İşgal, soykırım ve direniş...
Kurtuluşun tek olanaklı yolu direnmektir!.. İsrail, son işgal hareketiyle Filistini, Filistine ait herşeyi yerle bir ediyor. Girdiği yerleşim birimlerinde yaşam ve yaşama ait her belirtiyi yok ediyor. Gerçek anlamda bir katliam ve soykırım hareketi gerçekleştiriyor. Buna karşılık Filistin halkı dişiyle, tırnağıyla, eline geçirdiği her şeyle direniyor; var olma, özgür yaşama, kendi kaderine ve geleceğine sahip çıkma savaşını veriyor. Filistin halkı, özgür bir yaşam dışında başka bir yaşamı kabul etmeyen bir halkın onurlu tavrını sergiliyor; ezilen ve sömürülen halklara zalim, kıyıcı despotlar karşısında nasıl davranılması gerektiğinin dersini bir kez daha anlatıyor, ağır bedeller pahasına... Köle, onursuz ve utanç içinde bir yaşam yerine, sayısız kez ölmeyi tercih eden başı dik bir halkın nasıl yaşaması gerektiğini anlatıyor... Filistin topraklarında gerçekleşen işgal ve soykırım hareketi ile buna karşı sergilenen direniş, aslında dünyamızın, bölgemizin, var olan çeşitli ideolojik ve politik eğilimlerin bir kez daha netleşmesi, ayrışması, saflaşması ve konumlanması bakımından adeta bir turnusol kağıdı işlevini gördü. Nasıl bir dünyada yaşıyoruz? Dünyamıza egemen olan güç ilişkileri ve dengeleri, dünyamızın çelişkileri ve eğilimleri nelerdir? Emekçilerin ve halkların kurtuluş ve özgürleşme yolu nereden geçer? Geliştirilmesi gereken ittifak politikası ne olmalıdır? Bölge halkları dünden farklı olarak kendi aralarında ne tür ilişkiler geliştirmelidir? Daha sonuç alıcı ilişkiler ve ittifak politikaları önünde engel olan nedir? Ve daha bir çok sorunun yanıtı İsrailin işgal ve soykırım hareketiyle Filistin İntifadasında yeniden açığa çıktı. Öncelikle vurgulamalıyız ki, Filistin toprakları üzerinde gerçekleşen soykırım savaşı ile İntifada, her türlü reformist, teslimiyetçi ve ihanet çizgilerine ölümcül bir darbe vurmuştur. Hatırlatmalıyız ki, Filistinde yaşanan yeniden işgal ve İntifada Arafata emperyalist Yeni Dünya Düzeni ve siyonizmin basit bir memuru rolünü oynatmaya çalışan Ortadoğu Barış Sürecinin enkazı üzerinde gerçekleşiyor. Açık ki çelişkilerin bu kadar derin ve karmaşık olduğu bu topraklarda reformizmin, statüko içi çözümlerin, bunu öngören barışların yaşama şansı ve geleceği yok. Adil ve onurlu bir barış mı? Halkların tam hak eşitliğini, özgürlüğünü, bağımsızlığını esas alan barış girişimlerinin ve barış süreçlerinin yaşama şansı vardır. Halkların özgürlüğünü ve tam hak eşitliğini içeren barış ise bu statükoya sığmaz. Oslo Anlaşması, Filistin halkına eşitlik, özgürlük, bağımsızlık ve kendi toprakları üzerinde kendi kaderine sahip çıkma hakkını içermiyordu. Tersine İsrail işgalini, egemen ve saldırgan konumunu meşrulaştırıyor, kalıcılaştırıyor, Arafat yönetimini de bunun bekçisi yapıyordu. Şimdi, ABD ve İsrailin Arafata çok öfkeli olmalarının nedeni, onun bu rolü oynayamamasıdır. Öfkeliler, çünkü; iç dinamiklerin Arafatı aşmış olması ve Arafatın da bunlara boyun eğmek durumunda kalmasını sindiremiyorlar. Filistindeki gelişmeler, nasıl bir dünyada yaşadığımız