Belki herkes için sıradan bir sabahtı... İşçiler servislerine yetişmek için acele ediyorlar, emekçiler işlerine, öğrenciler okullarına... Ama o sabahı farklı karşılayan iki ayrı insan vardı. Biri sabaha kadar işkene görmüş bir devrimci. Gördüğü ağır işkencelerden sonra yarı baygın bir şekilde hücresine atılmıştı. Başını yastığa koydu ve sabahı dirençle karşılamanın onuruyla ve daha sonra başlayacak olan işkenceye hazırlıklı olmak için gözlerini kapadı ve uyudu... Ötekiyse gözlerinde kinle etrafına bakınarak evinin yolunu tuttu. Eve geldiğinde, doğruca banyoya gitti ve ellerini yıkamaya başladı. Ellerine baktığında her yer kan içindeydi. Elini yıkıyor yıkıyor, ama kan izleri temizlenmiyordu. Delicesine aynaya bakıyor, aynada işkencedeki o yüz karşısına çıkıyordu. Hırsla çıkıp kahvaltı masasına oturdu. Ekmeği böldü, ekmeğinden kan damladı. Çayında da kan vardı. Her yer kan... Eşi gelince günaydın dedi. Oysa aynı ağız dün gece Konuş! Yoksa seni öldürürüm! diyordu. Çocuğuna baktı, başını okşadı. Oysa aynı eller dün gece bedenlere elektirik vermişti. Ayağı kalktı, etrafına baktı. Evin her yerinde işkence ettiklerinin yüzü, işkencede ölenlerin yüzü. Korkuyla gözlerini kapattı ve bağırmaya başladı Ben bir şey yapmadım. Yüzler cevap verdi Sen ve senin gibiler işkencecisiniz, insanlık suçu işliyorsunuz. Ve bunun cezasını da çekeceksiniz!. Sizler bu devleti yıkmak istiyorsunuz. Evet doğru. Bu düzeni değiştirip insanların eşit olduğu, sömürülmediği bir düzen istiyoruz. Ama sizler yalnızsınız, bir avuç insansınız. Bizler sizlerden çokuz ve daha güçlüyüz! Yanılıyorsun! Bizler milyonlarcayız. Milyonlarca işçi ve emekçinin sesiyiz. Gün gelecek hepimiz bir olup sizleri yeneceğiz! Korkuyla uzaklaşmak için kapıya yöneldi. Birden kapı büyük bir gürültüyle açıldı. İçeri bir sürü insan girdi. Korkuyla sordu Sizler de kimsiniz? Biz milyonlarca işçi ve emekçiyiz. Sizler, bizleri öncülerimizden ayırmaya çalışsanız da, onları katletseniz de biz onlara sahip çıkıyoruz. Bizler biliyoruz ki, kurtuluşumuz hep beraber ve o yüzden sen ve senin gibilere verilecek tek cevabımız var Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz! Adam milyonların içinde kayboldu. İşçiler devrimcilerle birleşip o güzel günlerin adını haykırdı; Yaşasın devrim ve sosyalizm! Bir okur/İzmir
Örgütlenelim, mücadele edelim! Merhaba, Ben bir dokuma işçisiyim. Yaklaşık olarak üç yıldır aynı fabrikada çalışıyorum. Şartlar çok ağır, ücretlerimiz düşük. Buna bir de işçileri sindirme politikaları eklendiği zaman şartlar hiç çekilmiyor. Biliyorum ki ülkemizdeki tüm işçi-emekçiler aynı ezikliği yaşıyorlar. Bizleri sahte iş güvencesi yasası ile aldatıyorlar. Oysa daha yasa yürürlüğe girmeden saldırılar olanca azgınlığı ile başladı. Bir seçim sürecini daha bitirdik. Yine bir İMF güdümlü parti ile sözde onun muhalefeti bizleri türlü yalanlarla avutup açlığa ve sefalete daha çok iteklemek için başa geldiler. Şundan son derece eminiz ki, vaadettikleri gibi işsizliğe çare aramak yerine emperyalist güçlerle birlikte emekçi halkları sömürmeye ve sindirmeye devam edecekler. Ve geçmiş dönemlerde yaşadığımız olayların benzerlerini ya da daha da beterlerini yaşayacağız. Oysa üreten ve çarkı döndürenler bizleriz. Örgütlülüğümüzü çoğaltmalıyız. Düzenin uzlaşmacı satılmış sendika ağalarına uymaya mecbur değiliz. Aslında bizler öncü işçiler olarak düzenin sahtekarlıklarını ortaya çıkarabiliriz. İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! Bossa'dan bir işçi/Adana
Kapitalizm her zaman savaş üretir 11 Eylül saldırısının ardından emperyalizmin dünya halklarına açtığı savaş yoksul insanların katledilmesi ve yoksul ülkelerin sömürgeleştirilmesinden başka bir şey değildir. Hedef olarak gösterilen islami terör ise sadece bir kılıfıdır. Son on yıla baktığımızda, Asyada, Rusyada, Latin Amerikada, Türkiyede yaşanan kriz tüm kapitalist devletleri etkisi altına almıştır. Kapitalizm dünya ölçüsünde ekonomik bir darboğaza girmiştir ve bundan bir türlü kurtulamamaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, terörizm yaftası altında genel bir mutabakat sağlansa da, çok geçmeden bu süreç bir it dalaşına dönüşecektir. Yeni bir pazar kavgası ve rekabet bu maskelerin düşmesini sağlayacaktır. Geçmişte Sovyetler Birliğine karşı kullanılan ve beslenen islami terör, bugün emperyalizm için hem ayak bağı hem de yeni pazarların kazanılması için bulunmaz bir fırsattır. Emperyalistler bu fırsatı Afganistana girerek ve daha birçok bölgeye gireceğini beyan ederek göstermiştir. Artık gerçekten de geriye dönüş yoktur!, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, medeniyetler çatışması vb. söylemler bu son hamlenin hedeflerini ve kapsamını anlatmaktadır. Emperyalist dünyanın lideri ABD, ekonomisindeki daralmanın bir sonucu olarak, dünya ölçüsünde tam egemenliğini tesis etmek istemekte, bu da onu daha da saldırganlaştırmaktadır. Emperyalist ülkeler arasındaki çelişkiler giderek derinleşmektedir. Emperyalistler arası it dalaşı kapitalist sistem varoldukça sürecek, savaşlara yolaçacaktır. Koşullar belli, açmazlar belli; emekçiler için önemli olan nereye, nasıl ve hangi güçlerle yüklenileceğidir. SY Kızıl Bayrak okuru bir işçi/İzmir
Yürüdük yine Aşıp geldik Bir okur/İzmir |
|||||