Bolivyada büyük halk hareketi...
Emekçiler saldırılara ve
köleleştirmeye boyun eğmiyorlar!
Amerika kıtasının en yoksul ülkesi Bolivyada işçi, emekçi ve yoksul kızılderili köylülerin başlatmış oldukları direniş hızla yaygınlaşarak devam ediyor. Eylül ayı ortalarında patlak veren hareket gelinen aşamada &uu.l;lkenin tamamını kapsamış ve toplumun ezici çoğunluğunu harekete geçirmiş durumda. Başta Kızılderili köylüler ve maden işçileri olmak üzere tüm emekçi sınıf ve tabakalar direnişte yer alıyorlar. Toplu bir isyan atmosferinin egemen olmaya başladığı, barikatların örüldüğü ülkenin belli başlı kentlerinde ordu birlikleri devreye girerek onlarca emekçiyi katlettiler. İktidarın katliam yapmakla ayaklanan k tleler üzerinde caydırıcı bir etki yaratacağına ilişkin hesapları ters tepti, direnişin daha da kitleselleşmesine ve radikalleşmesine yol açtı.
Bolivya halkının ayaklanmasına neden olan sadece ABDye satışı öngörülen doğal gaz değil, hükümetin evvelki gün askıya aldığını ilan ettiği bir projedir. Bu proje ile ABD emperyalizmi Bolivya.46;nin zengin doğal gaz kaynaklarına sembolik bir değer karşılığında el koymayı hesaplamaktadır. Böylece, Şili üzerinden ABDye transferi planlanan doğal gaz ihracı, hem ABD için ucuz bir enerji kaynağı anlamına gelmekte, hem de saptanan sembolik değeri sayesinde Bolivya oligarşisi için bir ek vurgun alanı teşkil etmektedir.
Bu yoksul ülkenin başlıca doğal zenginliği olan doğal gazın ABD emperyalizmine peşkeş çekilmeye kalkışılması barut fıçısının fitilini ateşleyen bir işlev gördü. Çünkü, uluslararası sermaye .urumlarının sadık bir kuklası olmaktan başka bir vasfı olmayan iktidar, liberal iktisadi reçeteler uygulaya uygulaya emekçi sınıf ve katmanların yaşam koşullarını tahammülü zor bir noktaya getirmiş durumda. Doğal gazın ABD emperyalizmine hibe edilircesine satılması, bu köklü birikimin ulusal onuru sahiplenme refleksi ile çakışarak aniden alevlenip patlamasına yol açtı. ABD emperyalizmin uşağı faşist ordunun kurşunlarına gözünü kırp.adan göğüs geren ve şehit düşen maden işçilerinin, kızılderili yoksul köylülerin istemlerinin başında sadece ulusal zenginliklerin korunması yer almamakta, aynı zamanda sınırlı olan bu zenginliklerin adil dağlı.ı da talep edilmektedir.
Dolayısıyla, haftalardır düzenli bir gelişme ve yayılma seyri izleyerek adeta bir ayaklanma biçimi kazanmış olan Bolivya emekçilerinin direnişi, sadece doğal gaz satışına karşı bir tepki değil, liberal yıkım politikasına ka.şı açılmış bir savaş anlamına gelmektedir. Bir başka ifade ile, Bolivya emekçileri kendilerine özgü üsluplarıyla, İMFnin, Dünya Bankasının, Dünya Ticaret Örgütünün reçetelerine, kısacası emperyalist talana karşı savaşım veriyorlar. Taşra kentlerinden akın akın başkent La Paza akan öfke dolu kitleler, göstermelik seçimler sonucunda devlet başkanlığına seçilen Gonzalo Sanchez de Lozadanın i.tifası ile köklü politik ve iktisadi değişimler talep ediyorlar. ABDnin yetiştirdiği milyarder işveren Gonzalo Sanchez de Lozada ise, ülkeyi baştan başa bir isyan alanına dönüştüren direnişin gerisinde yaancı güçlerin hizmetindeki teröristlerin bulunduğunu ve anayasal düzeni savunmak için sonuna kadar direnmeye kararlı olduğunu açıklıyor.
