İmam hatip gerilimi uzlaşmayla sonuçlandı
Sermaye düğüne hazırlanıyor,
biz düğünü dağıtmaya!
AKP Hükümetinin YÖK Yasa Tasarısının seçme ve yerleştirme ile ilgili bölümünü apar topar Meclise göndermesiyle laiklik ekseninde yürütülen tartışmalar bir kez daha alevlendi. Meclise gönderilen tasarı, mevcut katsayı uygulamasını değiştirerek düz liselerden ve meslek liselerinden mezun olanların durumlarını sözde eşitliyordu.
Ortada bir eşitlik olmadığı, olamayacağı zaten biliniyor. Fakat buna rağmen tasarı, gerek imam hatiplerin önünü açacağı, gerekse de YÖKün elinde bulunan seçme ve yerleştirme yetkilerini hükümetin eline almasını sağlayacağı için oldukça önemli bir gelişme olarak gündemin ilk sırasına çıktı. Bir günde Bakanlar Kurulunda imzaya açılıp meclise gönderilen tasarının içeriği bir yana bırakılarak bilindik YÖK gerilimi tırmandırıldı.
İlk açıklamalar rektörlerin resmi sözcüsü konumunda olan Ayhan Alkıştan geldi ve tahmin edileceği gibi, tasarı kabul edilemez olarak değerlendirildi. Diyalog görüşmelerinde yakalanan uzlaşma havasının bozulacağı tehdidini savuran Alkış, böylece en temel kozunu kullandı ve gerçekten de hafta sonu yapılacak olan toplantı iptal edildi. Bunun ardından bu cephenin diğer ağır topları devreye girdiler. TÜSİADın açıklaması uzlaşma yolunun kapatılmaması gereğinin vurgulanması ile bitiyordu. CHP ve benzeri çevreler ise buna bile gerek duymadan tasarıya karşı saldırıya geçtiler. En son TSKnın açıklamalarının ardından, Çarşamba günü Başbakan tasarının ertelendiğini duyurdu. Ancak buna rağmen bu yazı yayına hazırlandığı saatlerde Milli Eğitim Komisyonu bu gündemle toplanmış durumdaydı.
Herşeye rağmen tasarının akıbetinin belirlenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Şimdilik ertelenmiş olan tasarı YÖK Yasasında sürdürülen uzlaşma sürecinin bir parçası haline getirilecek ve buradaki tartışmalarda kimin ağır basacağına bağlı olarak yapılan pazarlıklar sonucu asıl biçimini kazanacaktır. Bizim için sorun bu tasarı değil, ÖSS eşitsizliğinin derhal son bulmasıdır ki, ne hükümetin, ne de diğer cephenin böyle bir gündemi bulunmuyor.
Dimyata pirince gitmek mi,
evdeki bulguru korumak mı?
Aslında AKPnin amaçladığı zaten başaramayacağı bir şeyi, imam hatipler lehine bir değişikliği böyle hızla geçirmek değildi. Ama bunun bir önemi yok, çünkü karşıtlarının amacı da geçmeyeceğini bildikleri bu yasayı engellemek değil. AKPnin kendisi için hayati olduğu söylenilen imam hatiplerin önünü açmak niyetinde olmadığını en azından bugün için-, söylemek gerekiyor. Siyaset yapmada bir hayli ustalaşan AKP, Dimyattaki pirinçten şimdilik uzak durmakla beraber, evdeki bulguru gözü gibi korumaktır. YÖK Yasa Tasarısında karşı cepheyle yapılan pazarlıklarda iki tarafın da ortaklaştığı maddelere (üniversitenin ticarileştirilmesi) ek olarak bazı avantajları elde etmek üzerine yoğunlaşan AKP, ÖSS Taslağını da bu nedenle gündemleştirmiştir. AKPnin buna benzr ani ve fevri çıkışları kendisine koz sağlamayı başarması ile sonuçlandığı için geri çekeceği önceden belli olan böylesi politik girişimlerde bulunmaktadır. Girişimleri ile hem meclis çoğunluğunun, hükümet etme yetkisinin kendisinde olduğunu hatırlatmakta, hem de zayıf noktaları tespit etmeye çalışmaktadır. Bugün için de çıkışı böyle değerlendirilmelidir.
