İçindekiler:

27 Ocak 2024
Sayı: KB 2024/02

Sınıf hareketi, seçimler ve bahar dönemi
Yerel seçimler ve reformist hayaller
"Yerli/milli" NATO'cular sadakat testini geçti
Kürt halkına karşı bitmeyen savaş ve kırılamayan irade
Sermaye devletinin "tetikçileri koruma" politikası
Kural ve kaide tanımaz keyfilik
Gerici-faşist rejimin suç dosyası kabarıyor!
Sarayın İBB Başkan Adayı açıklandı
"Mertçe" yapılan katliamlar.
Greif işgali izlememiz gereken yolu gösteriyor!
Solun MESS TİS süreciyle imtihanı
Sarp Tekstil'de yaşananlar ve ötesi!
Filistin sorunu ve direnişin sorunları
Irkçı-siyonizme sonsuz destek
Yemen'de zafer emperyalist saldırganların olmayacaktır!
Almanya anti-faşizmi "keşfediyor"!
Almanya eski kodlarına geri mi dönüyor?
"Kemiklerimizi kırabilirler ama direncimizi kıramazlar!"
"Çabamız kadın işçilerin mücadelesini büyütmek"
"Devrimi ve devrimci birikimimizi savunuyoruz"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sarayın İBB Başkan Adayı açıklandı: Deprem suçlusu

E. Bahri

 

AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın saltanata giden yolda geçirdiği en büyük iki travmadan biri Haziran Direniş ise diğeri de İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimlerinde hezimete uğramasıdır.

Erdoğan her iki travmayı da atlatabilmiş görünmüyor. İlgili ilgisiz Gezi direnişine kin kusması, açtırdığı uyduruk davalarla “düşman” bellediklerine uzun hapis cezaları verdirmesinden de travmanın devam ettiği anlaşılıyor. Özellikle Osman Kavala ve TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’a özel bir kin beslediğini saklamıyor. 

İBB’de yaşadığı çifte hezimet ise, kimyasını alt üst etti. Zira kendisi belediye başkanı olduktan sonra emperyalist/siyonist güçler nezdinde “yıldızı parlamış” ve ona “yürü ya kulumuz” demişlerdi. Oradan başlayarak saray rejiminin tepesine tırmanmıştı. İBB’de uğradığı çifte hezimet ise zirveden düşüşün sembolü oldu. Buna karşın emperyalistler ve sermaye sınıfının desteklerinin yanı sıra, hile/hurda ile 28 Mayıs seçimlerini “kazandı”.

Hile/hurda ile seçim kazanmak mafyatik saray rejiminin imajını pek düzeltmedi. Zira ona göre “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.” Şimdi bir kez daha sahaya inerek, İstanbul hezimetinin intikamını almak hesabıyla çevirebileceği işleri tasarlamaya başladı.

Erdoğan 2018 yılında sarayın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olarak atadığı Murat Kurum’u bu defa İBB Başkan Adayı olarak ilan etti. “Düşük profilli” bir aday belirleyerek işe koyulan Erdoğan, daha ilk adımda aday gösterdiği kişinin “sarayın kuklası” olduğunu ilan etmiş oldu.

Despotlar etraflarında “güçlü kişi” görmek istemezler. Nitekim AKP şefi de kukla gibi kullanabileceği Murat Kurum’u aday gösterdi. Aday ilan edilirken sahneye çıkan Erdoğan, seçim propagandasının kendisi tarafından yürütüleceği mesajını verdi. TOKİ’ci aday ise “silik bir figür” olarak etrafında dolaşacaktır. Seçim çalışmasını Eyüpsultan’da namaz sonrası çorba dağıtarak başlatması, Murat Kurum’un profili hakkında fikir veriyor.

Erdoğan’ın böyle birini aday göstermesi, sarayın etrafındaki kadro malzemesinin “vasat altı” olduğuna işaret ediyor. Cumhur ittifakının adayı diye piyasaya sürülen Murt Kurum’un, yapılan anketlerin hemen tümünde aldığı oy desteği %30 civarındadır. AKP’nin “en iyisi”, İstanbullular nezdinde bu kadar ediyor. Elbette AKP şefi bunu da biliyor

Nitekim seçim kampanyasını kendisi yürüteceği için, yanındaki figürün düşük profilli olmasını dert etmiyor. Hatta kendisine tam biat eden birinin olması işine de geliyor: Seçilirse sarayın kuklası olacak, seçilmezse sarayın çöplüğüne atılacak bir figür. Tıpkı önceki seçimde aday gösterilen Binali Yıldırım’ın akıbetinde görüldüğü gibi.

