Paşabahçe direnişinin akıbeti kendinden öte sonuçlar yaratacaktır...
Paşabahçe direnişinin önemi ve Paşabahçe ve işçi sınıfı hareketi tarihi Paşabahçe Şişecam işgali, etkisi-gücü kendinden ibaret herhangi bir mevzi direniş değildir. Paşabahçenin tarihinde, DİSKin kuruluş kıvılcımını çakan 1966 grevi ve 91 fabrika işgali gibi büyük deneyimler vardır. Bugün olduğu gibi, geçmişteki bu olaylar sırasında da direnişler Paşabahçenin duvarlarını aşıp tüm Beykoza yayılmıştı. 22 Temmuzda başlayan direniş, gerek biçim gerek gidişatıyla gösteriyor ki, cam işçilerinin kendi süreçlerine dair güçlü bir tarihsel belleği var. Bu belleğe Beykoz halkının ortak olduğunu söylemek de abartı olmayacaktır. Direnişe başta İstanbul olmak üzere, Türkiyenin çeşitli yerlerindeki ileri işçi ve emekçilerin hemen sahip çıkması, Türkiye işçi sınıfının hafızasında Paşabahçenin apayrı bir yeri olduğunu gösteriyor. Paşabahçeyle başlayıp tüm Cam işçilerinin durdurmaya çalıştığı saldırı, fabrikanın kapatılmasından öteyedir. Direniş, Beykoz gibi muhteşem bir boğaz ilçesini kapitalistlerin cennetine çevirme planını püskürtmeyi hedefliyor. İşçisinden memuruna, esnafından düzen partilerinin yerel bağlantılarına, demokratik kitle örgütlerinden sendikalarına dek tüm Beykozlular bu bilinçle hareket ediyorlar. Biliniyor ki Şişecamdan sonra TEKEL ve Deri Kundura fabrikalarının kapatılması gelecek. Yani önce Beykozun can damarları kesilecek. Arkasından ise emekçiler ve yoksullar Beykozdan sürülmeye çalışılacak. Sonra doğa-orman kıyımına, daha sonra da villa kentlerin, plazaların kurulmasına geçilecek. Paşabahçe işçileri tutulması Paşabahçe işçilerinin, ülkenin yıllardır içinde bulunduğu mevcut konjonktürde seçtikleri direnişin niteliği ve direnişi sürdürme biçimleri ise, sınıf mücadelesine akıtılan ferahlatıcı bir soluktur. Burjuvazi, düzenin yapısal krizlerine batmış durumda olmasına rağmen, son yıllarda işçi sınıfı cephesinden fazla bir karşı koyuş gelmediğinden saldırı üstüne saldırı gerçekleştirdi. Ekonomik-sosyal yıkım programlarını ağırlaştırarak sürdüreceğini de zaten İMFye taahhüt edip duruyor. Halihazırda KİTlerin tasfiyesiyle, ağır vergilendirmelerle, sürekli zamlarla, işçi kıyımlarıyla, örgütsüzleştirmeyle, sefalet ücretleriyle, esnek üretim yasa tasarısıyla sürdürüyor yıkım saldırısını. Belki cam işçileri bugüne kadar diğer sınıf kardeşleri gibi davrandılar, bu saldırılara yıllar yılı katlandılar. Ama saldırı kendilerine ölüm-kalım sorunu olarak yöneldiği bir durumda, tarihsel deneyimlerinden yola çıkarak direniş yolunu seçtiler. Cam işçilerinin direnişi, sermayenin saldırılarını püskürtmek için tutulacak yolu gösteren güzel bir örnektir. İşçi sınıfının gücü, hareketinin muazzam etkisi, Paşabahçe şahsında bir kez daha açığa çıktı. Hiçbir baskı, yalan, çarpıtma Beykoz halkının Paşabahçe işçileri etrafında kenetlenmesini engelleyemedi. Direniş, işçi sınıfına bu açıdan da iyi bir örnektir. Şişecam direnişinin fabrika duvarlarını aşarak tüm bölge halkını kucaklaması, yaslandığı tarihsel birikim, sınıfın ileri kesimlerinin sahiplenici tutumu, eylemin ve eylemi yapanların militanlığı ve kararlılığı, devlet baskısını-terörünü göğüsleme gücü, bütün bunlar üzerinden işçi sınıfına örnek teşkil etmesi gibi faktörler, Paşabahçe