Ancak bunun yanı sıra asker göndermenin karar altına alındığı bugünlerde yapılan çıkışın başka anlamları da bulunuyor. İlki bu kararla yıpranan AKPnin tam da kongre öncesinde en azından tabanının desteğini kazanma ihtiyacı, içerisindeki geleneksel kesimin çıkarabileceği çatlak seslerin önünü kesme adımıdır. İkincisi ise asker gönderme kararını birlikte aldığı ordu ile arasında oluşan ılımlı havadan yararlanma çabasıdır.
Asker gönderme kararını almış, fiilen savaş hükümetine dönüşmüş bir partiyi yıpratmayı ordu da istemeyecektir. Nitekim TSKnın basın brifingi 12 Ekim olarak planlandığı halde, AKP kongresi ile çakışmaması için 13 Ekime ertelenmiştir. Yine iktidarın gerçek sahipleri TÜSİAD üzerinden yaptıkları açıklamada, gereğinden fazla sert olmamaya özen göstermişlerdir. Sonuç itibariyle AKP de nerede duracağını bilmiş, oyun sahnenin dışına taşmaya başladığı yerde perdeleri kapatmıştır.
Meslek liselerine bakış ve imam hatip sorunu
Peki AKPnin gerçekten imam hatip diye bir sorunu yok mudur? Elbette vardır. Tabanının basıncı da bu sorunu sürekli gündemde tutmaktadır. Geçen yıl 19 bin olan imam hatiplere kayıt sayısı AKPnin hükümet olmasının ardından bu yıl 35 bine çıkmıştır. Sadece bu muazzam yükseliş bile AKPyi bu konuyu sıcak tutmak zorunda bırakmaktadır. Bununla beraber meslek ve teknik liselerin durumunda bir değişiklik meydana gelmemiştir. Durum kongre öncesi özel bir görüntü yaratmayı gerektirecek niteliktedir. Uzun vadede ise hem oy tabanını korumak, hem de bu okullardan devşirdiği kadroları etkinleştirmek için bu sorunu çözmek zorunda olan AKP, bunun için daha temkinli ve titiz davranmayı yeğlemektedir.
Bu tasarının meslek liselerine eşitlik getirmediğini söyledik. Gerçekten de ÖSS gibi tümüyle eşitsiz bir sistemin varlığı koşullarında, üstelik gelir seviyesinin başarının temel kriteri olduğu koşullarda, meslek liselerinde okuyan emekçi çocukları için bir rekabet söz konusu olabilir mi? Kaldı ki, AKPnin hükümet programında da meslek liseleri ile ilgili hesapları hiç de bunları düz liselere yaklaştırmak yönünde değildir. Aksine düz liselerin önemli bir bölümünü elbette emekçi semtlerinde bulunanlar- meslek lisesi haline getirmek planlanmıştır. Hatırlanacağı gibi; hükümet programında liselerin yarısının meslek lisesi haline getirileceği söyleniyordu.
Bu tutum, burjuvazinin eğitim sorunundaki ikili tutumunun pratik uygulamasıdır. Elit bir kesime yönetici olma yolunda verilecek olan kaliteli eğitim ve geri kalanları kalifiye ve ucuz işgücü olarak yetiştiren eğitim arasındaki uçurumun büyütülmesi, AKPnin planlanmış işlerinden biridir.
Eşit ve laik eğitim gerçek anlamını ancak
komünistlerin programında buluyor
Bir kez daha söyleyelim; biz emekçi çocukları ne AKPden, ne de sermaye düzeninin herhangi bir kurumundan insaf beklememeli, iç hesaplaşmalardan medet ummamalıyız. Bizim durumumuzun düzelmesi doğrudan vereceğimiz mücadele ile gerçekleşecektir. Bunu farklı vesilelerle söylemiştik, gelecekte de söylemeyi sürdüreceğiz.
Ancak ateşli tartışmaların konusu haline getirilen laiklik hususunda birkaç şey söylemeden geçemeyeceğiz. AKP, üzerine onca tartışılmasına rağmen, en az ordu kadar laiktir, ya da aslında ordu en az AKP kadar laiklikten uzaktır. Tüm kurumlarıyla Türkiyedeki sermaye iktidarının laikliği bir görüntüden ibarettir. Resmi dini, hatta resmi mezhebi olan bir devletin laik olmasından söz edilebilir mi? Camilerde maaşlı, resmi imamlar çalıştıran, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı tutan bir devlet laik olabilir mi?