***

Murat Kurum figürünün daha önce atandığı görevler ve yaptığı işler, bir başka açıdan da “tam da rejimin adamı” olduğuna işaret ediyor. AKP şefi Erdoğan Haziran 2018’de ilan ettiği “İmar Affı”, Maraş merkezli depremlerde yüzbinlerce kişinin ölümüne yol açan yıkıma zemin hazırlamıştı. Murat Kurum bu işin başında bulunmuştu. Bu uygulamadan yararlanmak için başvuranların sayısının milyonları bulmasıyla övünen Murat Kurum’un suçları bundan ibaret değil. Adı birçok skandala da karışmış tiplerden biri sarayın İBB başkan adayıdır.

Kurum’un sarayın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı koltuğunda yıllarca oturması rant, yağma, talan, gasp gibi işlerde “usta” olduğu anlamına da geliyor. Saray rejiminin “rezerv alan” ilan ederek halkın malına el koymaya başladığı koşullarda, AKP şefi için Murat Kurum’dan daha uygun bir aday bulunamazdı. Rejim, böyle bir figürü İstanbul’a layık görüyor. Ancak asıl soru, İstanbulluların yağma/talan ustası, deprem suçlusu bu figüre ve onun reisine neyi layık göreceği noktasında düğümleniyor.

 

 

“İncirlik’ten siyonist İsrail’e bomba taşınıyor”

 

Meydanlarda nutuklar attığında İsrail rejimine hücum eden AKP şefi Tayyip Erdoğan, “Filistin halkının dostu” görüntüsü vermeye pek meraklı. Saray rejiminin Hamas’la kurduğu ilişkiler, yıllardan beri yürütülen bu algı operasyonuna bir tür inandırıcılık da katıyor. Oysa dinci-ırkçı saray rejiminin siyonist İsrail rejimiyle kurduğu ilişkiler hikayenin farklı olduğunu gösteriyor.

Hamas’la belli çıkarlara dayalı ilişkiler geliştirmekle Filistin halkının davasına destek vermek farklı şeylerdir. Nitekim saray rejimi hem Hamas’la hem İsrail’le aynı anda ilişkiler geliştirmektedir. Halen Gazze’de soykırım yapan İsrail savaş makinesinin tankları, zırhlı araçları, buldozerleri, savaş uçakları saray rejiminin taşıdığı petrolü yakıt olarak kullanıyor. Ne Erdoğan ne onun etrafındaki din istismarcısı zevat bu ticaretin engellenmesi için kılını kıpırdatıyor. Tersine, bunu ticareti arttırmanın fırsatı olarak görüyorlar. Aralık ayında İsrail’e yapılan ihracatın artması tesadüf değil. 

Bu arada İsrail’e istihbarat sağlamak için Malatya Kürecik’te kurulan Radar üssü de halen aktif. Düzen siyasetinin figürleri arasında o üssün kapatılmasını tartışan kimse yok. Son çıkan haberler ise AKP-MHP rejiminin siyonistlere yaptığı hizmetlerin bunanlarla sınırlı olmadığını gözler önüne seriyor. 

Cumhuriyet’in İngiltere merkezli Declassified UK isimli araştırmacı gazetecilik kuruluşundan aktardığı haberde, İncirlik üssünden İsrail’e bomba taşındığı savunuldu. Haberde ABD’ye ait C-130 askeri nakliye uçağının “İncirlik Hava Üssü’nden Gazze’ye bomba taşınmasına” yardımcı olduğu ifade ediliyor ve uçağın izlediği rotaya dair şu bilgiler veriliyor:

“ABD Hava Kuvvetleri bir C-130 Hercules uçağını Türkiye›deki İncirlik üssünden İngiltere›nin Kıbrıs›ta bulunan ve İsrail›e silah tedarikinde kullanılan RAF Akrotiri üssüne gönderdi… Önceki gün “İsrail’in Gazze’yi bombalamak için kullandığı F-16 savaş uçaklarına bomba depolayan ABD 31. Mühimmat Filosu’na ev sahipliği yapan İtalya’daki Aviano üssündeydi… ABD C-130 askeri nakliye uçağı sadece bir saat sonra Türkiye’deki İncirlik’e geri döndü...”

Verilen bilgiler, Gazze’de soykırım yapan siyonist savaş makinesine sağlanan mühimmatın bir kısmının İncirlik üssü üzerinden İsrail’e taşındığını gösteriyor. Bu ise gerici-faşist rejimin İsrail’e petrol, demir-çelik, çimento gibi mallar taşımakla yetinmediğini, soykırım devam etsin diye İsrail’e bomba taşınması suçuna ortak olduğunu da gözler önüne seriyor. Bu ise din istismarcısı saray rejiminin Filistin konusundaki riyakarlığının iğrençliğini kat kat arttırıyor. Zira bu hem insani hem ahlaki açıdan tam bir çöküşü anlatıyor.