın er olarak 27 ay askerlik yaptırıldı. Tabelacılık, arzuhalcilik, portre ressamlığı gibi işlerde çalıştı. Gazetelerde çalıştı, basın emekçilerinin örgütlü mücadelesine katıldı. Basın-İş Sendikası Genel Sekreterliği yaptı. Ve aktif bir TİP’liydi. 1969 seçimlerinde Çorum’dan TİP milletvekili adayı oldu, kazanamadı. Hasan Hüseyin’in acıları hiç de bireysel dünyanın kişisel hesapları ile ilgili değildir. Şiiri anlatır acılarını.
“Hiç yalan söylemedi kalın çizgilerle susuşu yoksulluğun
hiç yalan söylemedi gözlerde zulüm
ve çıplak uykularında zengin düşleri milyonların
hiç yalan söylemedi
hiç yalan söylemedi bu ozan
elbet bir bildiği var bu kayguların
birikip birikip durmadan bir yerlerde
acıların öfkelerin birikip bir yerlerde
yekinmesi yatanların ve yürümesi
akması küçüklerin ve katılması yıkması bir şeylerin
ve yıkılması
yıkılıp yapılması
hiç yalan söylemedi bu ozan
işte karton kaleleri kapitalizmin
işte gözün göze düşman olduğu
işte elin ele düşman ve işte benim
yeryüzünde güller gibi açılan devrimlerim
Kamboçya’da kalkan kamçı
şaklar Çukurova’da belimde benim
İstanbul’da verilmeyen hak
durdurur Dakota’nın volanlarını
ve der ki öpüp kaldırdığım ekmek
- beni böyle yerden yere çalan şey -
New York’ta bitmişse grev
ben burada bil ki grev gözcüsüyümdür
benim gözlediğim
gel benim yürek yağım
gel benim
kuşak kuşak yoluna kurban olduğum
gel!”
Kuşak kuşak yoluna kurban olunan sömürünün olmadığı bir dünyaydı. Acı toplumsaldır, sınıfsaldır. Grev gözcüsüdür Hasan Hüseyin, acının sözcüsüdür, güzel günlerin bekleyenidir. Kaleminden süzülen şiir, dilden dile sürmektedir. “Dört bir yana haber salsam” Nurhak için yakılmış bir ağıttır, hâlâ söylenmektedir. Servet sefalet “Oranlama”sını tutturamaz Hasan Hüseyin, zaman “filizkıran fırtınasıdır”. “Hiç yalan söylememiştir” şair; tereddütsüz ölmektedir devrimciler, “bıçak kemiktedir”. Su taşır ince elekle, iğne deliğinden dünyayı geçirir. Ve dünyaya seslenir Hasan Hüseyin Korkmazgil. Azime Korkmazgil anlatır bu seslenişi:
“Bu seslenişte, asla bezginlik yoktur, bunalmışlık yoktur; herhangi bir inancın yitirilişi ve davaya boşvermişlik yoktur. Umut, bir noktada öfkeye yenilirse, öte yandan çıkar gün ışığına. Ozan kendini, yaşamın orta yerinde bir görev yüklenmiş olarak bulmuştur; bundan caymak, buna sırt çevirmek, ölümle yenilgiyle yok oluşla eşanlamlıdır.” Bundan ötürü de ölümsüzdür Hasan Hüseyin.
G. Umut
Yaşar Kemal yoksullukla mücadelede yaşıyor
Kalemiyle yoksulluğa, sömürü ve kirli savaşlara karşı mücadelenin kalemi olan usta yazar Yaşar Kemal’i yitirişimizin üzerinden tam üç yıl geçti. Ancak usta yazar geride bıraktığı eserleriyle yoksulluğa ve sömürüye karşı mücadelede yaşamaya devam ediyor.
28 Şubat 2015’te yaşama veda eden Yaşar Kemal ölümünden sadece birkaç ay öncesinde, Kasım 2014’te Bilgi Üniversitesi’nin kendisine ‘fahri doktora’ unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılmazken gönderdiği mesajla ilettiği vasiyeti de usta yazarın son nefesine kadar aynı değerleri savunduğunu ortaya koymaktadır:
“Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.
Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir.
Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”
Eserlerini yazarken Çukurova’dan beslenen Yaşar Kemal ağalık düzenine, sömürüye karşı ortaya çıkardığı eserlerle ezilen, yok sayılan kitlelerin sesi, soluğu olurken geride İnce Memed, Ağrı Dağı Efsanesi, Yer Demir Gök Bakır, Yılanı Öldürseler gibi onlarca eser bırakmıştır. Kemal son romanı ‘Tek Kanatlı Kuş’u ise 2013 yılında yayınlamıştı.
Yaşar Kemal, Adana’nın bir ilçesi olan Osmaniye’nin Türkmen köyünde (Hemite Köyü) tek Kürt ailenin çocuğu olarak 1923’te dünyaya geldi. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan usta yazarın, küçük yaşta geçirdiği kaza sonrası gözlerinden biri kör oldu. Yaşar Kemal, öğrenim hayatını ise ancak ortaokula kadar sürdürebildi.
Adana’da pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Yaşar Kemal’in 1940’lı yıllarda yazdığı şiirler ilk olarak önce Çığ dergisinde, ardından da başka dergilerde yayınlandı.
Henüz 17 yaşındayken politik nedenlerden dolayı tutuklandı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino, Arif Dino gibi sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu. Bu yıllarda öğretmen vekilliği ve kütüphane memurluğu da yaptı. |