İçindekiler:

27 Ocak 2024
Sayı: KB 2024/02

Sınıf hareketi, seçimler ve bahar dönemi
Yerel seçimler ve reformist hayaller
"Yerli/milli" NATO'cular sadakat testini geçti
Kürt halkına karşı bitmeyen savaş ve kırılamayan irade
Sermaye devletinin "tetikçileri koruma" politikası
Kural ve kaide tanımaz keyfilik
Gerici-faşist rejimin suç dosyası kabarıyor!
Sarayın İBB Başkan Adayı açıklandı
"Mertçe" yapılan katliamlar.
Greif işgali izlememiz gereken yolu gösteriyor!
Solun MESS TİS süreciyle imtihanı
Sarp Tekstil'de yaşananlar ve ötesi!
Filistin sorunu ve direnişin sorunları
Irkçı-siyonizme sonsuz destek
Yemen'de zafer emperyalist saldırganların olmayacaktır!
Almanya anti-faşizmi "keşfediyor"!
Almanya eski kodlarına geri mi dönüyor?
"Kemiklerimizi kırabilirler ama direncimizi kıramazlar!"
"Çabamız kadın işçilerin mücadelesini büyütmek"
"Devrimi ve devrimci birikimimizi savunuyoruz"
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Greif işgali izlememiz gereken yolu gösteriyor…

İşgal, grev, direniş!

 

Sömürünün arttığı, açlık ve sefaletin derinleştiği günler yaşıyoruz. İşimizi kaybetme korkusu içerisinde, yarını nasıl çıkaracağız kaygısı yaşarken gelecek öngörüsü dahi yapamaz hale geldik. Kapitalistler ve iktidar ise bize “sabredin”, “şükredin” nasihatleri veriyor. Biz sabrettikçe, şükrettikçe sefaletimiz derinleşiyor, onların ise servetleri katlanarak artıyor. Bir avuç asalağın servetini her gün büyüttüğü, milyonların ise sefaletinin derinleştiği bu düzene mahkûm değiliz. 10 yıl önce gerçekleşen Greif direnişi geleceğimizi kazanmak, insanca çalışma ve yaşam koşulları elde etmek için izlemememiz gereken yolu gösteriyor.

Greif işgalinden öğrenelim, geleceğimiz için harekete geçelim!

850 işçinin çalıştığı Hadımköy Greif çuval fabrikasında baskı, mobbing, kötü çalışma koşulları ve taşeron sistemine karşı örgütlenen işçiler, karşı karşıya kaldıkları sömürüye “artık yeter” dediler, örgütlendiler. Greif işçilerinin örgütlülüğünü dağıtmak isteyen fabrika yönetimi bir öncü işçiyi işten attı. Örgütlülüklerine dönük saldırıyı kabul etmeyen Greif işçileri “arkadaşım yoksa üretim de yok” diyerek üretimi durdurdular. Direniş fabrika yönetimine geri adım attırdı ve atılan işçiyi geri almak zorunda kaldılar. Öncü Greif işçileri, çalışanların üçte ikisinin taşeron olduğu fabrikada taşeron ve kadrolu ayrımı yapmadan mücadele komitelerini güçlendirdiler, baskı ve sömürü koşullarına karşı daha büyük kavgaya hazırlandılar.

Greif işçileri devrimci işçilerin öncülüğünde üretimden gelen güçlerini kullanmak için eğitim çalışmaları başta olmak üzere bir dizi faaliyet gerçekleştirerek hazırlıklarını tamamladılar. İşçilerin ücret zammı ve taşeron köleliğinin kaldırılması talepleri kabul edilmedi. Sermayenin dayatmalarına, DİSK Tekstil bürokratlarının ihanetine boyun eğmeyen işçiler 10 Şubat 2014’de bir kez daha fiili olarak üretimi durdurdular. Taleplerini elde etmek için fabrikayı işgal edip üretimden gelen güçlerini kullandılar. “İşgal, grev, direniş!” şiarını yükselttiler.

Greif işçilerinin kölece çalışma koşullarına karşı sınıf mücadelesinin yasalarını rehber alarak attıkları adımlar sermaye ve sendika bürokratlarının büyük korkusu oldu. Fabrikanın denetiminin işçilerde olduğu ve 60 gün süren büyük Greif işgali, devrimci önderlik sayesinde ve doğrudan işçi demokrasisi hayata geçirilerek başarıldı. İşgal boyunca bütün kararlar işçilerin ortak kararlarıyla alındı.

Yeni Greifler yaratmak için ileri!

