Hartz Komisyonu İş piyasasında modern hizmetler adlı reform paketini açıkladı...
Alman işçi sınıfına yönelik kapsamlı bir saldırı Schröder-Fischer hükümetinin inisiyatifi ile kurulan Hartz Komisyonu, beş aylık bir çalışma süresi sonunda, 15 Ağustosta, yaklaşık 350 sayfalık bir reform paketini hükümete sundu. 13 başlık altında toplanan reform önerileri iş piyasasında köklü değişiklikleri öngörüyor. Adını komisyonun ve Alman VW (Volkswagen) şirketinin başkanı Hartzdan alan ve ekonomi, siyaset, bilim insanları ve sendikacılardan oluşan komisyonun görevi; 2005 yılına kadar işsiz sayısını 2 milyona, iş ve işçi bulma kurumlarının yıllık giderlerini yılda 19,6 milyar Euroya düşürecek bir reform paketi hazırlamaktı. Paketten işçilerin tüm haklarına yönelik kapsamlı bir saldırı çıktı. Rapor şu başlıklardan oluşuyor: İş merkezleri (Job Center), hızlı iş bulma, kabuledilebilirlik sınırı, gençler, yaşlı işsizler, işsizlik ve sosyal yardım, iş ve işçi bulma kurumunun işyerlerine işçilerin işten çıkarılmamalarını özendirmesi, Ben Anonim Şirketi ve ucuz işçilik, iş ve işçi bulma kurumu, uzman merkezleri ve Job Floater (yatırımların özendirilmesi için alınan işçi ile birlikte devlet tarafından işyerine düşük faizli kredi verilmesi). İşsizlerin ve çalışabilir sosyal yardım alanların ilk başvurmaları gereken kurum olarak iş merkezleri oluşturuluyor. Böylece iş ve işçi bulma kurumunun ilgilenmesi gereken insan sayısı yaklaşık 900 bini bulan sosyal yardım alanlarla birlikte yükseliyor. Büyük şirketler için özel masalar oluşturuluyor. Hızlı iş bulmanın gerçekleşmesi için, işyerini kaybedecek olanların, bunu öğrendikleri anda iş merkezlerine bildirmeleri şart koşuluyor. Bunun gereklerini yerine getirmeyenler için günlük 7 ile 50 Euro arasında değişen para cezaları öngörülüyor. İş merkezlerinde çalışanlara özel primler veriliyor. Böylelikle ortalama iş bulma süresinin 33 haftadan 22 haftaya düşürülmesi bekleniyor ve iş merkezlerinin giderleri azaltılıyor. Açıklanan reform paketine göre, önerilen işyerinin veya işin kabuledilebilirliğinin sınırları genişletiliyor. Bugüne kadar geçerli olan kabuledilebilirlik gerekçesinin iş ve işçi bulma kurumu tarafından açıklanması kaldırılıyor ve bunun yerine önerilen işin veya işyerinin kabuledilemezliğinin kanıtının işsizler tarafından getirilmesi öngörülüyor. Aksi takdirde verilen işsizlik parasında kısıtlamalar öngörülüyor. İşsizler, işsizlik süresi uzadığında, önerilen işyerlerinde maaşlarının düşük olmasını artık kabul etmeme gerekçesi olarak gösteremeyecekler. Altı aylık bir işsizlik süresinden sonra işsizlerin Almanya sınırları içerisinde başka kentlere taşınmaları ve alınan işsizlik parası kadar aylık maaş almaları kabuledilebilir gösteriliyor. Gençler için öngörülen değişiklik olarak; meslek eğitimini garantilemek için piyasada hisse senetlerinin satılması öneriliyor. Buna göre, meslek eğitimi vermek için iş ve işçi bulma kurumu tarafından işyerlerine maddi yardım sunuluyor. Kişiye özel veya şirketlerin hisse senetleri özel bir vakıf tarafından pazarlanıyor. Aileler, çocuklarının meslek eğitimini garantileyebilmek için, bu hisse senetlerinden alacaklar. 55 yaşından itibaren işsizler Köprü Sistemi ve Maaş Sigortası adı verilen iki seçenek arasında seçim yapabiliyorlar. Köprü sistemine göre, bu işsizler için işyeri aranmıyor ve alabilecekleri işsizlik parasının altında bir yardım yapılıyor. Bu yardım için işsizlik parasının efektif kuru hesaplanıyor ve % 25i, bu işsizlere iş bulma olanaklarının yalnızca bu oranda mümkün olduğu gerekçesiyle kesiliyor. İkinci seçeneğe göre, 55 yaşından itibaren işsizlerin düşük ücretli işleri kabul etmeleri ve çalışma sürelerinin işveren tarafından sınırlanması kolaylaştırılıyor. Düşük ücrete ek olarak bir ücret sigortası tarafından özel destek sunuluyor, fakat buna rağmen alınan ücret piyasadaki ücretin altında kalıyor. Açıklanan paket, iş ve işçi bulma kurumlarının, işçileri işten çıkarmamalarını teşvik etmek için işyerlerine maddi olanaklar sunmasını içeriyor. Bu kurum tarafından işyerleri için hazırlanan bir işçi bilançosuna göre; işten çıkarmaların önlenmesi veya daha fazla işyerinin yaratılması durumunda, bu şirketlerin kuruma ödediği primlerin bir kısmi geri ödeniyor. İş ve işçi bulma kurumunda yapısal ve bürokratik değişiklikler öngörülürken, uzman merkezlerinin görevi olarak işyerlerinin bir merkez etrafında toplanmasının maddi yönden özendirilmesi öneriliyor. Alınan işçi sayısına göre işyerlerine düşük faizli kredi hakkı