Yiğit komünist Hatice Yürekliyi andık...
Zor dönemin devrimci sıra neferi Köln Bir-Kar olarak 21 Nisan Pazar günü, 22 Nisan 2001de Ölüm Orucu Direnişinin 182. gününde ölümsüzler kervanına katılan Hatice Yürekli yoldaş için bir anma düzenledik. Hatice yoldaş şahsında direnişe ve diğer ölüm orucu şehitlerine yakışır bir anma yapmak için hazırlıklarımıza 10 gün öncesinden başladık. Bu çerçevede hazırladığımız küçük boy resimli afişlerimizi demokratik kitle örgütlerine ve bazı kurumlara astık. Çıkardığımız el ilanlarını Köln ve çevresinde kullandık. Bu vesileyle insanlarla diyaloğumuzu geliştirdik. Anma toplantısını bir hafta önceye almak zorunda kalmamıza rağmen, etkinliğe 150ye yakın kişi katıldı. Etkinliğimiz Hatice Yürekli şahsında tüm ölüm orucu ve devrim şehitleri anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Ardından iki yoldaş Partinin Hatice yoldaş için kaleme aldığı, özgeçmişini anlatan metni okudu. Bunu, ölüm orucunu anlatan dia gösterimi izledi. Hatice Yüreklinin ardından yoldaşlarının yazdığı metinler değişik yoldaşlar tarafından okundu. Paris Gençlik Korosu Türkçe ve Kürtçe söylediği coşkulu türkelerle etkinliğe renk kattı. Verilen kısa aradan sonra, Ölüm Orucu direnişçisi Resul Ayazın kız kardeşi ölüm orucu ile ilgili duygu ve düşüncelerini etkili ve duygulu bir dille anlattı. Konuşmaya kitle yoğun alkış ve Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz! sloganıyla karşılık verdi. Hatice Yürekliyi yakından tanıyan, bir yoldaşın konuşmasıyla etkinlik devam etti. Yoldaş Hatice Yüreklinin zor bir dönemin inançlı bir devrimcisi olduğunu; kesintisiz örgütlü bir yaşam sürdüğünü; Onu yiğit bir komünist yapan ayırdedici özelliklerinin ideolojik olarak sağlam duruşunun yanı sıra, örgütlü yaşama dayalı direngen kimliği olduğunu belirtti. Bu yönüyle Onun partimizin diğer iki şehidi Ümit ve Habipten ayrılamayacağını ve üçünün anıları önünde saygı ile eğildiğin ifade etti. Programımızı Paris Gençlik Korosunun coşkulu türküleri, halayları ve 1 Mayısa çağrı ile bitirdik. Şehitlerimizin, Ölüm Orucu Direnişinin, ezilen halkların direnişinin ve bilimsel sosyalist düşüncemizin verdiği güçle yolumuza devam edeceğiz. Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez! Kölnden komünistler
Mamak İKEde Hatice Yürekli anması... 550li günleri geride bırakan şanlı Ölüm Orucu Direnişinin 18. şehidi Hatice Yürekli ölümsüzlüğe uğurlanışının birinci yılında Mamak İşçi Kültür Evinde anıldı. Anma Hatice Yürekli şahsında tüm Ölüm Orucu ve devrim şehitleri için yapılan saygı duruşu ile başladı. Sonrasında Hatice Yüreklinin yaşamı ve mücadele süreci anlatıldı. Bir arkadaş Ölüm Orucu sürecini değerlendiren konuşma yaptı. Programın devamında direniş şiirleri okundu ve hep bir ağızdan marşlar söylendi. Anmanın sonunda, Mamak İşçi Kültür Evi olarak şanlı Ölüm Orucu Direnişi ve tarih boyu yaratılan tüm devrimci değerlerin sahiplenicileri olduğumuzu ve bu değerleri yaşatmak için direniş geleneğini yarınlara taşımak ekseninde faaliyetlerimizi sürdüreceğimizi anlatan kapanış konuşması ile programımızı sonlandırdık. Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