direnişini önemli bir mevzi direniş haline getirmektedir. Direniş düzen cephesini kaygılandırıyor Direniş safındakiler kadar karşı cephe de, yani tüm sermaye cephesi de bu önemin farkındadır. Direniş başlar başlamaz Vali, Emniyet Müdürü, sendika başlarını tutan ağalar, milletvekilleri Beykoza üşüştüler. Burjuva medya ilk günlerin sersemliğini atlattıktan sonra direnişe karşı suskunluk fesadını gecikmeksizin devreye sokmuş bulunuyor. Bir ölçüde seçim kaygısıyla da olsa meclis gündemine taşınan böylesi önemli bir direnişle ilgili burjuva basında, TVlerde (özel hesaplara dayalı bir-iki istisna dışında) tek kelime edilmiyor. Sendika bürokratları direnişi uzlaşma ve diyalogla bitirmek için çırpınıp duruyorlar. Devlet Beykozda fiili sıkıyönetim uyguluyor. Polis fabrikayı ablukaya aldığı yetmezmiş gibi destek eylemlerine de azgınca saldırıyor, fabrika çevresinde neredeyse kuş uçurtmuyor. Basın için ayrı, halk için ayrı toplanma parkları oluşturulmuş durumda. Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere, sermaye sınıfı da örnek alınacak bir tarihsel bilinçle, büyük bir ciddiyetle hareket etmektedir. Paşabahçe direnişinin akıbeti İki karşıt sınıfın bir mevzi üzerinden dönem itibarıyla oldukça keskin karşı karşıya geldiği Paşabahçe direnişi, her açıdan sınıf hareketinin genelini yakından ilgilendirmektedir. Direnişin sonucu, tarihe önemli bir kayıt olarak düşülecektir. Sonuç sermaye lehine olursa, sermaye iktidarı sınıfın geneline yönelik saldırılarını buradan alacağı moral üstünlükle bundan böyle daha pervasız yürütecektir. Şayet cam işçileri başarılı olursa, işçi sınıfını kuşatan yılgınlık ve korku atmosferinin parçalanması doğrultusunda anlamlı bir kıvılcım çakılmış olacaktır. Sorumlulukların hakkını verebilmek, Paşabahçe direnişinin bu önemi dikkate alınarak hareket edildiği ölçüde mümkün olabilir. Paşabahçe işçilerine büyük Bu çerçevede sorumluluğun önemli bir bölümü Paşabahçe işçilerine düşüyor. Zira bir direnişin-hareketin kaderi en başta iç örgütlülüğe, taleplerinin netliğine, yürütücülerinin kararlılığına ve militanlığına bağlıdır. İşçiler bugüne kadarki tavırlarıyla sorumluluklarının hakkını vereceklerini gösterdiler. Direnişi mahalleliyle bütünleştirmek için çaba sarfettiler, ediyorlar. Beykoz emekçilerinin her akşam İşçi halk elele, büyük zafere! sloganlarıyla ve kitlesel olarak fabrika önüne akması bu çabaların sonuç verdiğini de gösteriyor. İşçiler ayrıca direniş cephesinde samimi olarak yer alan herkese çözücü halkanın ne olduğunu da benimsetmiş durumdalar. Direnişi sahiplenen bir ev kadını bile, Kristal-İş tüm Şişecam fabrikalarında iş durdursun, bakalım Paşabahçeyi kapatabilir mi işveren? diye net bir yön belirleyebiliyor. Sınıf devrimcileri üzerlerine düşeni yapmalıdırlar Direnişin iç bütünlüğü açısından göründüğü kadarıyla iki zayıf noktadan sözedilebilir. İlki, devrimci öncü müdahaleden yoksunluktur. Sınıf devrimcileri direnişin bölge ve ülke açısından taşıdığı önemden yola çıkarak, içten müdahalenin imkanlarına ne yapıp edip ulaşmak durumundadırlar. Burada önden imkanlarımız çok kısıtlı olabilir. Ama geçmiş süreçteki mevzi direnişlerin pek çoğunda da durum pek farklı değildi. En yakın örnek Aymasan direnişidir. Dolayısıyla, geçmiş deneyimlerin