Eğitim alanında hala ayetlerin referans kabul edildiği biyoloji, tarih kitaplarını onaylayan ve okutan bir devlet laik değildir. Unutmayalım; aynı devletin okullarında hala zorunlu din dersi vardır. Bu derslerde resmi dinin, resmi mezhebin gerekleri öğrencilere Ortaçağdan kalma yöntemlerle ezberletilir. Gerilimlerin resmi görüntüsünü oluşturan imam hatipler, M. Kemal döneminde kararlaştırılmış, İsmet İnönü döneminde açılmışlardır. İsmet İnönü, bizzat bunların açılışlarına katılmıştır. Aynı imam hatip liselerinin sayısı, faşist 12 Eylül askeri darbesinin ardından ve bizzat Amerikancı generaller sayesinde, tam 8 katına çıkmıştır. O dönemin sure ve ayet okumayı çok seven kanlı cuntacıları, en başta da cunta şefi general Kenan Evren, bunların palazlanması için ellerinden geleni yapmışlardır. Şimdi aynı apoletleri takan generallerin laik olduklarına, dahası zrre kadar samimiyet taşıdıklarına kim inanır?
Bu kanla parlatılmış apoletlerin sahipleri, şimdilerde bu okulların sayısının makul bir düzeye indirilmesinden bahsediyorlar. Daha vahim olanı ise Eğitim-Sen de TÜSİAD ve ordunun ardından aynı yönde bir açıklama yapabiliyor.
Hayır, çözüm bu değildir. Dini eğitim veren tüm okullar derhal kapatılmalıdır, okullardaki tüm Ortaçağ kalıntısı dersler ve ders müfredatları değiştirilmelidir. Gerçekten laik bir eğitim ancak böyle mümkün olabilir. Komünistlerin programı bu konuda son derece net bir çizgiye sahiptir:
Proletaryanın devrimci iktidarı altında eğitim, emekçileri özgürleştirmeye, sosyalizmin inşasına etkin biçimde yöneltmeye ve sınıfların ortadan kaldırılmasına hizmet eder. Materyalist dünya görüşüne, komünizmin ilke ve değerlerine dayalı, bilimsel, demokratik ve laik bir eğitim politikası izlenir. (TKİP Programı)
Emekçilerin ve tüm ezilen sınıfların gençliğinin kurtuluşu bu programın hedefleri doğrultusunda mücadele etmekten geçmektedir. Bizim çıkarlarımızı, ihtiyaçlarımızı karşılayan tek eğitim programı bu olabilir.
Sermaye düğüne hazırlanıyor, biz de davetliyiz!
ÖSS tasarısı vesilesiyle bir kez daha ortaya çıkan uzlaşma havası, sermayenin artık adım adım düğün hazırlıkları yapmasına yol açmıştır. Yıllardan beri özlemini duyduğu şirket üniversitelere kavuşma isteği, ellerini ovuşturarak iki tarafı yaklaştırma çabalarına neden olmaktadır. TÜSİADın son derece yumuşak açıklamalarının kaynağı bu heveslerdir.
Ancak YÖK ve AKPnin sermaye huzurundaki düğününe biz de katılacağız. Öğrenci gençlik kendi taleplerini savunmak üzere davetsiz misafir olarak düğüne katılacaktır, dahası bu düğünü dağıtacaktır. 25 Ekimde Ankarada cüppeleriyle yürüme kararı alan rektörlerin yürüyüşü oluşan ılımlı atmosferle bir nişan havasında geçebilir. Ancak unutulmasın, biz de o gün sokaklarda olacağız.
Sermaye bu düşman kardeşleri birbirlerine ısıtarak evlendirmek ve çeyiz olarak üniversiteleri kendi kasasına kilitlemek hevesindedir.
Hevesleri kursaklarında kalacak; çünkü üniversiteler bizimdir, bizimle özgürleşecektir!
Çanakkalede gençlik eylemi...
Katil ABD Ortadoğudan defol!
ÇOMÜ devrimci-demokrat öğrencileri olarak tezkerenin meclisten geçmesi üzerine bir eylem kararı aldık. 8 Ekim günü eylemin ön çalışması olarak Fen-Edebiyat ve Eğitim fakültelerinin kantinlerinde alkışlı protestolar yapıldı. Protestolarda ABD askeri olmayacağız! ve Savaşa değil eğitime bütçe! sloganları atıldı. 9 Ekim günü Irakta işgale hayır! yazılı kokartlar dağıtıldı.10 Ekim günü eyleme çağrı amaçlı ve taleplerimizin yazılı olduğu bildiriler Ziraat, Eğitim ve Fen-Edebiyat fakültelerinde dağıtıldı.