Direnişten direnişe Yaşam en çetin günlerini geçiriyor kışın. Kar, yağmur, fırtına dağıtıyor toprağı, açacak çiçeğin diplerini. Daha gür açacağını bilmeden ama. Bitireceğim umuduyla saldırıyor rüzgar emeğe. Karanlık yeri göğü kaplıyor, ağlatıyor küçük ve parlak gözlü çocukları. Görmüyorlar önlerinden ve arkalarından gelen kurşunları da. Kurşun büyük bir hızla rüzgardan ve karanlıktan güç alarak geliyor. Ne var rüzgar tersine esseydi. Biraz da ışık olsaydı, görürlerdi düşmanı ve hiç unutmazlardı yüzünü. Bir devinim içinde ilerliyor hayat ve şimdi rüzgar zalimden yana esiyor. Karanlık zalimin kalleşliğini örtüyor. Evet dağılıyor hayat kül olmuş kağıtlar gibi. Ama en parlak gözlü çocuğun yüreği semsert, sanki dağılan hayatla ters orantılı. Yaşam kış ve dağıtıyor zamanı, ürünü, hasatı, emeği. Ama yine de topluyor ayrı ayrı tanecikleri soğuk. Birleştiriyor ve sertleştiriyor. Tıpkı en parlak gözlü çocuğun yüreği gibi. İşte çocuk alıyor sertleşen yüreğini ve fırlatıyor düşmana, yüzünü bile görmeden. Umut tükeniyor mu, yoksa çoğalıyor mu anlaşılmıyor, tozun dumanın içinde. Sert, çetin ve dağıtan kışın arkasından gelecek baharı düşünenler çoğaltmaya çalışıyorlar umudu. Kendilerine çaktıkları ateşle halklarının yüreğini ısıtıyorlar. Ve düşmanın yüzünü göstermek için bir avuç da olsa aydınlatmaya çalışıyorlar kendilerince. Bu karanlık, bu soğuk başka bir yerde hiç bu kadar uzun kalmış mıydı, yoksa oralarda rüzgarı tersine döndürmesini ve hayatı aydınlatmasını bilenler mi vardı. Vardıysa niye onlara da öğretmiyorlardı aydınlığa nasıl çıkılacağını. Elbette bu işte bir iş vardı. Yoksa beyinleri mi çürümüştü ya da yürekleri. Düşünüyorlardı ama fazla da dalmamalıydılar. Her an karanlığı arkasına alan kurşun onları da bulabilirdi. Yürekleri onlarınki gibi sert, bilekleri onlarınki gibi sağlam, gözleri onlarınki gibi parlak olanlar yok değildi. Yine onlar gibi karanlığı aydınlığa, soğuğu sıcağa dönüştürenler vardı. Bedenleri daracık dört duvar arasında, yürekleri ve bilinçleri onlarla birlikte barikatın arkasında. Ama yetmiyordu işte, daha fazla yüreği sert, bileği sağlam ve gözleri parlak insanlar gerekliydi. Oysa diğerleri parçalayamamıştı, beyinlerini kaplayan ve gün geçtikçe çürüyen kafesi. Parçalayabilirlerdi oysa. Bu kolay olurdu ama farkında mı değildiler. Bir hayalet lazımdı bu kış memleketine. O zaman nasıl korkarlardı kalleşler. Sert yüreklerle birleşip büyüyen, büyüdükçe güçlenen ve düşmanı darmadağın eden... Böyle düşünüyordu gözleri parlak çocuk. Ama yine de alıyordu sert yüreğini avucunun içine ve geçiyordu karşısına o kocaman demir yığınının. Çatır çatır savaşıyordu. Hayat sadece dağılmıyor işte, sıklaşıyor aynı zamanda. Topluyor ve sertleştiriyor taneciklerini. Bu, dağılmanın yanında küçük görünüyor ama şimdilik. Bilinmeli ki gelecek bahar; yürekleri sert ve gözleri parlak çocuklarla birlikte... Yaşam en karanlık günlerini geçiriyor olsa da belli ki bu an şafak sökmeden önceki andır. Yani zafer yakındır... A. Orak |
|||||