Sorunun çözümü için ABDye çağrı çıkaranlar
emperyalizmin ve siyonizmin hizmetindeler...
Filistin sorununu başta Filistin halkı olmak üzere
Ortadoğu halkları çözecektir Siyonist İsrail Filistine yönelik işgal ve katliam saldırısını tüm hızıyla sürdürürken, hemen tüm dünyadan sorunun çözümü için Amerikaya çağrılar da devam ediyor. Saldırgan İsrail hariç, saldırıya karşı görüş bildiren hemen tüm devletler sorunun çözümünü Amerikanın müdahalesinde görüyor, göstermeye çalışıyor. Arap devletleri, hatta daha vahim olmak üzere Filistin yöneticileri bile bu tutumu sürdürüyor. Oysa Amerikan tarzı çözümün nasıl bir çözümsüzlük olduğunu hepsi de gayet iyi biliyorlar. Filistin halkının son on yılı böyle bir çözüm uğruna heba edildi. Amerikanın Ortadoğuya dayattığı sözde barış, Aslında Filistin direnişini sönümlendirme planından ibaretti. Böyle olunca da, sorunun geçek ve kalıcı çözümüne katkıda bulunmak şöyle dursun, çözümü daha da zora sokan, dolayısıyla da kaçınılmaz savaşı kışkırtan bir işlev gördü. Fakat bu sayededir ki, Amerika ve İsrail ile birlikte tüm dünya da gördü ki, hakları ve egemenliği tanınmadığı sürece, sahte barış girişimleri ve aldatmacaları bir halkın varlık ve özgürlük tutkusunu ortadan kaldıramaz. Bir süre oyalar, o kadar. Bugün Filistinde yaşananlardan emperyalistlerin payına düşen ders budur. Ama aynı süreçten ezilen ulus ve halkların da çıkarması gereken dersler var. Hatırlanacağı gibi, Ortadoğuda sahte barış sürecini bozan ve ikinci İntifadanın başlamasına yol açan gelişme, İsrailin yeni işgal girişimleri olmuştur. Demek oluyor ki, emperyalist barışın yok edemediği sadece ezilen bir halkın özgürlük tutkusu değil, saldırgan devletin yayılma tutkusudur da. Filistin liderliği emperyalist barışa evet dedi. Bu evet Filistin halkına hiçbir şey kazandırmadı. İsrail devletine kazandırdıkları ise saymakla bitmez. Amerikan barışı Ortadoğuda İsrailin, aynı anlama gelmek üzere ve esasen Amerikanın elini güçlendirdi. Şimdi o güçlü eller, bütün bir barış süreci boyunca Filistin direniş gücünden geriye ne kaldı ise ezip bitirmek üzere birleşmiş durumdalar. Bu böyle olduğu halde, halen ve yine Amerikadan medet umanların, Filistin halkının İsrail ve Amerikan emperyalizminden daha tehlikeli dümanları olduğunu söylemekten çekinmemek gerekiyor. Tüm dünya devletlerinden, yarım ağızla bile olsa, ikiyüzlü ve sahtekarca da olsa, İsrailin saldırganlığına karşı tepkiler açıklanırken, Amerikanın İsraile destek çıkan açıklamaları bile, onun Filistin ve Ortadoğu konusundaki kötü niyet ve düşüncelerini sergilemeye yetmektedir. Ama Amerika bununla yetinmemiş, işbirlikçi Arap devletlerinden ve Filistin yönetiminden gelen çağrılara, Powellı bölgeye göndererek, güya yanıt vermiştir. Ne var ki, Powellın gezi programı bile Amerikanın gerçek niyetini göstermektedir. Güya, saldırıyı durdurması için İsraile baskı yapmak üzere yola çıktı. Fakat İsraile ulaşacağı tarih öyle uzak tutuldu ki, o gelinceye kadar İsrail işini büyük oranda bitirmiş olsun. Sonuçta yine Amerikanın müdahalesiyle saldırı durdurulmuş olacak. Fakat işgal eilmemiş bir karış toprak, öldürülmemiş veya esir alınmamış tek direniş potansiyeli kalmadıktan sonra. Emperyalistlerin ve maşalarının hesabı budur. Barış