İşimize ve geleceğimize sahip çıkalım!
Sermayenin topyekûn saldırısına karşı Köy Hizmetleri ve Karayolları işletmelerinde çalışan, sayıları 63 bini bulan karayolu işçilerinin işine son verilmesi dayatmasını İMF çok önceden gündeme getirmişti. İMFnin bütün direktiflerini yerine getirmeyi kendisine görev edinen sermaye hükümeti, karayolu işçilerini işsiz bırakma programını da gündemine almıştı. Karayolları işçilerine yönelik bu operasyon 2003 yılının ortasına kadar tamamlanacaktı. Gündeme gelen erken seçim, onbinlerce yol işçisini ve yüzbinlerce kişiden oluşan ailelerini etkileyecek ve tepkisine neden olacak böylesi bir tasfiye hareketini yapmaktan sermaye hükümetini alıkoydu. Gösterilen bu hassasiyet hükümeti oluşturan üç sermaye partisinin sandığa gömülmesini engelleyemedi. Mağdur edilen işçi ve emekçiler, mağdur edildiğine inandıkları AKPye %36 oranında oy verd. AKPnin ne yapacağı seçim öncesinde belli olmaya başladı. Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi Amerikaya uçtu. Zira Amerikanın desteğini almadan hükümet olunamayacağını çok iyi biliyorlardı. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde Amerikanın Irak müdahalesine destek verecekleri, işçi ve emekçilerin ekmeğine kan doğramak anlamına gelen İMF programını sürdürecekleri sözünü verdiler. Hedefleri ilk aşamada İMFye sözü verilen karayolu işçilerinin işine son vermektir. Zira karayolu işletmeleri için bütçeden ayrılan pay %8,5tir. Bu sermayenin iştahını fazlasıyla kabartıyor. Yol yapım tekelleri bu paya el koymayı, sendikalı haklardan yoksun, karın tokluğuna çalıştıracağı taşeron işçileriyle işçilik maliyetini iyice düşürerek kârılarını katlamayı hedefliyor. Saldırının başarısı için seferber olan bir diğer kesim ise sendika ağalarıdır. Bayram Meral kapağı meclise attı. Ardında bıraktığı ağaların da karayolu işçilerinin işsiz kalmasından toplu iğnenin ucu kadar rahatsız olması düşünülemez. Üreten, alınteri döken, ama emeğinin karşılığını alamayan işçi sınıfını bir parçasıyız. Yolları biz yaparız. Üretilen mallar dağıtım ve satış merkezlerine ulaşsın, bir avuç parababası servetine servet katsın diye... Ne zaman emeğimizin karşılığını almak için ayağa kalksak tehditlerle karşılaşırız. Çoğu zaman da bu tehditleri işe yarar. Sessiz kaldıkça işimizin, ekmeğimizin, geleceğimizin elimizden alınmayacağını sanırız. Bu nedenle işveren daha da pervasızlaşır. Kendimize, sınıf kardeşlerimize duyduğumuz güvensizliği, birlik ve mücadele duygusundan yoksunluğumuzu gördükçe işveren ellerini ovuşturur. Bu durum hep böyle devam etsin ister. İşveren gücünü örgütlülüğünden, birliğinden alır. Bir de bizim örgütsüzlüğümüzden, birlik içinde hareket edemememizden... Patronlar sınıfı birlik olduğumuz gün kendileri için ölüm çanlarının çalmaya başlayacağını çok iyi biliyor. Mücadele birliğimizi, dayanışmamızı engellemek için her yolu denerler. Sahte ayrımlarla birliğimizi bombalar. Laik-şeriatçı, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, sağcı-solcu yapay ayrımlarıyla birbirimize düşmanca bakmaya