sorusunun yanıtını bir kez daha aydınlatmıştır. Hiçbir kuşkuya yer yok, Filistinde gerçekleşen soykırım hareketinin arkasında ABD emperyalizmi var. Bunu gizleme gereğini bile duymuyorlar. Bu noktada, çok iyi bilinen bu gerçeklikle, ABDnin Irak üzerinden bölge halklarına açacağı savaşı statükoya karşı demokratik uygarlığın savaşı olarak değerlendiren İmralı Partisi yönetenlerinin nasıl bir ihanet içinde olduklarını sadece hatırlatmakla yetinelim. ABD ve demokrasi, ABD ve halkların özgürlüğü, en bağdaşmaz kavramlardır. Açık hainliğe oynamadan hiç kimse böyle bir denklem kuramaz. Filistin halkının başına buldozerle geçirilen binalar, tepelerinde patlatılan bombalar Demokratik Uygarlığın nimetleridir! Böyle bir yaklaşım, en basit deyimle halklarla alay etmektir. Filistinde gerçekleştirilen katliam ve işgal hareketinin ardında duran başka bir güç de TCdir. İsraille ilişkilerini Stratejik işbirliği düzeyinde derinleştiren TC, laf düzeyinde işgal ve soykırım hareketini kınarken, el altından ise milyonlarca dolar tutarında tankların modernizasyonu ihalesini imzalıyordu. Bir kez daha ortaya çıktı ki, ABD-İsrail-TC blokuna dayalı emperyalist gerici statüko halkların eşitliği, özgürlüğü ve bağımsız gelişimi önünde duran en temel engeldir. Bu gerici ve karşı-devrimci blok, aynı zamanda halkların birliği ve ortak mücadelesi önünde de en büyük engeldir. En başta Arapları parçalamak, parça parça yönetmek, bu amaçla işbirlikçi rejimlerin bağımlılıklarını derinleştirmek için içine girdikleri manevralar sayısızcadır... Arap işbirlikçi yönetimlerinin Filistin davası karşısındaki etkisiz ve ikiyüzlü konumları bir kez daha netleşti. Öyle ki, bundan ABD akıl hocaları bile rahatsız olmaya başladılar. Tabanda gelişecek muhalefet hareketinin bu rejimleri sarsabileceğini, hata aşabileceğini ve böylece istikrarsızlığın daha da derinleşeceğini yüksek sesle dillendirmeye çalıştılar... Bir kez daha görüldü ki, ABnin Ortadoğu üzerinde henüz kayda değer bir etkisi ve politik gücü yoktur. ABD, Ortadoğu üzerinde tek hegemonik güç konumunu korumak için ABnin bu yönlü girişimlerinin önüne geçmektedir... Açık ki, Filistin Direnişinin de bir kez daha kanıtladığı gibi, halkların özgürlük, bağımsızlık ve eşitlik talepleri, özlemleri bu dünya ve bölge düzenine sığmaz. Ancak, kendini ulusal sınırlara hapsetmiş, bölge ve dünya çapında emperyalist dünya karşısında halkların ve emekçilerin kurtuluş mücadeleleriyle buluşmayan tek tek ulusal direnişlerin, başarı şansı hemen hemen yok gibidir. Dünyanın dört bir yanında Filistin direnişini selamlayan gösteriler, İsrail soykırımını kınayan eylemler olmaktadır. Kuşkusuz bunlar anlamlıdır, Filistin direnişine moral güç vermektedir, direniş kararlılıklarını bileylemektedir. Ancak bu düzeyi ve niteliği ile çok etkili politik sonuçlar doğurması hayli güçtür. Dünya çapında örgütlenen, birleşen emekçilerin ve halkların direnişi, emperyalizme darbe vuracak, halkların özgürlük ve eşitlik talebini karşılayabilecek temel güçtür. Gerçeklik böyle olmasına rağmen verili süreçte bu düzeyde etkili ve güçlü