Fransada cumhurbaşkanlığı seçimleri...
Le Penin seçim başarısı ve gerçeğin öbür yüzü Fransada Pazar günü yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda faşist Jean-Marie Le Pen oyların yüzde 17.2sini aldı. Le Penin ikinci turda Chiraca tek rakip olması, başta Fransa olmak üzere dünyada deprem, şok, bomba etkisi yarattı. Tüm Fransada onbinlerce kişi faşist Le Peni protesto etmek için sokaklara çıktılar. Seçim akşamı Pariste 10 bin kişilik bir gösteri düzenlenirken, diğer büyük kentlerde de binlerce kişi alanlarda faşizme geçit vermeyeceklerini haykırdılar. Pazartesi ve salı günü de binlerce kişi ırkçı faşist Milli Cepheye (FN) karşı yürürken, Le Peni Hitler ve Mussolini ile özdeşleştiren dövizler taşıdılar. Le Penin 1 Mayısta provokasyon niteliği taşıyan bir yürüyüşe çağrı yapması, 1 Mayısın Fransada daha militan geçeceğinin de bir göstergesi. Le Penin başarısına Fransız toplumunun sorunları damgasını vuruyor. Fransada giderek artan yoksulluk, sosyal güvenlik sisteminin yıkımı, büyük kentlerin yoksul semtlerinde suç ve şiddet olaylarının yaygınlaşmasına neden oluyor. Seçim propagandası yaşanan bu şiddet olayları üzerinden yürütüldü. Le Peni cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura çıkaran da, şiddet, iç güvenlik ve yabancılar sorunu eksenine oturan bu demagojik programı oldu. Fransada işsizliğin, reel ücretlerin düşmesinin gerçek nedeninin Arap, Afrikalı, Asyalı göçmenler, mülteciler, yabancı işçiler olduğunu savunan Le Pen, kapitalist küreselleşmenin yol açtığı yıkımın derin bir biçimde yaşandığı koşullarda, kendisinin küreselleşme karşıtı olduğunu ima eden bir söylem kullanarak daha çok muhafazakar kesimlerin oyunu aldı. 11 Eylül sonrasında kullanılan trörizme karşı demokrasi değil güvenlik! sloganıyla da, uzun süredir daha dikkatli sözettiği Yahudilerin de oylarını aldığı söyleniyor. Bu seçimlerde güvenlik sorunu üzerinden politika yürütenlerin biri de Chiractı. (Örneğin şiddet olaylarına karşı polis aygıtının güçlendirilmesi görüşünü ortaya atmıştı). Chiracın güvenlik sorununa bakışı ve buna karşı getirdiği çözüm önerileri Le Penin görüşüne çok yakındı. Ve Chiracın bu programının benzerini Sosyalist Parti adayı Jospin de savunuyordu. Durum böyle olunca, özellikle küçük-burjuva katmanlar orijinale oy vermeyi tercih ettiler. Sermayenin gerçek adayları, özelleştirme, esnek çalışma, emeklilik yaşının yükseltilmesi ve demokratik hakların yokedilmesi gibi işçi ve emekçilere karşı saldırıları içeren programlarıyla Chirac ve Jospindi. Le Penin ikinci tura geçmesi Chiracın, özellikle de sermayenin işine yaradı. Irkçılık gelişiyor feryatları kopartılarak faşizm tehlikesine karşı yeşillerden sosyalistlere kadar Le Pene karşı baraj oluşturularak kitleleri sözde demokrat adaylara oy vermeye çağırdılar. Böylece sermaye, Le Penin faşist politikalarını destekleyen azınlığın dışında kalan yığınların kısa vadede kendi adayı olan Chiracın yanında yer almasını sağlamayı hedefliyor. Bu seçimler bir kez daha, sözde sosyalist, komünist partilerin işçi sınıfı ve emekçiler için işsizlik, yabancı düşmanlığı, ücretlerde düşme, terörizm, sosyal hak gaspları, gelecek güvencesi olmaması gibi tehditler karşısında alternatif olmadıklarını göstermiştir. Fransada 40 milyondan fazla seçmenin %30unun sandığa gitmemesi, partiler arasında herhangi bir alternatif görmediğinin de kanıtıdır. Seçimlerin gösterdiği bir diğer olgu ise, Fransız toplumunun %17sinin Le Pene oy vermesi değil, kitlelerin düzen sağı ve solu arasında esasa ilişkin bir fark görmemesidir. Bu ise, bundan şu an için bir ölçüde Le Pen liderliğindeki faşistler yararlanmış olsa bile, gerçekte sağlıklı bir gelişmedir. Burada karartılan gerçek şudur. Le Pene oy verenler sağcı partilerin geleneksl tabanını oluşturan kesimlerdir. Düzen soluna oy veren işçi ve emekçilerin gerçekte daha da sola kaydıklarına kuşku yoktur. Nitekim bunlar ya daha soldaki partilere oy vermişler, ya da sandık başına gitmeyi reddeden türden bir protestoda bulunmuşlardır. Bugün için bütün sorun işçi sınıfının ve emekçilerin bu tepkisini, geleneksel düzen solu partilerinden bu kopuşunu değerlendirebilecek ve devrimci bir mücadele çizgisne yöneltebilecek devrimci bir sınıf partisinin Fransada olmamasıdır. Bugün için bir tehlikeden söz edilecekse, o da bu devrimci önderlik boşluğunun kendisidir. Aslında bu seçimlerin en önemli sonucu, Le Penin abartılan başarısı değil (zira Le Penin bu orana yaklaşan bir oranda bir seçmen desteğine sahip olduğu