derslerinden, edinimlerinden yararlanarak içerden müdahalenin olanakları yaratılabilir. Sendika yönetiminin teslimiyetçi İkinci zayıf nokta ise, Paşabahçe işçilerinin üye olduğu Kristal-İş Sendikasının tutumudur. Sendika yöneticilerinin direnişin başlangıcından bu yana yaptıkları tüm açıklamalar, dahası geçmiş yıllardaki tutumları (örneğin 91den bu yana yaşanan tensikatlara karşı koymamaları, fabrika kapanmasın bahanesiyle iki yıl boyunca fedakarlık adı altında işçileri sıfır ücret artışıyla çalışmaya zorlamaları vb.), çözümün eksenine ara formülleri koyduklarını gösteriyor. Daha ilk günde yayınladıkları bildiride aynen şunu söylemişlerdir: Sendikamız bugüne kadar Paşabahçe işyerinde yaşanan sorunların çözümünde önemli fedakarlıklarda bulunmuştur. 3 bin 200 kişinin çalıştığı fabrikada bugün 870 kişi çalışmaktadır. Sendikamız karşılıklı bir uzlaşmayla işyerinin daralmasına onay vermiştir... İki yıl boyunca sıfır zamma evet demiştir. Bu itiraflardan sonra çözüm yolu olarak sunulan halen de diyalog ve uzlaşma yoludur. Fabrikayı işverenin istekleri doğrultusunda bugünkü noktaya getiren bu yolda ısrar, nihayetinde Paşabahçe fabrikasının tümden tasfiyesi sonucunu doğuracaktır. Halihazırda bir ölçüde yaşanan da budur. Direniş sendikaya rağmen başarıya ulaşabilir Sendikanın tutumuna rağmen direniş, taleplerini kendi öz gücüyle kazanma potansiyeline sahiptir. Bunun için öncelikle direnen işçilerin kendi taleplerinde net, hareketlerinde bağımsız ve kararlı olmaları gerekir. Diğer yandan ise Kristal-İşte örgütlü tüm fabrikaların, özellikle de Şişecamın Türkiyenin dört bir yanındaki fabrikalarının işçilerinin direnişe ileri düzeyden destek vermeleri gerekir. Sendikal uzlaşmacı tutumun etkisini kırmak, Paşabahçe direnişini zaferle noktalamak özellikle bunlara bağlıdır. Başta tüm cam işçileri olmak üzere, Türkiye işçi sınıfı eylemli tavırlarla Paşabahçeye sahip çıkarsa, sendikacıların gerekirse desteği kitlesel işçi hareketine çeviririz yönlü sözlerinin arkalarında durmaları sağlanabilir. Diyalog ve uzlaşmadan halen de medet umanlar gerekirse diyorlar, ama herkes farkında ki, desteği kitlesel işçi hareketine çevirmek hemen ve acil olarak gereklidir! Sınıf dayanışmasının yakıcı önemi Direnişin zaferle sonuçlandırılması sorumluluğunun temel önemde bir yanı da diğer işçi ve emekçi kesimlere düşüyor. Paşabahçe abluka altındadır ve bu ablukanın parçalanması hayati önemdedir. Dışardan destek ziyaretlerinde bulunmak, maddi-manevi dayanışma örgütlemek ablukayı kırmanın önemli bir parçasıdır. Diğer parçayı ise bulunulan alanlarda destek eylemleri örgütlemek oluşturmaktadır. Gebzedeki işçilerin 29 Temmuz akşamı alanlara çıkarak yaptıkları eylem dayanışmanın en güzel ve etkili biçimidir. Bu tür bir dayanışma boykotlar, fazla mesaiye kalmama, kitlesel basın açıklamaları, fiili iş durdurmalar vb. biçimleri de içerecek tarzda yaygınlaştırılmalıdır. Öncü işçi platformları bu çerçevedeki sorumluluklarının hakkını vermeye çabalamalıdırlar. Cam işçileri başlattıkları mevzi çarpışmayla sınıf hareketine taze ve ferahlatıcı bir soluk katmışlardır. Bunu alıp güce çevirmek, zafere taşımak başta öncü, bilinçli, devrimci işçiler olmak üzere tüm sınıfın görevidir. O halde daha fazla destek, daha fazla eylem!