Bugün yaşadığımız sorunların nasıl aşılacağını Greif işgali gösteriyor. Greif işgalinin çağrısı açıktır: Sendikalı ya da sendikasız her fabrikada komiteler kurarak işçi iradesini açığa çıkaralım, sermayenin saldırılarına ve keyfi grev yasaklarına karşı dişe diş fiili-meşru mücadeleye hazırlanalım! Bu bilinç ve kararlılıkla mücadele eden devrimci işçiler olarak tüm işçi kardeşlerimizi örgütlenmeye ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz. Greif işgalinin 10. yılı vesilesiyle 18 Şubat’ta gerçekleştireceğimiz etkinliğe katılmaya, yeni Greifler yaratmak için gücümüze güç katmaya çağırıyoruz.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Söz, yetki, karar işçilere!

İşgal, grev, direniş!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu

 

 

 

Çocuklarını korumayan ülke: Türkiye

 

Bir kanalda çocuk istismarı konuşuluyordu. Konuk eski AKP’li, yeni İYİ partili Dr. Turan Çömez’di. Turan Çömez yetiştirme yurtlarında yaşanan insanın kanını donduran cinsel istismarları anlattı. Tüm bu kan donduran istismarları Aile Bakanı’na da ilettiğini söyledi. Konuyu Tayip Erdoğan da biliyormuş.

Çocuklara yönelik istismarın yeni örneklerinden biri de Denizli’de yaşandı. Denizli Müftüsünün onayı ile yurda gönderilen aşçı çocuklara istismarda bulunuluyor. Ancak bunun da üstü örtülmeye çalışılıyor. AKP-MHP rejimi çocukları korumadığı gibi istismarcıları kurtarmak için zaman yitirmeden harekete geçiyor. 

Tarikat ve cemaatlerde yaşanan cinsel istismarların artmasının bir nedeni de devletlilerin tarikat ve cemaatlere her alanda verdikleri destektir. Özelde tarikat ve Cemaatler, genelde AKP-MHP iktidarı çocuklara yönelik saldırıların bir parçasıdır. Bu nedenle devletliler tarikat, cemaat ya da vakıflarda bir araya geliyor. Cinsel istismar suçlarını örtmeye, perdelemeye çalışıyorlar.

Bu iktidarın diğer alanlarda siyaset adına nasıl istismarcılarla bir araya gelerek çok büyük suçlara imza atıldığını da görüyoruz. Bu kadar pervasızlığın bu kadar duyarsızlığın kendi yasalarını dahi tanımamanın temelinde yatan neden ahlakı ahlaksızlık olan kapitalizmdir. Sisteme, paradan ve iktidarda olmak dışında gözü bir şey görmeyen bir siyasi yapı hakimdir.

***

 Bu ülkede 12 Eylül 1980’den bu yana karanlık bir rejim hüküm sürüyor. Önce ilerici-devrimci yüz binleri içeri doldurdular. İşkenceden geçirip bir kısmını katlettiler. Sonra toplum üzerine bir kabus gibi çökerek insanların içlerini boşaltıp kadavraya çevirdiler. Bu da yetmedi. Bazı istisnalar dışında medyayı ele geçirip felç ettiler. Böylece önemli bir kesimi yoz, çürümüş duyarsız bir toplum yarattılar. Hem duyarsız hem de korkak. Evde ben isyan ettim. Benim dışımdakilerin kılı kıpırdamadı. Geçtik hak arama mücadelesini en insani konuda bile tepki verilemiyorsa sürekli uyuşturuluyorsak, bunun sonu felaket olur. Oluyor da. Bu ülkenin geleceği tesadüflere ve de sahte kurtarıcılara bırakılamaz.

Bunları yazarken tamamen umutsuz değilim. Yıllar yılı bu ortamı ve dönemi yaşadım. 12 Martları 12 Eylülleri, daha sonraki müdahaleleri gördüm. Dersler çıkardık.

Asla yılgınlığa korkuya kapılmadan, toplumun en temiz en duyarlı sınıfı olan işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi yükselterek karanlığa, zulme sömürüye son vereceğine yürekten inanıyorum. Bizleri de ayakta tutan bu sınıf bilincidir. Dinsel gericiliğin de şovenizmin de panzehiri sınıf mücadelesidir. Cinsel istismar dahil tüm saldırıların önüne geçmenin yolu devrimci sınıf mücadelesini büyütmekten geçiyor. Güncel planda ise Metal işçilerinin grevine, Özak işçilerinin direnişine omuz vermek, örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek umudu büyütmenin olmazsa olmaz koşullarından biridir.

Kayseri’den bir işçi