önceki seçimlerin sonuçları üzerinden zaten biliniyordu), tekelci burjuvazinin yıkım programını hayata geçiren Sosyalist Partinin ve yıllardır onun yedeği olarak hareket eden ve komünizmle ismi dışında hiçbir ilişkisi kalmamış bulunun sosyal demokrat FKPnin, yanı sıra onlarla aynı soydan olan soysuz Yeşiller partisinin çöküşünü belgelemesidir. Bu ise, Le Penin yükselişi üzerinden kopartılan yaygarayla gizlenmeye çalışılan temel önemde bir gerçektir. SPye ve FKPye oy veren işçi ve emekçiler kendi çıkar ve özlemleri konusunda samimi ve tutarlı olabilecek siyasal alternatif arayışı içerisindedirler. Fransa koşullarına göre devrimi sayılabilecek bir söyleme dayanan troçkist eğilimli partilerin elde ettiği seçim başarısı bunun somut bir göstergesidir. Le Penin bugünkü sınırlar içindeki gücü Fransız burjuvazisi ve resmi çevreleri tarafından yıllardır, sinsi ve sistematik bir biçimde, toplumsal muhalefeti saptırmak ve emekçi kesimlerin bir kısmını yabancı düşmanlığı üzerinden denetim altında tutmak doğrultusunda kullanılıyordu. Bugün için Le Pen hareketinin işlevi budur ve görünen bir dönem için de böyle kalacaktır. Fransız burjuvazisinin bugün için bundan öteye Le Penin temsil ettiği faşist Ulusal Cephenin güçlenmesine ihtiyacı yoktur ve bundan dolayıdır ki, Le Penin oy desteğini dizginlemek için gerekli tedbirleri alacağından, bunu olanaklı kılacak oyun ve dalavereleri çok geçmeden devreye sokacağından kuşku duyulmamalıdır. Burjuvazi bilinçli ve örgütlü bir sınıftır, zamanı gelmedikçe ve koşulları olgunlaşmadıkç iktidara yönelecek bir faşist hareketin önünü hiçbir biçimde açmaz. Kolayca anlaşılacağı gibi, bugün henüz buna ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla, son Fransız seçimlerinin asıl önemli etkisini bir başka yönde aramak gerekir. Seçimler, ülkedeki faşist akıma yeni bir güç kazandırmaktan çok, düzen solunun maskesini indirecek, parlamento dışı solu aktifleştirecek, sınıf ve kitle hareketini uyarıp radikalleştirecek bir etkide bulunacaktır. Le Pen depremi gürültüsüyle karartılmaya çalışılan tam da budur. Bu gürültüyle dizginlenmeye çalışılan da gerçekte budur. Nitekim düzen solu Le Pene karşı Chiraca destek kampanyası başlatarak, daha şimdiden bunun ilk önemli adımını atmış da oldu.
Emperyalist savaşa karşı kampanyamız sürüyor Başta ABD olmak üzere emperyalistlerin dünya halklarına karşı başlattıkları savaşın tüm hızıyla devam ettiği, siyonist İsrailin Filistin coğrafyasını yerle bir ettiği bir dönemde, BİR-KARın merkezi olarak başlatmış olduğu kampanyayı Berlin/BİR-KAR olarak yürekten selamlıyoruz. Kampanyamızı, ilk olarak çıkarılan materyalleri yaygın ve amaca uygun bir şekilde kullanarak başlattık. Yüzlerce afiş, pul ve bildirimizi Berlinin değişik semtlerinde kullandık. Materyallerimizi önümüzdeki dönemde de kullanmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki haftadan itibaren kampanyayı güçlendirmek için düzenli olarak haftalık bilgilendirme standları açacağız. Bu da bize birçok insanla tanışma ve tartışma imkanı sunacak. Yürüttüğümüz kampanyanın bir başka önemli amacı da, diğer uluslardan devrimci ve ilerici güçlerle ilişkiye geçebilmek ve kalıcı ilişkiler kurabilmek. Şu anda çoğunluğunu Alman sol çevrelerinin ve Filistinlilerin oluşturduğu savaş karşıtı bir platformda yer alıyor ve çalışmalarına katılıyoruz. Bu çalışma içinde kalıcı ilişkiler kurmayı hedefliyoruz. Savaş karşıtı kampanyamızı 1 Mayıs faaliyetiyle birleştirilmiş bir tarzda devam ettireceğiz. BİR-KAR/Berlin
Emperyalist saldırganlığa karşı etkinlik 11 Eylülden bugüne her gün savaşı soluyor, savaşı yaşıyoruz. Afgan halkının başına yağan bombalardan Filistin halkına karşı girişilen vahşete kadar... Emperyalist gericilik tarafından katliam ve zulüm adeta kanıksatılmak isteniyor. Ama bizler sergilenen bu barbarlığın kanıksanmasına izin vermeyeceğiz. Bunun için her vesileyle emperyalist saldırganlık ve savaşın iğrenç yüzünü teşhir ediyoruz ve edeceğiz. Bielefeldde 19 Nisan günü, Savaşa karşı tutum ve Filistin konulu bir panel gerçekleştirdik. Panelde tartışma sadece savaşın yol açtığı vahşet tablosuyla sınırlı değildi. Haklı ve haksız savaşlar, savaşa karşı sosyalistlerin tutumu vb. sorulara açıklıklar getirildi. Katılımcılar da kendi düşüncelerini dile getirdiler. Etkinliğin ikinci bölümünde Ölüm Orucu Direnişi vardı. Tohum Kültür Merkezi yapımı Su damlasına sığdırılan yaşam filmi izleyicileri oldukça etkiledi. Etkinliğe 50yi aşkın insan katıldı. BİR-KAR/Bielefeld |
|||||