Ancak, Washingtonun piyonu Gonzalo Sanchez de Lozadayı ABD elçiliği ile askeri hiyerarşinin üst kademeleri dışında açıktan destekleyen kimse kalmadı. Ordunun yaptığı katliamı kınayan dört bakan istifa etti..Şiddet politikasını kınamak ve devlet başkanının istifasını talep etmek amacıyla aydınların, sanatçıların, bazı işverenlerin ve papazların başlattıkları açlık grevi ülkenin on kentine yayılmış olarak devam ediyor. Başkent La Paz ve Cochabamba, Potosi, Tarija, Santa Cruz gibi kentlerde kiliseler de benzer eylemlerin başını çekmeye başladılar. Dahası, bazı gözlemciler iktidarın şiddeti sürdürme ve yoğunluğunu arttırmaya kalkışması durumunda ordunun alt ka.emelerinde de çatlakların başlama ihtimalinin yüksek olduğunu belirtiyorlar. Orta sınıfların da bu türden pasifist eylemleri desteklemeleri ve hatta yer yer katılmaları, Bolivyanın yüzyüze kaldığı bunalımın erinliğinin bir başka göstergesi.
Venezuela...
Bitmeyen iktidar mücadelesi
Venezuelada politik kriz, bütün hızı ve boyutlarıyla devam ediyor. ABD güdümündeki burjuva gericiliği üst üste yaşadığı yenilgilere rağmen, Hugo Chavez iktidarını devirmek için yoğun bir faaliyet sürdürüyor. Nisan 2002 yılındaki darbe girişimi fiyaskosuna, Ekim 2002de askeri darbeye çağrı ve girişimin sonuçsuz kalmasına , 2003 yılının Ocak ayındaki isyan nitelikli kitlesel gösterilerin başarısızlığına rağmen Amarikancı gerici burjuva muhalefeti amacında kararlı gözüküyor.
ABD, dünya hegemonyası sürecinde arka bahçesinde engel teşkil eden Chavezi ve izlediği yurtsever-halkçı ekonomik politikalarını, bölgedeki diğer ülkelere örnek teşkil edecek korkusuyla bir an önce tasfiye etmek istiyor. Chavez bölgede izlediği Küba yanlısı tutumuyla da bütün oligarşik kastın şimşeklerini üstüne çekiyor. Peş peşe yenilgilere rağmen Venezueladaki egemen oligarşik kast, hala toplumun burjuva kesimlerinin sempatisine ve medyanın büyük desteğine sahip. Önemli ölçüde geleneksel örgütlü bir güce sahip olan ve pes etmeyen oligarşik kast, Chavezi devirme planlarını artık açıktan propaganda ediyor.
Cahvez ve yönetimi bu süreçte karşı-devrimin etkisini ve gücünü paralize etmek, kendi iktidarının kitlesel desteğini örgütlemek ve kurumlaştırmak için somut adımlar atmaya başladı. Son bir yıllık süreçte iktidarın savunulmasının tek yolunun kitle örgütlenmesi olduğu açıkça görüldü. Halk hareketinin ezici gücü karşısında fiyaskoyla sonuçlanan darbe girişimi bunu açıkça gösterdi. Öyle ki örgütsüz halk kısa süre içinde, çoğu kendiliğinden harekete geçerek, görevden uzaklaştırılıp tutuklanan Chavezi yeniden yönetime getirdi.
Son olarak 23 Ağustosta, başkent Caracasta, Chavez hükümetinin politikasına destek vermek amacıyla 600 bin kişi kitlesel bir gösteri gerçekleştirdi. Bu gösteriden üç gün önce gerici muhalefet güçleri 200 bin kişiyle Chavez karşıtı bir gösteri gerçekleştirmişlerdi. 600 bin kişilik gösteri buna bir yanıttı.
Almanya/Wiesbaden...
Sosyal saldırılara kitlesel protesto!
15 Ekim günü Almanyanın birçok kentinde olduğu gibi Hessen eyaletinde de Sosyal reform paketi büyük tepkilerle protesto edildi. Hessenin başkenti Wiesbadende yaklaşık 15 bin kişilik kitle, emekliliğin kaldırılmasına, sağlıktaki hakların tırpanlamasına, üniversite gençliğinin haklarının gaspedilmesine, memur ve öğretmenlerin yıllık izinlerinin kısıtlanmasına karşı yürüyüşe geçti.
İstasyon önünde toplanan kitlenin büyük kısmı öğretmen, öğrenci ve sendikalı genç işçilerden oluşuyordu. Nispeten coşkulu geçen yürüyüş, Wiesbadende gerçekleşen en kitlesel eylemdi.
Yoksul köylü ve gençlerin sosyal saldırılara karşı çarpıcı dövizler taşıdığı eylemde, ayrıca yüzlerce emekçinin çocuklarıyla Wiesbaden parlamentosuna yürümeleri oldukça anlamlıydı.
18 Ekimde tekrarlanacak olan bu yürüyüş, 1 Kasımda Berlinde yapılacak yürüyüşe çağrıyla son buldu. Bu yeni eyleme BİR-KAR olarak daha aktif ve güçlü katılacağız.
|