İçindekiler:

14 Şubat 2024
Sayı: KB 2024/03

Greif kriterleri ile Greif'in izinden ileri!
Hafize Gaye Erkan gitti...
6 Şubat 2023: Suçlusunuz, hesap vereceksiniz.
Deprem bölgelerinde barınma krizi sürüyor
Kürt sorununda yeni bir dönemeç
Meloni'nin Türkiye ziyareti
Rejimin pervasızlığı ve işlevsiz kurumlar.
Gelir eşitsizliğinde tarihi zirve
AKP'nin "gerçek belediyeciliği"
Greif direnişi ve işgalinin 10. yılı üzerine
Sendika üye istatistiklerine yansıyan gerçek
İliç'te göz göre göre katliam suçu
Toprağın belediyelileştirilmesi
ve belediye sosyalizmi
Halk hareketleri batıyı telaşlandırıyor
İsrail soykırım saldırısını Refah'a taşıdı
İsrail soykırım suçundan yargılanacak
ABD'nin İran'a "dolaylı" saldırısı
Ukrayna savaşında 3. yıla doğru!
AB'den Ukrayna savaşına "destek"
Frankfurt Havalimanı'nda işçilerin hakları hedefte.
Greif direnişi kadın işçilere yol gösteriyor...
Deprem bölgesinde kadınlar affetmiyor!
DGB'den sömestr seminerleri
MEB 2024-2028 Strateji Planı
Eğitim "gerici kuşatmanın" kıskacında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Halk hareketleri batıyı telaşlandırıyor

 

Beyaz Saray, “Batı Şeria’daki durum, özellikle de ciddi seviyelere ulaşan aşırılık yanlısı yerleşimci şiddeti, insanların ve köylerin zorla yerlerinden edilmesi, mülklerin tahrip edilmesi, tahammül edilemez seviyelere ulaşmıştır ve barış, güvenlik ve istikrara ciddi bir tehdit oluşturmaktadır” ifadelerinin yer aldığı bir kararname yayınladı.

BBC, hükümetlerini uyarmak için 800’den fazla devlet bürokratının imzaladığı ortak açıklamayı haberleştirdi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock (Yeşiller), kısa süre önce Gazze Şeridi sınırına yaptığı bir ziyaret sırasında “Gazze’de hayat cehennem gibi” demişti. CNN tarafından yayınlanan bir raporda, Gazze’de çocukların bayat ekmek için kavga ettikleri ve açlıklarını bastırmak için ot yedikleri dile getirildi.

Batı emperyalist blokunda neler oluyor?

Siyonizm’in Filistin’de başlattığı çok yönlü soykırım saldırılarını İsrail’in sözde “kendini savunma hakkı” riyakarlığıyla savunarak sınırsız destek veren batılı emperyalist blok, ayaklarına dolanan dehşetengiz eserleri altında eziliyor. Siyonist soykırıma karşı kesintisiz olarak süren halk hareketi karşısında zorda kalanlar sahte manevralarla savaş karşıtı hareketin basıncını azaltıp durumu idare etmek için çırpınıyorlar.

Bu vahşet sizin eseriniz

Üçte ikisi çocuk ve kadınlardan oluşan 30.000'den fazla Filistinliyi katledip 65.000 kişiyi yaralayan, Gazze’nin %80’inden fazlasını yerle bir edip 1,9 milyon insanı (nüfusun yüzde 85’i) ülke içinde yerinden eden Siyonist rejime destek verenlerin halk hareketi karşısındaki bu çırpınışları oldukça öğreticidir.

 İsrail’in Filistin’de yarattığı cehennem tablosunu üç maymunu oynayarak geçiştiren batı medyası bile artık Gazze’deki trajediye gözlerini kapatamıyor. CNN tarafından yayınlanan bir raporda, çocukların bayat ekmek için kavga ettikleri ve açlıklarını bastırmak için ot yemeye zorlandıkları anlatılıyor. Kentte temiz su yok, kolera ve ishal gibi hastalıklar yaygın, hastalara bakacak işleyen bir hastane yok, zira tüm hastaneler İsrail tarafından bombalandı. BM’nin acil yardım şefi Martin Griffiths CNN’e yaptığı açıklamada, “BM kuruluşları tarafından açlık riski altında olarak nitelendirilen 400.000 Gazzelinin büyük çoğunluğunun aslında kıtlık içinde olduğunu” söyledi.

***

Filistin halkının içerisinde bulunduğu açlık, susuzluk, ilaçsızlık bu kadar ağırken ABD’nin başını çektiği batılı emperyalist blok Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı’na (UNRWA) sağladıkları fonları kesti. Bunun geniş kapsamlı etnik temizlik saldırılarının zamana yayılmasından başka bir anlamı yoktur. Yaptıkları, tek kelimeyle barbarlıkta sınır tanımamaktır.

ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa başta olmak üzere 10 devlet tarafından imzalanan Fonların kesilmesi kararının Gazze halkı için sonuçları, soykırım saldırıları devam ederse çok korkunç olacaktır.

