8 Martta mücadele alanlarına! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, kapitalistler dünyayı bir kez daha kana boğmaya soyunmuş bulunuyor. Her yanda savaş naraları atılıyor. Kendini dünyanın efendisi ilan eden Amerikan emperyalizmi, diğer emperyalist devletlerin ve uşaklarının da desteğiyle, sömürü ve zulüm imparatorluğunu güçlendirmeye çalışıyor. Emperyalist sömürü ve zulmün pekişmesi ve kalıcılaşması, buna karşı direnişin tüm imkan ve zeminlerinin yok edilmesine bağlanıyor. Filistin direnişinin en vahşi katliamlarla ezilmesine bu nedenle destek veriliyor. Dünyanın en yoksul ülkeleri bu nedenle bombalanıyor, bombalanma tehdidiyle sindirmek için saldırı listeleri yayınlanıyor. Türkiyenin başındaki Amerikan uşakları da, zenginlerin yoksullara karşı bu savaşında saflarını efendileri Amerikan emperyalizminden yana belirlemiştir. Afganistanın bombalanmasına tam destek veren bu hainler, şimdi de Ortadoğuya yönelik saldırının doğrudan bileşeni olmaya hazırlanmaktadırlar. Kendilerini ve ülkelerini emperyalizme kayıtsız koşulsuz teslim edenler, komşularının da teslim alınması için emperyalist efendilerine yardıma koşuyorlar. Kendisi de bir Ortadoğu ülkesi olan Türkiye için bundan daha büyük bir utanç, bundan daha büyük bir ihanet olamaz. Bu ihaneti engellemek, Türkiyeyi bu utançtan kurtarmak gerektiği açıktır. Afganistan saldırısında da görüldüğü gibi, başta işçi sınıfı ve emekçiler olmak üzere, Türkiyenin yoksul halkları emperyalist savaşa ve saldırganlığa şiddetle karşıdır. Ancak bu karşıtlık iktidarın karşısına engelleyici bir güç olarak çıkarılamadığı sürece, bir işe yaramadığı da ortadadır. Bugüne dek işçi sınıfı ve emekçilerin bu muhalefeti güce dönüştürülemediği içindir ki, Türk devleti, Afganistandan sonra Ortadoğuya yönelik bir Amerikan saldırısına da destek çıkacağını, hatta doğrudan katılmak istediğini, tüm pervasızlığıyla ilan etmiş durumdadır. Onu dizginlemenin yolu, işçi-emekçi kitlelerin mücadele potansiyelini açığa çıkarmaktan, örgütleyip seferber etmekten geçiyor. Yaklaşan bahar süreci ve onun açılışını yapacak olan 8 Mart bunun için çok uygun bir fırsattır. Bu fırsat sonuna kadar değerlendirilmelidir. 8 Mart, Türkiyede de emperyalist saldırganlığa ve sömürüye karşı mücadelenin yükseltildiği bir gün haline getirilmelidir. 8 Mart, Filistinli kadınlarla dayanışmanın yükseltildiği bir gün haline getirilmelidir. 8 Mart, emperyalist savaşın ve saldırganlığın lanetlendiği, emperyalist saldırganlığa karşı direniş ateşinin körüklendiği bir gün haline getirilmelidir. Mücadele ateşi 8 Martta yakılmalı, emperyalist savaşın ve sömürünün karşısına öncelikle emekçi kadınlar dikilmelidir. Çünkü savaşlar öncelikle ve en fazla onları vurur. Çünkü toplumun en silahsızlandırılmış, en savunmasız bırakılmış, en sindirilmiş kesimidir kadınlar. İşgal askerleri onlara tecavüz eder, savaşa onların eşleri-çocukları sürülür, onlar işsiz-aç bırakılır, bombalanan evlerin enkazlarına çocuklarıyla birlikte onlar gömülür... 2002 8 Martı ancak bir mücadele günü haline getirildiğinde tarihsel önem ve anlamına kavuşturulabilir. Çünkü 8 Mart, dişe diş bir mücadeleye girildiği takdirde, dizginlenemeyecek hiçbir saldırı, alınmayacak hiçbir hak olmadığının kanıtıdır. 8 Mart, ne kadar ezilmiş, sindirilmiş, silahsızlandırılmış olursa olsun, bir kez mücadeleye atıldığı takdirde emekçi kadının nasıl yiğitlikler gösterebileceğinin, ne şanlı kazanımlara imza atabileceğinin kanıtıdır. 1800lü yılların kadın işçi ve emekçileri bunu başardığına göre, aynı yolu izlediğimiz takdirde bizler de başarabiliriz. Saldırıların önüne geçebilir, emperyalist savaşları engelleyebilir, hak gasplarını durdurabiliriz. Bunun için tek ihtiyacımız, cüret etmek, öne çıkmak, elele-omuz omuza vermektir. Kendi çıkarlarımız için kendi sınıfımızdan olanlarla birleşmek, örgütlenmek ve emperyalist savaşa karşı kendi savaşımızı yürütmektir. Kendisi için, kendi hak ve çıkarları için savaşmayı göze alamayanlar, düşman saflarında kendine karşı savaştırılmaktan kurtulamazlar. Emperyalist savaşa karşı mücadele, faşist devlet Dünyanın yoksul halklarına karşı haçlı seferi açan Amerikan emperyalizmi, Amerikan işçi sınıfı ve emekçi kitlelerine karşı da baskı ve terörünü artırmakta, savaş koşullarını özgürlükleri kısıtlamanın, hakları gaspetmenin, sömürüyü katmerleştirmenin imkanına dönüştürmeye çalışmaktadır. Amerikanın bu savaşına gönüllü olarak koşan Türkiyede de durumun farklı olmadığı açıktır. Zaten yıllardır İMF programlarıyla işçi-emekçi kitleleri görülmemiş bir yoksulluğun pençesinde inleten faşist sermaye iktidarı, şimdi de, savaşın doğrudan tarafı olarak yoksulluk ve sefalet batağını derinleştirme hazırlığındadır. Fırsattan istifade ülkenin satışı tamamlanmaya çalışılmakta, özelleştirmelere, işten çıkarmalara, hak gasplarına, özgürlüklerin kısıtlanmasına hız verilmektedir. Sadece kamu bankalarının tasfiyesi yoluyla binlerce çalışan işsiz bırakılacak, bunu halen tasfiyesi tamamlanmayan KİTlerin tasfiyesi, onbinlerce işçi ve emekçinin daha işten çıkarılması izleyecek. ABye uyum adı altında gerçekleştirilen yasa değişiklikleri ile haklar ve özgürlükler daha da kısıtlanacak. Tabii ki biz izin verdiğimiz taktirde. Emperyalist savaşla birlikte tüm bu hak gasplarını, faşist baskı ve terörü engellemek elimizdedir. Mücadelemizin hedefi dışta emperyalizm, içte emperyalizm uşağı siyasi iktidar olmalıdır. Taleplerimiz dışta emperyalist savaşın, içte kapitalist sömürü ve zulmün son bulması olmalıdır. 8 Martta alanlara taşıyacağımız şiarlar, tüm bahar sürecinde, 21 Martta ve 1 Mayısta yükselecek olan mücadelenin ateşini yakmalı, yolunu aydınlatmalıdır. Emperyalist savaşa ve sömürüye son! *** Emperyalist savaşa ve sömürüye karşı 8 Martta mücadele alanlarına! |
|||||