Direnişçi İSDEMİR işçilerinden direnişçi Paşabahçe Şişecam işçilerine: Direnişinizi sınıf dayanışması ruhu ve coşkusuyla selamlıyoruz!.. Alınlarından öpülesi, üreten, mücadeleci, onurlu ve yiğit Paşabahçe işçileri, aileleri ve Beykoz halkı!.. Eşsiz güzellikteki Beykoz semtinde kurulu olan Paşabahçe Şişecam Fabrikası'nın kapatma kararından sonra siz Beykozlu işçi kardeşlerimiz ve semt emekçilerinin fabrikanın kapatılmasına ve dolayısıyla semt işçi-emekçilerinin açlığa ve sefalete terkedilmesine karşı başlatmış olduğunuz fiili direnişi sınıf dayanışması ruhu ve coşkusuyla selamlıyoruz. Başlatmış olduğunuz haklılığa dayalı meşru ve fiili mücadelenizi ilk günden beri büyük bir heyecan içerisinde izliyoruz. Her gün sabah uyandığımızda ilk işimiz, günlük basını alıp özellikle Paşabahçe direnişini sayfalarda aramak oluyor. 15 gün ücretli izin verme taktiğiyle fabrikayı sessizce kapatmak isteyen işverene karşı oldukça ciddi tepkiler gelişti, fabrika çalışanların yanı sıra Beykoz halkı da tam anlamıyla destek vermiştir direnişe. Sermayenin işçi sınıfı ve emekçilere dönük çok kapsamlı saldırılarının arttığı bir dönemde ve üstelik ezilen, yoksul kesimlerin henüz çok cılız tepkiler koyduğu böyle bir süreçte, Beykozlu işçi-emekçilerin birlik olup saldırılara karşı fiili eylemler gerçekleştirmesi, bize ayrıyeten çok güçlü bir moral sağladı. Gücümüzün daha da arttığını hissettik. Fakat bu da yetmez, daha pek çok işyeri ve fabrika İMF'nin dayattığı saldırılara karşı ortak bir tavır sergilemelidir. Bu anlamda Paşabahçe işçisinin eylemleri yol gösterici olmalıdır. Bunun üzerine Dörtyol (Hatay) İş Mahkemesine başvurduk, mahkemeye başvuran şu ana kadar yaklaşık 1200 arkadaşımız işten atıldı. Burada davayı kazanmamıza karşın işveren Yargıtaya başvurdu. Yargıtayda da davayı, yani kadro hakkı ve toplu iş sözleşmelerinden faydalanma hakkı kazandık. Ancak buna rağmen halen işe alınmıyoruz. İşveren başka şehirlerden işçiler getirtip fabrikada çalıştırıyor. Resmi üyesi olduğumuz Özçelik-İş Sendikası işverenle birlik oldu. İşverenin avukatlığına soyundu, yani bizlerin işten atılmasında büyük rol oynadı. Biz İskenderun Demir Çelik Fabrikalarında işten atılan işçiler olarak hem işverene, hem de bize ihanet eden sendikaya karşı başlatmış olduğumuz onurlu direnişimize ve mücadelemize devam etmekteyiz. Haklarımızı söke söke almak için fabrikanın önünde oturma eylemi başlattık, ancak eylemin daha ilk saatlerinde jandarma 22 arkadaşımızı gaz bombaları ve coplarla saldırarak gözaltına aldı. Sizin direnişinize de engel olmaya çalıştığı gibi... Ayrıca işçi sınıfı açısından üzerinde çok önemle durulması gereken farklı bir konu daha var. Meclise sunulan 1475 sayılı sözde işgüvencesi yasa tasarısı... Biz işçi sınıfı için tam tersi, yani bir tür ölüm yasası. Meclisin bu yasayı, yasal güvence altına alması için elinden gelen çabayı sarfedeceğini biliyoruz. Biz İskenderun Demir Çelik Fabrikaları işçileri olarak diyoruz ki, işçilere karşı çıkartılacak olan bu ölüm yasasına karşı Türkiye genelindeki tüm işçiler birlik, beraberlik ve sınıf dayanışması ruhuyla hareket ederek, bu yasaya karşı ölüm yasasına hayır sloganıyla mücadeleye başlayalım. Bizler biliyoruz ki birlik ve beraberlik içerisinde hareket edersek sermayenin işine yarayacak olan bu yasayı çöplüğe atabiliriz. Çünkü çocuklarımızın geleceği için dayanışma içerisinde olmak oldukça önemlidir. En azından onlar daha rahat koşullarda çalışsınlar. Birlik olursak bu yasa karşısında kazançlı çıkacak olan bizleriz, yani işçi sınıfı. Bizler İskenderun Demir Çelik Fabrikalarında (İSDEMİR) işten atılan işçiler olarak vermiş olduğunuz onurlu direnişinize en kısa zamanda sizleri ziyaret ederek destek olacağız. Sizleri sınıf dayanışması ruhuyla selamlıyoruz. Sevgilerimizle... Yaşasın sınıf dayanışması! İşten atılan İSDEMİR işçileri |
|||||