tanınıyor (Job-Floater). Yatırımların az olduğu yörelere yatırımları özendirmek için, alınan işçi ile birlikte 100.000 Euroya kadar varabilen düşük faizli kredi verilecek. Raporun en can alıcı bölümünü personel hizmet şirketlerinin oluşturulması ve "Ben A.S.ler oluşturuyor. Personel hizmet şirketleri kendileriyle iş mukavelesi imzalamış işçileri kısa süreli olarak işyerlerine kiralayacak, yani taşeron işçiler ordusu oluşturulacak. Bu şirketlerle iş mukavelesi imzalayan işçiye deneme süresi boyunca net işsizlik parası kadar aylık ücret ödeniyor, daha sonra henüz içeriği ve yüksekliği açıklanmayan, toplu iş sözleşmeleri sonucu belirlenen ücret ödeniyor. Buna rağmen bu şirketlerde çalışan işçilerin, iyimser bir tahminle, diğer işçilerin aldığı ücretin % 70i kadar ücret almaları bekleniyor. Şirketler için getirilen diğer bir kolaylık ise, işçi çıkarmayı güçleştiren yasaların budanması. Şirketler artık kendileri işçi çalıştırmıyor, bunun yerine her an çalıştırıp işten çıkarabilecekleri işçileri bu personel hizmet şirketlerinden kiralıyorlar. İkinci bir nokta ise, personel hizmet şirketlerinde çalışan işçiler diğer işçilerden daha düşük ücretlerle çalışmaya zorlandıklarından, bunun diğer işçilerin ücretlerini de etkilemesi. Artık işverenler toplusözleşmelerde personel hizmet şirketlerini sendikalara, dolayısıyla işçilere karşı koz olarak kullanabilecekler. İş piyasasında işçiler arasında oluşturulacak bu rekabetten işverenlerin kârlı çıkacağı açık. Buna göre, sendikalar ve personel hizmet şirketleri ile iki ayrı toplusözleşme imzalanacak. Komisyonun sunduğu raporda kaçak çalışmayı önlemek için tanıtılan Ben A.S.ler, işçilerin işgüçlerini satmak için kurdukları tek kişilik bir şirket. Bu şirketlerin gelirleri yıllık 25.000 Euro ile sınırlandırılıyor. Böyle bir şirketin kurulması durumunda, iş ve işçi bulma kurumları tarafından özel girişimcilere üç yılla sınırlı maddi destek sağlanıyor. Bu desteğin aylık tutarı diğer girişimcilerinkinden düşük olmakla birlikte bu maddi desteklerden faydalanma süresi uzatılıyor. Elde edilen kazançtan %10luk vergi alınıyor ve sosyal sigortalara (hastalık, işsizlik vs.) ödenecek primin tam olarak alınması öngörülüyor. Burada hedef, bu girişimcilerin küçük şirketlerde çalışması. Kapitalistler işyerlerinde çalışan işçilerin % 50sini bu özel girşimcilerden oluşturabiliyor. Hedef, işçilerin işten çıkarılmasını kolaylaştırmak. Çünkü Ben A.S.i kuran bir işçi, artık işçi olarak değil bir şirket olarak işgücünü satıyor. İşveren işgücüne ihtiyacı olmadığı zaman, bu şirketle sözleşmesini feshedebiliyor. Açıklanan paketten çıkanlar, beklendiği gibi, kapitalistlerin yıllardır talep ettiklerinden ibarettir. Rapor her yönüyle işçilerin kazandıkları mevzilere saldırı anlamına geliyor. Saldırının iki yönü var: Birincisi, kapitalizmin yapısal krizlerinin faturasını işçilerin omuzlarına yüklemek. İkincisi, işçilerin birliğini parçalamak için yasal farklılıklar getirmek. Bu paketteki önerilerin uygulanmasıyla birlikte, işyerleri talep ettikleri esnekliğe ulaşacak, kapitalistler gerekli gördüklerinde çalıştırdıkları kiralık (taşeron) veya serbest girişimci işçileri anında işten çıkartabilecekler. Öte yandan, serbest girişimci ve kiralık işçileri toplusözleşmelerde sendikalara, dolayısıyla diğer işçilere karşı kullanabilecekler. Paket Alman işçi sınıfına yönelik son derece kapsamlı bir saldırı. Paketin hazırlandığı komisyonda sendika büroratları da yer alıyor. Schröderin iş piyasasında büyük bir adım olarak tanımladığ. saldırı paketi için, Alman Sendikalar Birliğinin (DGB) federal merkezindeki iş uzmanı Johannes Jakob, kendi sınırlarını çok zorladığını, fakat birçok iyi nokta içerdiğini söyleyebiliyor. Yayın Sektörü Sendikalarının (IG-Medien) son başkanı Detlef Henschke ise, demokrasinin tehlikeye atıldığına dikkat çekerek, toplumu ilgilendiren işsizlik sorununun meclis yerine bilirkişilere havale edilmesinin bunun bir başlangıcı olduğuna işaret ediyor. Kapitalistlerin sorunlarının yüklerini işçilere yüklemelerini eleştiren Henschke, burada çalışma zorunluluğunun modernleştirilmiş bir versiyonu ile karşı karşıya olunduğunu söylüor. Raporda öngörülen reformlar henüz yasalaşmadı. Schröder, önümüzdeki aylarda yapılacak seçimleri olumsuz etkilememesi için, paketin detaylarıyla ilgili tartışmaların önünü kesmeye çalışıyor. Şimdi Alman işçi sınıfının önünde, ağır bedeller ödeyerek elde ettikleri kazanımlara yönelik saldırıyı örgütlü mücadeleyle püskürtmek görev ve sorumluluğu duruyor. |
|||||