13 Ekim günü Eğitim Fakültesinin önünde yaklaşık 75 kişinin katılımıyla bir eylem gerçekleştirildi. Eylem alkışlar ve Susma, işgale ortak olma! pankartının açılmasıyla başladı. Ardından savaş karşıtı bir skeçle devam etti. Daha sonra bir arkadaşımız basın açıklamasını okudu. Açıklamadan sonra sloganlarla Eğitim Fakültesinin diğer kantinine giderek eyleme son verdik.
Eylem yılın ilk eylemi olması nedeniyle anlamlıydı. Katılımın az olmasına rağmen kitlenin coşkusu anlamlıydı. Eylemde sık sık ABD askeri olmayacağız!, Yaşasın halkların kardeşliği!, Emperyalistler, işbirliçiler 6. Filoyu unutmayın!, Katil ABD Ortadoğudan defol! ve işgal karşıtı sloganlar atıldı.
Eyleme Ekim Gençliği, DPG, ÖG, Koordinasyon, YDG, DÖB, DGH, ve TKPli öğrenciler katıldı. Emek Gençliği ise, bir siyasetin okulda işgal konulu bildiri dağıtmasını gerekçe gösterek, eylemden 3 gün önce çekildiklerini bildirdiler.
***
Ekim Gençliğinden afiş: 13 Ekim günü ÇOMÜ Fen-Edebiyat Fakültesine Irakta işgalci okulda müşteri olmayacağız! şiarlı afişler yapıldı.
ÇOMÜ-DERden etkinlik: ÇOMÜ-DERin düzenlediği tanışma etkinliği 12 Ekim günü Belediye sosyal tesislerinde yapıldı. Etkinliklik kurucu üyelerin derneğin kurulma amacını anlatmalarıyla başladı. Daha sonra müzik grubu sahne aldı. Halk oyunları ve Koma Diclenin gösterilerinin ardından etkinlik sona erdi.
Çanakkalede basın açıklaması: 8 Ekim günü Eğitim-Sen, İHD ve çeşitli sendikaların katılımıyla bir basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasına yaklaşık 30 kişi katıldı. Açıklamada meclisten geçen tezkerenin teşhiri yapıldı ve alkışlarla basın açıklaması son buldu.
TÜÖP çalışmalarına başladı
Trakya Üniversitesi Öğrenci Platformu yeni öğretim yılı çalışmalarına başladı. TÜÖP, YÖK ve emperyalist savaş karşıtı öğrencileri biraraya getirerek, onları akademik mücadeleden siyasal mücadeleye kazandırmayı hedefliyor.
Okulların açıldığı hafta her iki kampüse de Emperyalist savaşa ve YÖKe karşı TÜÖPde birleşelim! ve Iraktaki emperyalist savaşa üniversitedeki sermaye işgaline hayır! şiarını taşıyan afişlerini asarak başladığımız çalışmamız ilerleyen günlerde savaşı ve YÖKü konu alan kuşlamalarla devam etti.
Bunun yanı sıra ağırlıklı olarak yine YÖK ve emperyalist savaş ile işgal karşıtı bir bülten çıkarttık. YEK-YÖK tartışmaları ile konuya bakışımız, paralı eğitim ve Iraka asker gönderme konularının yeraldığı bülteni iki kampüse dağıttık.
Beytepede kampanya çalışması
Hacettepe Üniversitesinde derslerin başladığı 6 Ekimden beri genç komünistlerin çalışmaları devam ediyor. İlk günlerde Hazırlık binasında kampanya standımızı açarak buradaki yeni öğrencilerden söz almaya başladık. Ancak seviye sınavı ve ders programlarının netleşmemesi nedeniyle henüz öğrencilerin tümünü bulamadığımız için, ikinci günün ardından standımızı Kütüphane önüne ve Yıldız Amfiye taşıdık. Burada sürdürdüğümüz çalışmalarımız sırasında olumlu tepkilerle karşılaştık.
Tezkerenin meclise geldiği gün sınıfları dolaşarak öğrencileri Kızılaya çağırdık. Bu çalışma esnasında da olumlu tepkiler aldık. İlk hafta boyunca tüm çabalarımıza rağmen hedeflediğimiz söz sayısına ulaşamamış olsak da bu açığı ikinci hafta kapatmayı umuyoruz. Hazırlıkta yapacağımız açılış etkinliği amacımıza ulaşmak için bir olanak olacak.
|