Aralarında Save the Children, ActionAid, Oxfam ve Danimarka Sığınmacı Konseyi’nin de bulunduğu 21 uluslararası yardım kuruluşu Gazze’deki insani felaketi çok daha derinleştirecek olan bu karara karşı ortak bir açıklama yaparak karardan “derin endişe ve öfke” duyduklarını açıkladılar. Ortak açılmada şu ifadeler kullanıldı:

“Bağışçı devletler tarafından finansmanın askıya alınması, Gazze’de UNRWA’nın yardımlarına muhtaç olan ve yarısından fazlası çocuk olan iki milyondan fazla sivilin hayatını kurtaracak yardımları etkileyecektir. İsrail’in ayrım gözetmeksizin sürdürdüğü bombardıman ve Gazze’yi kasıtlı olarak yardımdan mahrum bırakması nedeniyle halk açlık, kıtlık ve hastalık salgınıyla karşı karşıya bulunuyor.”

***

Soykırım saldırılarının ortaya çıkardığı ve giderek ağırlaşan suçlarını örtebilmek ve cephe gerisini yeni savaşlar için tahkim etmek amacıyla manevralara başlayan Biden yönetimi, bu korkunç tablonun suçlusu kendisi değilmiş gibi İsrailli yerleşimcilere yönelik “yaptırım kararnamesi” imzalıyor. Beyaz sarayın kararnamesi tam bir aymazlık, düşkünlük ve utanmazlık belgesidir.

Bu kadar da değil. Soykırım savaşının propaganda aygıtı gibi çalışan BBC, ABD ve Avrupa ülkelerinde görev yapan 800’den fazla bürokratın ortak bir açıklama yayınlayarak hükümetleri, “İsrail ve Gazze politikalarının büyük bir uluslararası hukuk ihlali anlamına gelebileceği” konusunda uyarmasını haberleştirdi. Ortak açıklamada, Transatlantik hükümetlerin “bu yüzyılın en büyük insani felaketlerinden birinde suç ortağı olma riskini aldığı” belirtildi. Açıklamaya imza atan, Amerikan yönetiminde 25 yılı aşkın ulusal güvenlik deneyimi olan bir hükümet yetkilisi BBC’ye yaptığı açıklamada, “endişelerinin devamlı olarak göz ardı edildiğini. Bölgeyi ve dinamiklerini anlayanların seslerinin dinlenmediğini” dile getirerek Biden yönetiminden yakındı.

UNRWA’ya sağlanan fonları keserek Gazze halkını yavaş ve zamana yayılmış kitlesel katliamın pençesine atan 11 emperyalist ülkeden devlet memurlarının imzaladığı ortak açıklamada, “İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarında hiçbir sınır tanımadığı ve bunun on binlerce önlenebilir can kaybına yol açtığı, yardımların kasıtlı bir şekilde engellendiği, bu durumun da binlerce sivili açlık ve yavaş bir ölüm riskiyle karşı karşıya bıraktığı” ifade edilerek, devletlerin İsrail’le suç ortaklığı yapmaları eleştirildi.

“Hükümetlerimizin politikalarının ciddi uluslararası hukuk ihlallerine, savaş suçlarına hatta etnik temizlik veya soykırıma katkıda bulunması yönünde makul bir risk bulunuyor” ifadelerinin yer aldığı ortak açıklamada bürokratlar, sistem adına duydukları endişelerini dile getirdiler.

ABD’nin eski Cezayir ve Suriye büyükelçisi Robert Ford, çok sayıda farklı hükümetin mensupları arasında daha önce böyle koordine bir muhalefete rastlamadığını ifade ederek, “Bu, son 40 yıl içinde dış politikayı izleme deneyimimde eşsiz bir durumdur” diyor. Büyük suçlar, ‘’eşsiz durumların” ortaya çıkmasına da sebep olur.

Ford, “Gazze savaşıyla ilgili sorunlar o kadar ciddi ki (bürokratlar) kendilerini kamuoyuna hitap etmek durumunda hissettiler” diyor. Eski büyükelçi diplomatik dili ve sisteme bağlılığını bir an olsun unutsa aslında, “halkların vicdanında mahkum olan savaş-soykırım suçları o kadar büyük ki sistem için taşınmaz oldu’’ diyecekti. Ki kendisi de ABD yönetiminin önde gelen savaş suçlularından birisidir. Zira Suriye’de yaşanan yıkım ve kıyımın sorumlularından biri de Robert Ford’tur.

Açıklamaya desteğini ifade eden üst düzey bir İngiliz yetkili de “bürokratlar arasında büyük bir huzursuzluk olduğunu” doğruluyor. Bu gelişmenin ardından İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, “Gazze’deki çatışmaların bir an önce bittiğini görmek istiyoruz” denildi. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu ise “açıklamayı incelediğini” duyurdu.

Batılı emperyalist blokta yaşanan bu gelişmeler, soykırımcı İsrail’le suç ortaklığının itirafıdır. Endişe ve korkuları dışa vurduğu bu itirafların yapılması, polisin terörize ederek yasaklama çabalarına rağmen Gazze’deki barbarlığa karşı gelişen halk hareketinin bir başarısıdır. Halkların vicdanında mahkum olanlar, savaşların kışkırtıcısı ve finansörleri olan emperyalist devletler sahneledikleri manevrayla halkların öfkesinden kendilerini sakınmak istiyorlar. Oysa himaye ettikleri Siyonist rejimle birlikte insani ve ahlaki bir çöküş içinde olduklarını tüm dünya görmüştür. Riyakar açıklamalarla kendilerini aklayamazlar.