yöneltirler. Oysa milyonlarca işçi ve emekçinin ürettiklerine el koyan asalak sermaye sınıfı arasında bu tür ayrımlar yoktur. İşçi ve emekçiler sermayeyi mezara gömmedikçe rahat yüzü görmeyeceklerdir. Mücadele birliğini ve dayanışmayı her alanda gerçekleştirmek saldırıları püskürtmenin de, sermayenin çanına ot tıkamanın da biricik yoludur. Mücadele birliğimizi ve örgütlülüğümüzü sağlam tutarsak hiçbir güç sırtımızı yere getiremeyecektir. Kurbanlık koyun gibi işsiz kalma sırasını beklemek yol işçilerinin işi olamaz! Sermayenin bize yönelik politik saldırısı son derece örgütlü bir saldırıdır. İşsizliğe, açlığa karşı mücadele etme kararlılığını ortaya koyduğumuz, bu doğrultuda örgütlendiğimiz oranda saldırıları püskürtebiliriz. Saldırılara karşı mücadele birliğimizin, kararlılığımızın ifadesi olacak yol işçileri mücadele platformlarını oluşturma görevi önümüzde duruyor! Örgütlü bir güç olmayı başarabildiğimiz oranda kazanma şansımız artar. Kaderine razı olma yenilgiyi, işsizliği ve açlığı, sonuna kadar direnme çizgisi ise zaferi getirecektir. Bütün güç ve olanaklarımızı saldırıları püskürtmek için seferber edelim! Saldırıları boşa çıkarmak için görev başına! Karayolu İşçileri Bülteni Özel Sayısı
Tekstil sektöründe grev kararı alındı Tekstil işkoluda bir süre önce TİSK ile Türk-İşe bağlı TEKSİF ve DİSKe bağlı DİSK Tekstil arasında süren toplusözleşme görüşmelerinin tıkanması üzerine 170 işyerinde grev kararı alınmıştı. TEKSİF ve DİSK Tekstile bağlı bu işyerlerinde 36 bin işçi 23 Aralıktan itibaren kademeli olarak üç grup halinde greve çıkacak. 23 Aralıkta greve çıkacak ilk grup, sektördeki belirleyici işletmelerden oluşuyor. Bu grupta Altınyıldız, Edip İplik, Bahariye Mensucat, Kartaltepe Mensucat, Vakko, Akfil, Akın Tekstil, Aksu İnsa, Yünsa gibi işletmeler var. Greve çıkma kararı bu ayların özellikle dokumada üretimin en yoğun olduğu aylara denk düşüyor olması nedeniyle de önemli. Toplusözleşmelerin tıkanmasına yolaçan nedenlere bakılacak olursa, aslında işçi sendikalarının talepleri sözleşme görüşmelerini tıkayacak nitelikte değil. İşveren sendikasının dayattığı maddeler ise tamamen hak gasplarına dönük. Örneğin, işçi sendikalarının yüzde 25 zam artışının korunması talebi var. İşverenlerin önerisi ise %3lük zam ve enflasyon farkı. İşverenin işçiler için kabul edilmez asıl önerisi ise sosyal hakların tümünün (ikramiye, kömür yardımı vb.) kaldırılıp farkının maaşlara yansıtılması şeklinde. Diğer bir nokta ise, 18 maddelik esnek üretim paketinin işçilere dayatılıyor olması. Buna göre fazla mesai ve fazla mesai ücretleri kaldırılacak. Bunun yerine üretim yoğunlaştığı sürece işçi uzun süre çalıştırılabilecek, üretim düştüğü oranda da işçiler &uum;cretsiz izne çıkarılabilecek. Bunlar dayatılmaya çalışılan esnek üretim maddelerinden bazıları. Birinci gruptan sonra 16 Ocakta ikinci grup, 31 Ocakta ise üçüncü grup greve çıkacak. Kuşkusuz burada asıl belirleyici olacak olan TEKSİFdir. Zira greve çıkacak işçilerin %90ı bu sendikaya bağlı. SY Kızıl Bayrak/Rumeli Yakası |
|||||