enternasyonal birlikleri ve mücadeleleri bugünden yarına kurmak da güçtür. Bu durumda yapılması gereken, bir yandan ulusal ölçekli direnişleri yükseltmekle birlikte, olanaklı bölgesel ve uluslararası birlikler ve mücadeleler doğrultusunda da sonuç alıcı adımlar atabilmektir. Öncelikle de bunu bilinç düzeyinde kavramak ve kavratmaya çalışmak önemlidir. Filistin İntifadası bizim için de sayısız derslerle doludur. ABD-İsrail-TC blokuna cepheden tavır almadan, bu blok karşısında halkların direnişçi blokunu esas almadan, Kürtlerin bırakalım özgürlüğü, en sıradan kırıntıyı bile elde etmeleri mümkün değildir. Öcalan ve İmralı Partisi, TCye övgüler düzmeye dursunlar, ABDnin ağzıyla Filistin Direnişini karalamaya devam ede dursunlar, olaylar, her gün kendilerini yalanlıyor, iflaslarını belgeliyor... Gelecek, direnen halkların olacaktır! PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları
Avcılar Belediyesi işçilerinden eylem... Avcılar Belediyesi işçileri, 10 Nisan günü, Avcılar Havuzda yaklaşık 100 kişilik bir katılımla basın açıklaması yaptılar. Gelecek ellerimizdedir! Belediye-İş imzalı pankartın açıldığı eylemde Şube Başkanı Hasan Gülüm bir konuşma yaptı. Gülüm konuşmasında; uzun zamandan beri Belediyede sorunlar yaşandığını, her işçinin en az 2 milyar lira alacağı olduğunu, ama Avcılar deprem bölgesi olduğu için şimdiye kadar bunu sorun yapmadıklarını, gelinen aşamada 34 kişinin işten atıldığını, bundan dolayı tavır almak zorunda kaldıklarını, bundan sonra tepkisiz kalmayacaklarını belirtti. Eylemde Zafer direnen emekçinin olacak!, Direne direne kazanacağız!, Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!, TİS haklarımız gasp edilemez!, Belediye işçisi köle değildir! sloganları atıldı. Eyleme Bakırköy işçileri, Avcılar HADEP, İP, CHP ve Esenyurt İşçi Kültür Evi de destek verdi. Eylem sonrası birkaç temsilci savcılığa giderek belediye yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. SY Kızıl Bayrak/Eseryurt İHDnin Filistin halkıyla dayanışma eylemine saldırı... Devlet terörü İsrail saldırganlığını aratmadı ABD destekli İsrail siyonizminin Filistin halkı üzerindeki katliamları her geçen gün artıyor. Yurtdışı ve Türkiyede İsrail siyonizmine ve emperyalizme karşı gerçekleştirilen eylem ve protestolar yaygınlaşarak sürmekte. Bu çerçevede 8 Nisan saat 20:00de İHD İstanbul Şubesi İsraili protesto etmek için bir eylem planlandı. Eylem Taksim Tünelden İHD binasına kadar meşaleli yürüyüş şeklinde duyurulmuştu. Eylem öncesi polis, Taksim civarında olağanüstü güvenlik önlemi alarak eylem alanını kapattı. Yüzlerce çevik kuvvet, panzer, sivil polis Taksimde tam bir terör havası estirdi. Tünelin önünü ve Tünele çıkan tüm ara sokaklar robokoplar tarafından tutuldu. Yapılması planlanan yürüyüş için kitle biraraya dahi gelemedi. Toplanabilenlerin yaptığı 5 dakikalık oturma eylemine ise polis saldırdı. Yaklaşık 15 kişiyi çembere alan kolluk güçleri dört kişiyi gözaltına aldı. Bir kısmını ise tartakladı. Eyleme katılamayan yüzlerce kişi ise toplanamadan dağıldı. SY Kızıl Bayrak/İstanbul |
|||||