aldatmacalarıyla söndüremedikleri direniş ateşini kanla söndürmektir. Bugünkü işgal ve katliam saldırılarıyla İsrail, Amerikan emperyalizminin bölgedeki en önemli stratejik maşası olarak, yeniden düzenlenecek Ortadoğu haritasından kendine düşecek payı şimdiden garantilemiştir. Uzun süreceği 11 Eylülün hemen ardından Amerikan yöneticileri tarafından ilan edilen savaşın Ortadoğudaki kazanan tarafları bugünden ortadadır. Amerikan emperyalizmi ve stratejik ortağı ve maşası İsrail. Ya kaybeden tarafları?.. Kaybedenin sadece Filistin olacağını düşünenler, ne büyük bir yanılgı ve gaflet içinde olduklarını bir an önce görmek zorundadırlar. Çünkü bugünkü tabloyu tersine çevirecek olan biraz da onların tutumudur. Her halk gibi Filistin halkının da kurtuluşu, kuşkusuz, esas olarak kendi mücadelesine bağlıdır. Ne var ki, bugünkü savaşta güçler dengesi her türlü insafın sınırlarını baştan aşmış durumdadır. Diğer yandan, saldırganların hedefi Filistin ile sınırlı değildir. Asıl ulaşılmak istenen bir bütün olarak Ortadoğunun hakimiyeti, köleleştirilmek istenenler de tüm Ortadoğu halklarıdır. Öncelikle Filistin direnişinin ezilmek istenmesinin nedeni de, bu istila ve hakimiyet saldırısı karşısında direnmesinden korktukları Ortadoğu halklarına bu yolla göz dağı vermektir. Filistin direnişini kırabilirlerse, umuyorlar ki, Iraka, İrana rahatlıkla boyun eğdirebilecekler, fazlaca bir zorlukla karşılaşmadan bu bölgeye yeni ve kendilerince bir düzen vereceklerdir. İşte Ortadoğu halklarının bozması gereken emperyalist niyet ve hesap budur. Ya ABD emperyalizminin bu hesapları bozulacak, ya da tüm Ortadoğu halklarının köleleştirilmesinde emperyalist saldırganların yolu düzlenecektir. Hesabın bozulmasındaki ilk girişim, ezilmesine fırsat vermeden Filistin direnişiyle dayanışmayı yükseltmektir. İsrailin işgal ve katliam saldırısı karşısındaki tutumları da göstermektedir ki, Avrupalı emperyalistler ABDnin Ortadoğu hakimiyetini çoktan tanımış, kabullenmiş durumdadırlar. Bölge devletlerinin tutumu ise tam bir kölelik ruhunun ortaya konmasıdır. Ortadoğu halkları gerek ulusal gerek tarihsel açıdan kardeşlikten de öte bir kaynaşma içindedirler. Emperyalist bir paylaşım sonrasında çizilmiş olan bugünkü sınırlar, bırakın ulusları, köyleri bile parçalayan zoraki sınırlar olmuştur. Bugün Filistin halkının soykırımı karşısında kılını kıpırdatmaya yanaşmayan bölge devletleri, kimsenin kuşkusu olmasın, yarın aynı şey kendi halklarının başına geldiğinde de benzer bir tutum göstereceklerdir. Onlar emperyalizm tarafından sindirilmiş, teslim alınmış, köleleştirilmiş, işbirlikçileştirilmiş bir sınıfın temsilcileridirler. Kendi halklarını kendi elleriyle teslim etmekten asla kaçınmazar. Amerikanın Ortadoğuda kurmak istediği yeni düzen, Ortadoğu halklarının köleleştirilmesini, kaynaklarının yağmalanmasını tam garantiye alma amaçlıdır. Karşı çıkması ve bu planı bozması gereken de Ortadoğu halklarıdır. Ortadoğu halklarının önünde hem kendi işbirlikçi gerici iktidarlarından hesap sorma, hem de emperyalist saldırganlığı durdurma görevi durmaktadır. Bu başarıldığında, Ortadoğuda, Ortadoğu halklarının asıl ihtiyacı olan düzen, gerçek barışı, eşitliği, kardeşliği ve özgürlüğü garantileyecektir. |
|||||